26 Şubat 2006 23:00
Belgeselin her rengi
1001 ATÖLYE'de...
Belgesel Sinemacılar Birliği, nitelikli belgesel film üretiminin artması ve izleyiciyle buluşabilmesi için bağımsız ve etkili alanlar yaratmaya yönelik ulusal-uluslararası çalışmalarına bu yıl bir yenisini daha ekledi. "İki Ülke İki Belgesel Sinema" altbaşlığıyla 1-4 Mart tarihleri arasında Fransız Kültür Merkezi'nin desteğiyle düzenlenecek olan "1001 Atölye"nin ilk konuk ülkesi Fransa.
Fransız Kültür Merkezi'nde ve ücretsiz düzenlenecek olan etkinlikte, antropolog ve belgeselci Jean Rouch toplu gösteriminin yanı sıra Fransa'da ve Türkiye'de son yıllarda üretilmiş belgesel filmlerden örnekler yer alacak. BSB, iki ülke belgesel sinemacılarının, birbirlerinin yapıtlarını birlikte izleyerek ve tartışarak gelecek ortak çalışmalara bir zemin oluşturmasını ve gelenekselleştirerek, yıl boyu düzenleyecekleri diğer etkinlikleri de tamamlayıcı bir nitelik kazandırmayı amaçlıyor. Biz de "1001 Atölye" program koordinatörlüğünü Enis Rıza ile yürüten Bahriye Kabadayı'yla "1001 Atölye"yi ve belgesel sinemayı konuştuk.
"1001 Atölye" projesi fikri nasıl ortaya çıktı? Belgesel Sinemacılar Birliği olarak her yıl "1001 Uluslararası Belgesel Film Festivali" düzenliyoruz. Festivali aslında 2006 yılının Mart ayında yapmamız gerekiyordu. Diğer uluslararası festival tarihleriyle karşılaştırarak festivalimizi her yıl ekim ayında yapmayı kararlaştırdık. Ve mart ayında bütün ülkelerin katıldığı bir uluslararası festival yapmak yerine karşılıklı ülkelerle bir etkinlik yapalım dedik. Bu etkinliğin adı "1001 Atölye" ve tek fark ise iki ülkeden filmler gösterecek olmamız. "1001 Atölye"yi "İki Ülke İki Belgesel Sinema" altbaşlığıyla 1-4 Mart tarihleri arasında Fransız Kültür Merkezi'nde gerçekleştireceğiz. Atölye'de Türkiye'den Kültür Bakanlığı'nın desteğiyle yapılmış dört yönetmenin belgesel filmleri var. Onun dışında ise son dört beş yıl içinde Fransa'da yaşayan Fransız olan ya da Fransız olmayıp da filmini Fransa'da üreten kişilerin belgeselleri olacak. Bir de Jean Rouch toplu gösterimi yapacağız. İlk sene Fransız Kültür Merkezi'nin desteğinden dolayı Fransa'yı seçtik. Bundan sonraki amacımız her mart ayında Türkiye ve mesela Guatemala gibi, çok fazla belki birebir ilişkide olmadığımız Güney Amerika, Asya veya merkezi Avrupa ülkelerinin filmlerini getirebilmek. Muhtemelen önümüzdeki yıl Bangladeş veya Hindistan gibi bir ülkeyle gerçekleştireceğiz bu etkinliğimizi.
