Terzi Fikri derler benim adıma
Aynalı Martin Yaptırdım Da (Narinim) Kendi Neslime.
Hekim Oğlu Derler Bir Küçük Uşak,
Bir Omuzdan Bir Omuza (Narinim) On Arma Fişek.
Konaklar Yaptırdım Mermer Direkli,
Hekimoğlu Dediğin De (Narinim) Aslan Yürekli.
Konaklar Yaptırdım Döşetemedim,
Ünye Fatsa Bir Oldu Da(Narinim) Baş Edemedim.
Ünye Fatsa Arası Ordu’da Kuruldu,
Hekimoğlu Dediğin (Narinim) O Da Vuruldu.
Terzilik insanlığın en eski çağlarından bu yana kutsanmış bir meslektir. Çünkü o insanı giydirendir ve ona mistik bir güç atfedilmiştir. Lise yıllarında, Varlık Yayınlarından çıkan Orhan Hançerlioğlu’nun “Özgürlük Düşüncesi” beni diyalektik düşünceye yönelten kitaplardan biri olmuştu. Daha sonra Hançerlioğlu, “Düşünce Tarihi” başlığı altında onu “Mutluluk Düşüncesi” adlı kitabı ile birleştirmişti. Hançerlioğlu’nun edebiyatçılığından gelen akıcı dili, bizim kuşağın felsefeye yönelmesi ve sevmesinde etkili olan kaynaklardan biriydi.
Burada anlatılan Mısırlı Terzi İdris portresi beni büyülemişti.
İnsan bilincindeki diyalektik ona bağlanmıştı. O uzaya, yıldızlara, gökyüzüne ışığa da kafa yormuştu.
Mısır papirüsleri onu Hermes Tut diye anlatıyordu. Yunanlılar ise Hermes. Yahudilere göre adı Honok’tu. Kur’an’a göre ise o, Adem ve oğlu Şit’ten sonraki, üçüncü peygamber İdris’ti.
Ahmet Cevdet, “Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefa” (Peygamber Öyküleri ve Halife Tarihleri) adlı kitabında, “Kalemle yazı yazan ve elbise diken ilk insan odur. Ondan önce insanlar, hayvan derisi giyerlerdi. İdris göklerin, esrarını da çözmüştü. Sonunda Tanrı, onu diriyken göğe kaldırdı. Hazreti İdris göğe çekildikten sonra insanlar doğru yoldan ayrıldılar.”
Oldum olası terzi atölyeleri insanların buluşma ve söyleşme, fikir yürütme mekanları oldu.
Bu bakımdan, Türkiye’de terzi kökenli sosyalistlerin ve halk önderlerinin çıkması da şaşırtıcı değil.
12 Mart öncesinde Türkiye’de solun yükseldiği dönemde Doktor Hikmet Kıvılcımlı’nın görüşlerinden etkilenen bir bahriyeli genç sosyalist subaylar grubu vardı. Tabii 12 Mart darbesi ile bunların defteri alelacele dürüldü.
Bunların buluşup söyleşme mekanlarından biri de, Bayrampaşa’daki bir terzi dükkanı idi. Şimdi adını hatırlayamadığım terzi ustası da kendini Maltepe Askeri Tutukevinde bulmuştu. Usta, daha 1950’lerde Vatan Partisi içinde yer almış bir Yugoslav göçmeniydi. Partizanlara destek vermiş, ama Tito, Stalin ile bozuşunca ve Enver Hoca, Stalin’den yana tavır alınca kabak Yugoslav Arnavutlarının başına patlamıştı. Emir Kusturika, harika filmi “Babam İş Gezisinde” adlı filminde bu dönemi çok iyi anlatır.
Her neyse, bizim terzi mahkemede iyi Türkçe bilmiyor ayağına yatmıştı, dükkana gelen herkes de ona diktirmek, onartmak için gelmişti.
Sıkıyönetim albayı hakim artık havlu atmış, “Bu da senin dükkana elbise diktirmeye gelmişti” diye sorar olmuştu.
Diyarbakır’ın ilk sosyalist Kürt belediye başkanı olan Mehdi Zana da bir terzi ustası idi. Geçenlerde Silvan çarşısındaki dükkanına gittiğimde, oranın hâlâ terzi dükkanı olduğunu ve hâlâ onun ütüsünün kullanıldığını görünce çok sevindim.
1970 yılında Diyarbakır’a ilk gittiğimde, Suriçinde bir pasajda yer alan, Mehdi Zana’nın ustası Niyazi Tatlıcı’yı ziyaret etmiştik. Onun sohbetine doyum olmazdı, hele ezbere okuduğu Ciğerhun şiirlerine. Ciğerhun’u Attila Tokatlı’nın MAY dergisine Fransızca üzerinden yaptığı çevirilerden tanımıştık 1968’de. Kürtçe tınıları ile dinlemek bambaşkaydı. Bir yıl sonra hepimiz 12 Mart zindanlarını boylayacaktık.
Bütün bunları bana hatırlatan, Sinan Semirbilek’in Terzi Fikri adlı yeni çıkan kitabı oldu. [Ozan Yayıncılık, Temmuz 2011, fotoğraflı 304 sayfa]. Kitabın alt başlığı ise, “İki Darbe Bir Yaşam”. Kapakta yer verilen, Fatsa resimleri ve “Ben ne yaptıysam halkım için, halkımla birlikte yaptım” alıntısı da insanı etkiliyor ve alıp o günlere götürüyor.
