16 Nisan 2008 00:00
İzmirin radyo dergisi: Batı Söz
Durup durup 1995 İzmir Köy Sel Felaketinden söz etmeme kızmayın lütfen. Yeteneksiz/beceriksiz/bilgisiz politikacılar ya da politikacı taslakları yüzünden 1995te evimi çamur bastıydı. Arşivimi, kitaplarımı, filmlerimi (C.Chaplinin özel koleksiyonunu unutamam, hâlâ saklıyorum ama kurumuş çamurlu), dergilerimi yitirmemi unutamıyorum.
Hele dergiler Çoğunu kimse bulamazdı. Bazı müzayede dergilerinde görüyorum çok az bir bölümünün adlarını, içim cızzz ediyor. İşte bu dergilerden bir bölümü de 45lerin, 47lerin radyo dergileriydi.
Ve o dergilerin havasında olmasa da, yine bir radyo dergisi gözlerini açtı dünyaya. Hem de İzmirde İstanbuldaki gazeteler radyo, ama özellikle televizyon programlarıyla ilgili ekler falan çıkarıyorlar. Daha çok kendi televizyonlarının, radyolarının tanıtımını yapan ekler. Herkese, her yayın kuruluşuna açık değil kapıları.
İzmirde yayınlanmaya başlayan Batı Söz, eskilerin Radyo Alemi gibi dergilerine ya da yenilerin Radyo/Televizyon eklerine benzeyen bir dergi değil. Ne olduğunu Batı Söz başlığının yanında veriyor: Kent ve Yayın Kültürü Dergisi...
Batı Sözü Celal Gürbüz yayınlıyor, Batı Radyo adına İzmirin üç önemli radyosundan biri Batı Radyo. Ve orada söyleşi yapanlar demokrasiyi yaşıyorlar.
Yıllarca Batı Radyoda, isim babalığını Muzaffer İzgünün yaptığı Palmiyealtı Programını düzenledim. Belki kimse inanmaz ama tek bir gün bile Celal Gürbüz bana, Yahu Habora arkadaş, acaba biraz şunları şöyle şöyle yapmasan olmaz mı? demedi. Yalnız bir gün, Emniyetten gelen bir yazıyı, programımdan önce yayın masamın üstünde gördüm. Che Gueverayla ilgili parçaların biraz fazla çalınması üzerine bir yazıydı, anımsadığım kadarıyla. Ama Allahı var, Celal Gürbüz bana tek bir sözcük söylemedi. Belki kendisinin haberi bile yoktu da Batı Radyonun demirbaşlarından Levent Eryılmaz koymuştu o yazıyı. Kendisinden beklenir
Levent Eryılmaza gelince Benim dönemimde Levent sürekli ön plandaydı. Kış-mış demeden dağa çıkar, vericiyi düzenlerdi. Tabii İzmir içinde olduğu zamanlarda da radyonun her şeyiyle ilgilenirdi. Radyoculuğa Eskişehirde başlayan ve İzmirde sürdüren bu kardeşimizin elinden uçan da kaçan da kurtulmuyordu. Ama sanırım en büyük yorgunluğu benim programımda yaşıyordu.
Şimdilerde Levent biraz rahat bir durumda. Birçok şeyi ağabeyi Ahmetin üzerine yıkmış. Ehhh kıdemli olmanın avantajı
Batı Söze gelirsek Değişik bir radyo dergisi. Batı Radyonun ek yayın organı ama bırakın İzmir radyolarını, Batı Radyonun bile sürekli olan programlarının tanıtımı yok. Eğer bu dergi Batı Radyonun bir yayın organıysa, her şeyden önce radyonun sürekli/düzenli yayınlanan programlarını duyurması gerekli, tabii bence. Örneğin Ahmet kardeşim, haftanın belli günlerinde, belli saatlerinde bir program hazırlıyorsa, bu derginin okurları onu bilmeli. Yoksa bu dergi, bir edebiyat/sanat dergisi olarak literatürdeki yerini alır, radyo dergisi olmaz.
Şu anda elimde iki sayısı var, Batı Sözün. Genel Yayın Yönetmeni Bekir Yurdakul. Belki Bekir arkadaşım kızacak ama iki sayıda da hep aynı isimler var. Oysa İzmirde birçok yazar, şair, bilim adamı var. Onlardan da yazı istenebilirdi. İsteyenin bir yüzü kara, vermeyen zenci demiş atalarımız. Sen iste yazıyı, vermezlerse o başka. Yoksa dergi sen/ben/bizim oğlan çizgisini aşamaz.
Bazı takımdaş yazarların üç, beş ya da daha fazla yazıları yayınlanıyor, üstelik kendi adlarıyla. 1960lara döneceğim Türkiyenin en çok satan sinema dergisi Seste yazıyorum. Semiral Bilbaşar (Ünlü romancımız Kemal Bilbaşarn yeğeni) genel yayın müdürüydü. Her sayı, en az iki-üç sayfalık 5-6 röportaj hazırlıyordum. Semiral ağabey, En çok beğendiğin röportajın üzerine adını koy, diğerleri isimsiz yayınlansın demişti. Yıllarca çalıştım Seste. Ve her sayı röportajlarım, yazılarım yayınlanıyordu ama sadece birinde benim adım vardı. Semiral ağabeye sormuştum, Niçin? diye. Okur der ki demişti, Bu dergide Bülentten başka adlar yok mu? Ne acıdır ki, ünlü edebiyat/düşünce dergilerimiz de aynı yanlışı yapıyorlar, yazar reklamının dışına çıkamıyorlar. Sen/ben/bizim oğlan dergisi gibi görünüyorlar.
Batı Sözde birbirinden güzel birçok yazı ve şiir var. Yazımı bunlardan biriyle, Tuncay Karaçorlunun bence nefis olan şiiriyle bitirmek istiyorum:
Suyun ve toprağın avuçlarından
Bin yıldan bin yıllara uyanmıştı
Bir ışıklı zamanın ucuna değin
O alın terinin beyaz kenti
Suyu onaran yurdu
Gönlü tarihe düşen, bilim evlatlarının
Ellerinde büyüyen yedi renk...
Batı Söz, okunması ve saklanması gerekli bir dergi, ileriki yıllar için
Bülent Habora
Evrensel'i Takip Et