16 Ağustos 2015 05:04

Kumdan kaleler ve çınarlar

Bugün Türkiye’de bizler; Cumhuriyet döneminden henüz adı konmamış başka bir yönetim dönemine geçiş için dayatma altındayken, Halit Ayarcı gibi 'yeni' kelimesini kalkan olarak kullanan, hitabet gücü yüksek, kerameti kendinden menkul bir ideal uğruna rahatça yalan üretebilen bir iktidar korosuyla karşı karşıyayız.

Paylaş

Ebru Nihan CELKAN*

“...hakikatin kendine özgü bir kudreti vardır. İktidardakiler her tür tertibe girebilirler ama hakikatin yerini alabilecek, yaşama şansı olan “bir şeyi” ne keşfedebilir ne de icad edebilirler.”
Hannah Arent

SAATLERİ AYARLAMA ENSTİTÜSÜ YENİ SÜRÜM     
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü, çocukluğu Meşrutiyet döneminde yetişkinliği Cumhuriyet döneminde geçen Hayri İrdal adlı karakter çevresinde Türkiye Modernleşme Projesini hicveden bir romandır. Edebiyatımız için olduğu kadar Türkiye tarihini ve bir türlü aşamadığımız eşikleri anlamak için kılavuz olabilecek önemli eserlerden biridir. Roman geçiş döneminde bocalayan Türkiye insanını yansıtır.“Yalan” bu puslu ortamda roman karakterleri tarafından farklı amaçlarla, türlü şekillerde, ikna edici gerekçeler uydurularak kullanılır. Romanın baş kahramanı Hayri İrdal’ın Şerbetçibaşı olmasıyla ilgili uyduruduğu yalan bir süre sonra toplum tarafından gerçek olarak algılanır. Hayri İrdal, bu hikayeyinin şaka mahiyetinde söylediği bir “yalan” olduğunu itiraf ettiğinde ise akıl sağlığı yerinde olmadığı gerekçesiyle hastaneye gönderilir. Bu tecrübeye rağmen Hayri İrdal hayatını derinden etkileyecek daha büyük bir yalanın başrolü olmaktan geri durmaz. Çok zorlandığı bir zamanında karşısına çıkan Halit Ayarcı adlı karakterle beraber Saatleri Ayarlama Enstitüsü adında bir kurumun inşasında yer alır. Ne iş yaptığı belli olmayan, büyük, hatta anlamsız bir kuruma insanların inanmasını sağlamak için tüm gücüyle çalışan ve “yeni” kelimesini yaptıklarına kalkan olarak kullanan Halit Ayarcı karakterinin, önemli olanın “gerçeğin” kendisi değil insanların “aldanma” ihtiyacını karşılamak olduğunu söylemesi, yalanı üretenin yalanını nasıl meşrulaştırdığını görmek açısından kıymetlidir. HalitAyarcı karakteri dolandırıcılığın ve yalancılığın hitabet sanatı ve “yeni” kılıfıyla nasıl saklanabileceğinin en güzel örneklerinden biridir.
Bugün Türkiye’de bizler; Cumhuriyet döneminden henüz adı konmamış başka bir yönetim dönemine geçiş için dayatma altındayken, Halit Ayarcı gibi “yeni” kelimesini kalkan olarak kullanan, hitabet gücü yüksek, kerameti kendinden menkul bir ideal uğruna rahatça yalan üretebilen bir iktidar korosuyla karşı karşıyayız.

ÖRGÜTLÜ YALAN
Şubat 2015 tarihinde seçimlere doğru hızla yol alınırken Akşam, Güneş ve Star gazeteleri manşetten bir Chp milletvekilinin ve bir Twitter fenomeninin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan’a yönelik suikast planlarının deşifre olduğu haberini verdi. Bir fenomen ve bir milletvekili 7 Haziran seçimleri öncesi tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanını seçim meydanlarından uzak tutmak için hain bir plan yapmış ve planı twitterda özel mesajlaşmalarında konuşmuşlardı.
İddiaları araştırma konusunda iddia kaynağı iktidarsa gözüpek, hızlı ve adaletperver olan savcılar hemen gereğini yaptılar ve soruşturma başlattılar. Geçen hafta yeminli bilirkişinin hazırladığı Twitter yazışmalarının gerçek olmadığını, acemice üretilmeye çalışılan bir delil parçası olduğuna ilişkin raporu gazetelerde yer aldı. Raporun yayınlanmasının ertesinde 13 yıllık iktidarın ve iktidar çevrelerinin ürettiği yalanların listesi çeşitli yayın organları tarafından yayınlandı.
Listeyi gözden geçirdiğimizde özellikle bazı yalanların kitlelerin duygularını direk olarak tahrik etmek amacıyla dolaşıma sokulduğunu hatırlayabilirz. Bu yalanlarda propaganda ve demagojinin iç içe geçtiğini görmek mümkün. Kabataş’ta başörtülü kadına ve çocuğuna yapılan saldırı, Cami’de içki, henüz doğmamış evladın askeri darbe döneminde kapıya astığı “bize zaman ayır baba” minvalindeki not ve son olarak yine bir başka evlada yönelik süikast planı bunlardan bazıları.
Hükümetin, hükümet çevreleri, hükümete yakın yayın organları tarafından üretilen bu iddiaların demagojik birer yalan olduğunun ortaya çıkması yalanın kendisi kadar “toplum tarafından satın alınmıyor”. Örgütlü demagojik yalan, olgusal gerçeğin karşısında bu bağlamda gelip geliyor.

DİYALOG
13 yıldır hakikatten çok yalan biriktirdik. Yalanların yarattığı güvensizlik üzerine sağlıklı bir gelecek yapılandırmak mümkün değil. Adalet kurumlarının yeniden inşası ve toplumun hassasiyetlerini hedef alan yalanları üretenlerin hukuk ilkeleri çerçevesinde ağır cezalarla muhattap olmaları uzun vadede gerçeği tekrar kıymetli hale getirir. Kurumsal bu değişikliklerin yolunun açılması toplumun gerçeği talep etmesiyle mümkün. Güvensizliği dialogla, birbirimizle daha çok ilişkilenmekle, birbirimizi duymak ve anlamakla aşacağımızı deneyimlerimizden biliyoruz. Vahşice itildiğimiz savaş, erken seçim ve puslu hava ortamında üretilecek örgütlü demagojik yalanlara karşı daha köklü hale getirmemiz gereken en kıymetli pratiklerden biri farklılıklarımıza rağmen dialoğu ısrarla sürdürmek. İnsanların birbirine güveni arttıkça örgütlü demagojik yalanlar işlevsiz hale gelecek.
Toplumun hakikati talep etmesiyle oluşacak rüzgar, yalanlarla inşa edilen kumdan kaleleri yıkıp götürüp kendi yeşerttiği, kökleri derinlere dalları göğe talip hakikat çınarlarının çoğalmasını sağlayacak.

* Oyun Yazarı

ÖNCEKİ HABER

'Dersim destanı'ndan ‘Ne yaptı lan size bu devlet’e bakmak

SONRAKİ HABER

Kirlilik hiç de demokratik değil artık

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...