Etkinliğiniz "İki Ülke İki Belgesel" altbaşlığı taşıyor. Sadece iki ülke seçmenizin nedenini ve etkinlikle neler amaçladığınızı anlatır mısınız? Fransa batıda bir Avrupa ülkesi. Çok daha rahat olanaklarla belgesel yapıyorlar diye düşünebilirsiniz. Kısmen bu doğru da olabilir. Ama bizim gördüğümüz, en azından bizim tanımladığımız belgesel sinema kavramı etrafında film yapmaya çalışan belgeselcilerin genellikle çok fazla ortak öyküleri oluyor. Bu Batı'da ya da Doğu'da yaşamasıyla değil tamamiyle bu alana bakışı etik ve estetik duruşuyla ilgili. Mesela bu yıl seçtiğimiz konuk ülke Fransa. Biz son dört beş sene içerisinde Fransa'da nasıl bir eğilimin olduğunu, bireysel konuların mı seçilip anlatıldığını, oradaki izleyicinin ne tarz belgeseller talep ettiğini ya da bu akımların nasıl oluştuğunu anlama fırsatı yakalayacağız. Fransa Belgeselciler Birliği'yle bağlantı kurduk. Onlar da etkinliğe katılmak için üç yönetmen ve filmlerini seçti. Konuğumuz olacak Fransız yönetmenlerle Türkiye'den etkinlikte yer alacak yönetmenlerin katılımıyla filmlerin ardından gerçekleştireceğimiz söyleşilerle fikir alışverişi yapmayı istiyoruz. Tabii "1001 Atölye"nin fikir alışverişi dışında daha somut birtakım sonuçlara yol açmasını da umuyoruz. Gelecekte nasıl ortak konular ele alınabilir ve belgesel sinema üretimine nasıl katkı da bulunabilirizi tartışmak başlıca amacımız.
Türkiye'den katılan dört filmin de ilk gösterimlerini yapacaksınız. Bu filmlerden kısaca söz edebilir misiniz? Mustafa Ünlü'nün "Eskişehir'den Son Havadis" adında bir filmi var. İstanbul'da yayımlanan 80 yıllık bir Rum gazetesinin son dağıtıcıları üzerine kurulmuş bir öyküyle yine bu kentteki Rum cemaati üzerine bir film. Enis Rıza'nın "Yeni Bir Yurt Edinmek" adlı filmi Fethiye Kayaköy'de 1922'de Türkiye ve Yunanistan arasındaki yaşanan mübadeleden sonra Kayaköy'den gitmiş olan Rumların o tarihlerde Yunanistan'da kurdukları yeni hayatın öyküsü. Anadolu Rumlarının Yunanistan'da devam eden öyküsü de diyebiliriz. "Naze" adında bir filmimiz var. Ümit Kıvanç'ın yönettiği, Yüksekovalı 105 yaşındaki yaşlı bir kadının hüzün ve şiddet dolu bir masalı andıran uzun hayatının öyküsü. Ve Sezgin Türk'ün "Kaf Dağı Düşü". Türk'ün Çerkes kökenli annesi Pakize Türk'ün ulaşılamaz gördüğü fakat 'Kaf Dağı Düşü' ülkesi gibi belleğinde olan anayurdu Kafkasya'ya yaptığı yolculuk öyküsü.
Peki Fransa'dan hangi filmleri izleyeceğiz? "Gecenin Savaşçıları" filmi ile Christiane Rorato, "Louise, Babası, Anneleri, Erkek Kardeşi ve Kız Kardeşleri" filmi ile Stephane Mercurio ve "Tesadüfen, Şans Eseri" filmi ile Kamel Regaya Fransa'daki Belgesel Sinemacılar Birliği adına etkinliğimizde yer alacaklar. Bunun dışında Fransa'dan katılan filmler arasında Roman Karmen isimli bir Sovyet sinemacının çok ilginç bir öyküsünü izleyeceğiz. "Roman Karmen, Devrimin Hizmetinde Bir Sinemacı". Tam olarak belgesel sinemada etiği tartışabileceğimiz bir film. Çünkü birtakım önemli ülkelerle ilgili önemli tarihleri kendi yarattiğı dünya içinde çeken ve de öyleymiş gibi yansıtan filmler yapmış bir kişi. "Salvador Allende" isimli film ise Allende'nin yönetim binasının işgal edilmesiyle birlikte intihar edişini ve Şili'nin öyküsünü anlatıyor. "Odessa... Odessa!" ise İsrail yapımı fakat Fransız bir yapımcı şirketin gerçekleştirdiği 2004 yapımı oldukça sinematografik ve de üzerine uzun söyleşiler yapılabilecek bir film. Diğer filmler ise "François Truffaut, Bir Otobiyografi", "Kendi Halinde Paul", "Yıldızların Çok Yakınında Paris Operasının Dansçıları"...