Fatsa Deneyimi, alternatif, katılımcı belediyeciliğin Türkiye’deki ilk önemli örneği sayılıyor. Bu konuda bir çok akademik çalışma da yapıldı. 12 Eylülün hemen sonrasında çıkan Tütengil’e Armağan [1982] kitabında da Fatsa deneyiminin anlatıldığı, bu deneyimin olumlandığı bir makalenin yer alması beni çok sevindirmişti. Şimdi Fatsalı, doktora çalışması içinde olan genç bir araştırmacının bu konuya el atması beni çok sevindirdi.
Sinan Demirbilek bu çalışması ile, Fikri Başkanın hâlâ bir biyografisinin olmayışı ayıbını giderdiğini belirtmeliyiz.
Paris Komünü gibi, Fatsa Halk Belediyesinin yaşamı da kısa oldu. Ama arkasında çok önemli bir miras bıraktı.
12 Mart karşıtı direnişe bağırlarını açan, Deniz’lerin idamını engellemek için ortaya konan Kızıldere direnişine destek veren bu cesur Karadeniz insanları, 12 Eylül zindanlarında da Terzi Fikri örneğinde bir direniş destanı yazdılar.
Kültür Şenliği geleneği, halkla aydınları buluşturma çabası da orada başladı; devletin bırakın desteğini, engellemelerine karşın, halkın yaratıcı gücünün katılımı ile imece usulü altyapı çalışması yürütme becerisi de orada sergilendi.
Ve Fatsa aynı zamanda, iç savaş unsuru faşist militanlardan da arındırıldı.
Sadece Fatsa gibi küçük bir kasabadan 800 tutuklu çıkması, bir halkın nasıl zalimce cezalandırıldığının kanıtı. Toplu tutuklama ve baskınlardan etkilenmeyen aile kalmadı.
Et Balık Kurumu, Fındık Fabrikası, okullar, askeri sığınak gibi yerlerde tutulan mahpuslara akıl almaz işkenceler yapıldı.
Terzi Fikri gördüğü ağır işkenceler sonucu, yaşama erken bir yaşta veda etti.
NEREYE KOCA REİS
“Nereye nereye koca reis
Demirbilek, dönemin belgeleri, iddianameleri, gazete ve dergileri yanında bir sözlü tarih çalışması da yapmış.
Terzi Fikri de 1960’lı yılların sosyalist öncüsü TİP’ten çıktı. Deniz, Mahir, Sinan ve diğerleri gibi. TİP’in Anadolu ve Kürdistan içinde yarattığı örgütlülük, gerek THKO’nun, gerek Parti/Cephe’nin oturacağı bir sosyal zemini yarattı.
Bu kitapta Terzi Fikri örneğinde, bütün bu dönemin evrimleşmesini de görüyoruz. 12 Mart faşist darbesi patlak verdiğinde, ona karşı direnişin zemini de Anadolu’daki bu siyasal yapılanmanın üzerine oturdu ve bu direnişin şiddetle ezilmesine karşın, 1970’lerin ikinci yarısı devrimci hareketin küllerinden yeniden doğuşuna ve kitleselleşmesine tanık oldu.
12 Eylül darbesi ilk provasını Fatsa üzerinde yaptı. İşçi sınıfı hareketini ezmenin provasını nasıl Tariş’te, Anadolu solunu ezmenin provasını nasıl Maraş ve Çorum’da yaptıysa.
O tam bir halk önderi idi, onun içindeydi ve paylaşımcıydı. Hayat doluydu, futbol delisiydi, hoşsohbetti. Kolay değildi kasabalarda TİP’in örgütlenmesini yapmak ‘60’larda. Faşistlerle, devletin yerel uzantıları ile her gün didişme pahasına bunu başardılar.
Tefecilikle mücadele, devletin fiyat politikaları ile mücadele önemli sonuçlar aldı.
Terzi Fikri’yi en yaralayan olay ise, yakınındaki birkaç kişinin çözülmesi oldu. Bunu asla affetmedi ve hazmetmedi.
Terzi Fikri etrafında kenetlenen direnişçiler, 72 gün direndiler, askeri mahpus kıyafeti giymeyi reddettiler ve bunu başardılar.
Bıraktın bizleri böyle çaresiz
Gökyüzü ağlıyor bulutlar sessiz
Düğümlenir boğazlar sevdam nefessiz”
“Nereye nereye koca reis
Sanmasın bizleri kimse çaresiz
Dağılır bulutlar güneşin güler
Saçılır tohumlar filizler sürer”
Kenan Özcan
[Kenan Özcan, Sizinle Kaldı Sevdam, Yeni Sesler Dizisi 5, Belge Yayınları 1988. Kenan Özcan 1959 yılında Fatsa’da doğdu. İlk, orta ve Lise öğrenimini burada tamamladı. 1979 yılı aralığında tutuklandı. Fatsa davasında yargılanmakta iken, 20 Ekim 1985 tarihinde Amasya Askeri Cezaevinde hücresinde ölü olarak bulundu.]
* Yazarımızın tutuklanmadan önce bize ulaştırdığı yazıyı şimdi yayınlayabiliyoruz.
Evrensel'i Takip Et