29 Nisan 2010 01:00

Kürt sinemasına Diyarbakır Film Günleri’nden bakmak


DİYARBAKIR Sanat Merkezi’nin ev sahipliği yaptığı Dördüncü “Diyarbakır Film Günleri”, çok özgün filmlere izlenme fırsatı sundu. Özellikle kısa filmler, bölge gerçeğini kavramak bakımından izleyicileri değişik anlatımlarla karşı karşıya getirdi. Diyarbakır Sanat Merkezi bünyesinde kurulan ve yaklaşık 7 yıldır çalışmalarını sürdüren Diyarbakır Sinema Kulübü organizasyonuyla gerçekleştirilen film günleri programı kapsamında, Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden çok sayıda kısa ve belgesel filmin yanı sıra iki tane uzun metrajlı film gösterildi.
WENDA/KAYIP…
Film günleri kapsamında, Diyarbakır Sinema Kulübü üyesi üç genç yönetmenin birlikte yazıp yönettikleri “Wenda/Kayıp” başlıklı uzun metrajlı filmin galası yapıldı. Önceki yıllarda başarılı kısa filmleriyle dikkatleri çeken M.Sait Korkut, Ali Kemal Çınar ve Abdullah Yaşa’nın birlikte yönettikleri film, yaklaşık otuz yıldır süren savaşın hakim olduğu bir şehirde yaşanan kayıpları konu ediniyor. Kayapınar Belediyesi Cegerxwîn Gençlik Kültür ve Sanat Merkezi’nde gösterilen filmi 500 kişi izledi. Olumlu tepkiler alan film, başta Kürt sorunu olmak üzere bölgede yaşanan birçok sosyal ve politik atmosfere göndermeler içeriyor. Film, özellikle ‘90’lı yıllarda yaşanan köy yakmalar, kayıplar, faili meçhul cinayetler ve bunlarla eş zamanlı yaşanan göçlere ve bunların toplumda yarattığı travmatik problemleri, hem içeriden hem de dışarıdan bir gözle yansıtma çabasında. Teknik ve maddi imkansızlıklara rağmen uzun ve özverili bir ekip çalışmasıyla ortaya konulan filmin, aynı zamanda Kürt sinemasının aldığı mesafede önemli bir yeri olacağını söylemek mümkün. Film günleri programı kapsamında yer alan diğer filmlerin gösterimi ise Diyarbakır Sanat Merkezi’nde gerçekleştirildi. Gösterimlerin yanı sıra yönetmenlerin katılımıyla filmler üzerine söyleşiler de gerçekleştirildi. Farklı bölgelerden gelen kısa filmler, ağırlıklı olarak toplumsal ve kültürel dinamikleriyle gündelik yaşamın kıyısında yaşanan irili ufaklı problemlere uzanan filmler.
BİSQİLET, ANTEN…
Hem çekim planları hem de konusuyla dikkatleri üzerine çeken Serhat Karaaslan’ın yönettiği “Bisqilet” isimli kısa film, çöp toplayarak yaşayan baba ve oğlun artık sıradanlaşan yoksulluk ve yoksunluklarını sözsüz ve sessiz bir anlatımla ortaya koyuyor.. Erbil’de yaşayan Adnan Osman’ın yönettiği “Anten” isimli 12 dakikalık kısa film de insanın yaşlandıktan sonra yaşadığı yalnızlık sürecinde neler yapacağı yönündeki sorulara verilecek yanıtlar üzerine kurulu. Başka evlerin gözükmediği, yağan karın ortasında ıssız bir mezar gibi duran bir evin içinde telaşla koşturan yaşlı bir kadını konu ediniyor film. Yaşlı kadın, sık sık elektrikler kesilmesine rağmen, elektrik gelir gelmez kar tipiye rağmen televizyonda gösterilen çizgi filmi izlemek için damdaki anteni onarmaya girişiyor. Film gösteriminin ardından yapılan söyleşide konuşan Osman, filmin, insanın yaşlandıktan sonra varlık olarak ne tür eğilimler peşinde olacağını anlatmaya yönelik olduğunu söyledi. İnsanların, yaşlanınca çocukluğuna dönme arzuları olduğunu savunan Osman, Selahaddin Üniversitesi Sinema Bölümü’nde öğretim görevlisi.
SESSİZLİĞİN ANLATTIĞI
Üç gün süren film günleri kapsamında gösterilen kısa filmlerden dikkat çeken diğer bir film, Aziz Çapkurt’un yönettiği 14 dakikalık “Sessizlik”. Vaktiyle askerlik yaparken operasyon sırasında gözaltına aldıkları bir kişinin hikayesine tanık olan bir kişinin içinde bulunduğu ruhsal durumu anlatıyor. Genç adam, fotoğraf çerçeveleten bir yerde çalışırken karşısına camı tamir edilmek üzere getirilen bir fotoğrafı görünce, yaşadığı travmaya odaklanıyor. Çünkü fotoğraftaki kişi, genç adam askerdeyken gözaltına aldıkları ve bir daha da geri getirmedikleri kişidir. O yüz, kendi halinde yaşayan genç adamın vicdanında bir yara gibi giderek derinleşiyor…
(Diyarbakır/EVRENSEL)
Ali Rıza Kılınç

Evrensel'i Takip Et