Türkiye'de belgesel sinemaya ilgi ne boyutta? Bunu Belgesel Sinemacılar Birliği olarak İstanbul dışında da Anadolu'nun birçok kentine yaymaya çalıştığımız belgesel film gösterilerimleri, sektörle ilgili yaptığımız etkinler sonucu özellikle belgesel sinema yapmak isteyen ve gençlerden gelen çok ciddi bir talep olduğunu görüyoruz. Bunların bir kısmı belki geçici oluyor, belki bir iş yapıyor sonra devam etmiyor ama onun dışında da hayatını bu çizgi üzerinde kurmak isteyen ve çok çeşitli projelerle bu alana atılan çok fazla genç var. Ama Türkiye'de belli bir eğilimden bahsetmek sanırım zor. Biraz küçük ekiplerle ve minimum düzeyde ekipmanla bir yerlere gidip bir şeyler çekip belgesel form haline getirmek biraz yaygın gibi görünüyor. Türkiye'de bir sinema kurumumuz olmaması en büyük sorunumuz. Eğer sinema kurumumuz olsaydı belgesel sinemayla ilgili olanakları da kapsayabilirdi. Dolayısıyla belgeselci biraz tek başına Türkiye'de. Ona destek verecek bir sponsor bulamadığı takdirde... Ama sevindiren şey ise demin de dediğimi gibi birçok insanın belgesele daha fazla eğilim göstermiş olması.
Son olarak neler söylemek istersiniz? Ücretsiz ve her anlamda herkesin katılımına açık bir etkinlik olacak. Fransa filmleri ise Türkçe altyazılı olarak izlenebilecek. 3 Mart Cuma günü saat 17.00-18.30 arasında ise konuk yönetmenler ile Enis Rıza, Sezgin Türk ve Mustafa Ünlü'nün de katılacağı "Belgesel Sinema" üzerine bir söyleşi gerçekleştireceğiz.
* Filmler ve gösterim tarihleri için; http://www.bsb-adf.org/atolye_1001_program.html sitesini ziyaret edebilirsiniz.
"1001 Atölye" projesi fikri nasıl ortaya çıktı? Belgesel Sinemacılar Birliği olarak her yıl "1001 Uluslararası Belgesel Film Festivali" düzenliyoruz. Festivali aslında 2006 yılının Mart ayında yapmamız gerekiyordu. Diğer uluslararası festival tarihleriyle karşılaştırarak festivalimizi her yıl ekim ayında yapmayı kararlaştırdık. Ve mart ayında bütün ülkelerin katıldığı bir uluslararası festival yapmak yerine karşılıklı ülkelerle bir etkinlik yapalım dedik. Bu etkinliğin adı "1001 Atölye" ve tek fark ise iki ülkeden filmler gösterecek olmamız. "1001 Atölye"yi "İki Ülke İki Belgesel Sinema" altbaşlığıyla 1-4 Mart tarihleri arasında Fransız Kültür Merkezi'nde gerçekleştireceğiz. Atölye'de Türkiye'den Kültür Bakanlığı'nın desteğiyle yapılmış dört yönetmenin belgesel filmleri var. Onun dışında ise son dört beş yıl içinde Fransa'da yaşayan Fransız olan ya da Fransız olmayıp da filmini Fransa'da üreten kişilerin belgeselleri olacak. Bir de Jean Rouch toplu gösterimi yapacağız. İlk sene Fransız Kültür Merkezi'nin desteğinden dolayı Fransa'yı seçtik. Bundan sonraki amacımız her mart ayında Türkiye ve mesela Guatemala gibi, çok fazla belki birebir ilişkide olmadığımız Güney Amerika, Asya veya merkezi Avrupa ülkelerinin filmlerini getirebilmek. Muhtemelen önümüzdeki yıl Bangladeş veya Hindistan gibi bir ülkeyle gerçekleştireceğiz bu etkinliğimizi.
