01 Nisan 2007 00:00

hüseynik’ten çıktım şeher yoluna…

Türküye sebep olan Telgrafçı Akif Bey’in, Harput’a çıkarken can verdiği “şeher yolu” hâlâ duruyor Hüseynik’te. Zengin kültürel ve tarihi birikimi yok olmaya yüz tutmuş Harput eteklerinde Hüseynik; yolları, çeşmeleri ve yüzyılın yorgunluğuna rağmen ayakta kalabilen tarihi evleri ile zamana direniyor.

Paylaş

Hüseynik’ten çıktım şeher yoluna
Can ağrısı tesir etti koluma
Yaradanım merhamet et kuluna
Yazık oldu yazık şu genç ömrüme
Bilmem şu feleğin bana cevri ne…

Türküye sebep olan Telgrafçı Akif Bey’in, Harput’a çıkarken can verdiği “şeher yolu” hâlâ duruyor Hüseynik’te. Zengin kültürel ve tarihi birikimi yok olmaya yüz tutmuş Harput eteklerinde Hüseynik; yolları, çeşmeleri ve yüzyılın yorgunluğuna rağmen ayakta kalabilen tarihi evleri ile zamana direniyor.
ÇEKÜL Elazığ Temsilcisi tarihçi Mustafa Balaban ve Mimar Servet Karakaş ise bu direnci daimi kılmak ve Hüseynik’i eski görkemine kavuşturmak için çalışıyorlar. Elazığ Evleri Envanter Çalışması olarak başlayan uğraşlarını, Hüseynikliler ile birlikte bir yenileme projesine dönüştürebilmek hedefleri. Tarihin izlerini saklamadaki başarısının yanında, geçmişte Ermeni ve Müslümanların omuz omuza yaşadıkları, bugün ise Elazığ ve Tunceliler, Çingeneler ve hatta Selanik göçmenlerinin kendi deyimleriyle “kavga bile etmeden” bir ömür geçirdikleri Hüseynik, bu hoşgörüsüyle de örnek bir yerleşim birimi.
Eski Ermeni yerleşimi
Harput’un doruklarını işaret ediyor Hüseynikli Osman Kınık, “Ulucami yapılacağı zaman Ermeniler de Müslümanlarla birlikte ta Harput’un tepesinden taş taşımışlar aşağıya kadar. Birlikte yapmışlar camiyi” derken. Ancak 1800’lü yıllarda kardeş omuzlarda inşa edilen camii ayaktayken, ne yazık ki Ermeni kilisesinden geriye ufak bir taş yığını kalmış şimdi.
Halbuki aslen Ermeni köyü Hüseynik. Harput’a yakın olduğu için 19. yüzyıl başlarında Diyarbakır’dan gelen kervanların son konaklama yeri. Adının anlamını “misafir kabul eden, misafiri çok olan yer” olarak açıklayan Mustafa Balaban anlatıyor resmi adına Ulukent denen Hüseynik’i: “Eskiden kervanlar Hüseynik’te şehir yolu denilen patika yoldan Harput’a çıkarlarmış. 1900’lü yıllarda burada yüz hane civarında insan yaşadığını biliyoruz, 20. yy başlarına gelindiğinde ise kendine has bir ekonomik döngü oluşuyor. Hüseynik’in kendi çarşıları, bağ ve bahçe kültürünün oluşturduğu bir geçimi var ve Harput’un entelektüellerinin bir kısmı da burada oturuyor. 19. yüzyılda Batılılar; Amerikalılar, Almanlar ve Fransızlar kolejler açınca, Hüseynik’teki aydın ve çocuklar da o okullardan eğitim alıyorlar. Harput’a giden yol güzergahında son molayı Hüseynik’te veriyor kervanlar. Burada insanların evinde kalabiliyor ve Harput’a gidip alışveriş yaptıktan sonra gelip yine aynı evlerin bahçelerinde dinleniyorlar. Sonra yine Diyarbekir’e veya geldikleri diğer çevre illere dönüyorlardı. Hüseynik’teki bu sosyal doku, 20. yüzyıl başlarına kadar devam ediyor. Ermeni ağırlıklı ama Müslümanların da olduğu, birlikte yaşam alanları oluşturdukları Osmanlı kent yerleşimine uygun bir dokusu var Hüseynik’in.”
Tarihin tanıklarını ayakta tutmak
Balaban ve Mimar Servet Karakaş’ın yaptığı çalışma ise özünde Elazığ evlerinin envanterini çıkarma projesi. “Kentin son yüzyılında çok hızlı bir kültürel değişim ve geçmişle bağları yok eden bir süreç yaşıyoruz. Elazığ’da kentin bu yüzyılına şahitlik yapacak mekan çok az. Bunların da en yoğun olduğu yer Hüseynik. “Kenar mahalle olduğu için müteahhitler, arsa spekülasyonlarına maruz kalmadığı ve imara açılmadığı için o eski doku bugüne kalabilmiş” diyen Balaban, 20’den fazla eve girerek incelediklerini, sahiplerinden evlerin tarihlerine dair bilgiler topladıklarını belirtiyor.
Elazığ’da ve Harput’ta en iyi korunan bölge olduğunu tespit ettikleri Hüseynik’in acil olarak korunması ve geleceğe taşınması gerektiğini dile getiriyor: “ÇEKÜL Vakfı da bu projeyi destekliyor. Proje bir yüksek lisans tezi olarak sunulacak. Ardından kitap haline getirilerek insanlara ulaştırılacak. Bu evlerle ilgili yapılması gerekenleri, şu andaki sorunlarını yazacağız ve Hüseynik’in kentsel bir tasarım planıyla tümüyle korunması projesinin gelişmesi için Avrupa kaynakları bulmaya, Tarihi Kentler Birliği ile bir proje yapmaya çalışacağız. Projeyi gerçekleştirirken de kamuoyu oluşturmaya çalışıyoruz. Evlerde oturan insanlara evin önemi, niçin korunması gerektiği konusunda mümkün olduğu kadar bir bilgi vermeye çalışıyoruz.
Tarihi Harput panoraması
Hüseynik’te 1800’lü yılların başlarında Miralay Ali Bey adında bir askeri şahsın yaptığı Harput’a ait bir duvar panoraması var. Kafasındaki Harput’u canlandırmış. O resim hâlâ duruyor.
Öte yandan Hüseynik’te konak diyebileceğimiz yapılar hâlâ ayakta; sokak dokusu, kaldırımlar, ayakta kalabilmiş bazı mekanlar var. Kilise var. Osmanlının son dönemindeki kültürel zenginliği ve yoğunluğu da yansıtıyor. Ortak alanların nasıl paylaşıldığı da önemli. Müslümanlar ve Hıristiyanlar yaşadıkları kente uygun mekanlar üretmişler. Su bol olduğu için bahçe ve bağ kültürü var. Bu yüzden Elazığ’dan, Harput’tan gelip nefes alınabilecek bir mekan olarak da düşünülebilir. Hüseynik’teki çalışmamız birkaç hafta daha devam edecek, havuzları, havuzbaşları, tarım toprağının durumu, eğlence, yaşam kültürü öğeleri de yaşayanların dilinden alarak, kadar geçirmeye çalışıyoruz”
‘Birlikte yaşama’ örneği
1938 Dersim olaylarında ve son yirmi yılda boşaltılan köylerden yoğun göç alan Hüseynik, bir asır öncesinden farklı da olsa bugün de kozmopolit yapısını koruyor.
Balaban, bölgeye 1925’ten sonra muhacir göçü olduğunu ekliyor. Ancak onlardan geriye çok az kişi kalmış: “Bu sürekli değişim, biraz tahribata neden olmuşsa da, o geçmişten gelen hoşgörü ve demokrasi ilişkisi devam ediyor. Hüseynikliler komşuluk ilişkileri ile, Elazığ’daki çok mahalleye örnek olabilecek bir ‘birlikte yaşama kültürü’ de oluşturabilmiş. Yaşlılarla sohbetimizde bir kavga, bir sürtüşmenin olmadığını söylemeleri de bunu gösteriyor. Hüseynik bunu başarabilmiş nadir yerlerden biri”
‘Bir düzgün yolumuz bile yok’
Balaban ve Mimar Karataş yüzyıllık bir başka Hüseynik evindeki incelemelerini tamamladıktan sonra kahvede yaşlıları dinliyorlar. Hepsi Elazığ Belediyesi’nden şikayetçi. “Buranın çocuğu sayılır” dedikleri başkanın hiç hizmet getirmediğinden yakınıyorlar. “Ne yolumuz var ne de doğru düzgün kanalizasyonumuz. Köyün içerisinde bir hizmet yok. Belediye de bir şey yapmıyor” diyor kimi. Kimi, Elazığ’da Abdullah Paşa Yolu’nun düzeltilip ağaçlandırılması için 7 trilyon harcandığını söyleyerek, “O tarafa çok meyil vermişler. O tarafta zengin insanlar çok, zenginlere hizmet ediyorlar. Ama bu tarafın sahibi yok” diye eleştiriyor. Bölgeyi restore ederek koruma projelerini yaşlılarla paylaşan Balaban ve Karakaş olumlu yanıtlar alıyorlar herkesten ve Hüseynik’te bir koruma derneği kurulmasının iyi olacağı tartışmalarıyla sona eriyor sohbet…
Elif Görgü
ÖNCEKİ HABER

kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi

SONRAKİ HABER

imzamı atarım!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...