Etkinliğiniz "İki Ülke İki Belgesel" altbaşlığı taşıyor. Sadece iki ülke seçmenizin nedenini ve etkinlikle neler amaçladığınızı anlatır mısınız? Fransa batıda bir Avrupa ülkesi. Çok daha rahat olanaklarla belgesel yapıyorlar diye düşünebilirsiniz. Kısmen bu doğru da olabilir. Ama bizim gördüğümüz, en azından bizim tanımladığımız belgesel sinema kavramı etrafında film yapmaya çalışan belgeselcilerin genellikle çok fazla ortak öyküleri oluyor. Bu Batı'da ya da Doğu'da yaşamasıyla değil tamamiyle bu alana bakışı etik ve estetik duruşuyla ilgili. Mesela bu yıl seçtiğimiz konuk ülke Fransa. Biz son dört beş sene içerisinde Fransa'da nasıl bir eğilimin olduğunu, bireysel konuların mı seçilip anlatıldığını, oradaki izleyicinin ne tarz belgeseller talep ettiğini ya da bu akımların nasıl oluştuğunu anlama fırsatı yakalayacağız. Fransa Belgeselciler Birliği'yle bağlantı kurduk. Onlar da etkinliğe katılmak için üç yönetmen ve filmlerini seçti. Konuğumuz olacak Fransız yönetmenlerle Türkiye'den etkinlikte yer alacak yönetmenlerin katılımıyla filmlerin ardından gerçekleştireceğimiz söyleşilerle fikir alışverişi yapmayı istiyoruz. Tabii "1001 Atölye"nin fikir alışverişi dışında daha somut birtakım sonuçlara yol açmasını da umuyoruz. Gelecekte nasıl ortak konular ele alınabilir ve belgesel sinema üretimine nasıl katkı da bulunabilirizi tartışmak başlıca amacımız.
Türkiye'den katılan dört filmin de ilk gösterimlerini yapacaksınız. Bu filmlerden kısaca söz edebilir misiniz? Mustafa Ünlü'nün "Eskişehir'den Son Havadis" adında bir filmi var. İstanbul'da yayımlanan 80 yıllık bir Rum gazetesinin son dağıtıcıları üzerine kurulmuş bir öyküyle yine bu kentteki Rum cemaati üzerine bir film. Enis Rıza'nın "Yeni Bir Yurt Edinmek" adlı filmi Fethiye Kayaköy'de 1922'de Türkiye ve Yunanistan arasındaki yaşanan mübadeleden sonra Kayaköy'den gitmiş olan Rumların o tarihlerde Yunanistan'da kurdukları yeni hayatın öyküsü. Anadolu Rumlarının Yunanistan'da devam eden öyküsü de diyebiliriz. "Naze" adında bir filmimiz var. Ümit Kıvanç'ın yönettiği, Yüksekovalı 105 yaşındaki yaşlı bir kadının hüzün ve şiddet dolu bir masalı andıran uzun hayatının öyküsü. Ve Sezgin Türk'ün "Kaf Dağı Düşü". Türk'ün Çerkes kökenli annesi Pakize Türk'ün ulaşılamaz gördüğü fakat 'Kaf Dağı Düşü' ülkesi gibi belleğinde olan anayurdu Kafkasya'ya yaptığı yolculuk öyküsü.
Peki Fransa'dan hangi filmleri izleyeceğiz? "Gecenin Savaşçıları" filmi ile Christiane Rorato, "Louise, Babası, Anneleri, Erkek Kardeşi ve Kız Kardeşleri" filmi ile Stephane Mercurio ve "Tesadüfen, Şans Eseri" filmi ile Kamel Regaya Fransa'daki Belgesel Sinemacılar Birliği adına etkinliğimizde yer alacaklar. Bunun dışında Fransa'dan katılan filmler arasında Roman Karmen isimli bir Sovyet sinemacının çok ilginç bir öyküsünü izleyeceğiz. "Roman Karmen, Devrimin Hizmetinde Bir Sinemacı". Tam olarak belgesel sinemada etiği tartışabileceğimiz bir film. Çünkü birtakım önemli ülkelerle ilgili önemli tarihleri kendi yarattiğı dünya içinde çeken ve de öyleymiş gibi yansıtan filmler yapmış bir kişi. "Salvador Allende" isimli film ise Allende'nin yönetim binasının işgal edilmesiyle birlikte intihar edişini ve Şili'nin öyküsünü anlatıyor. "Odessa... Odessa!" ise İsrail yapımı fakat Fransız bir yapımcı şirketin gerçekleştirdiği 2004 yapımı oldukça sinematografik ve de üzerine uzun söyleşiler yapılabilecek bir film. Diğer filmler ise "François Truffaut, Bir Otobiyografi", "Kendi Halinde Paul", "Yıldızların Çok Yakınında Paris Operasının Dansçıları"...
Türkiye'de belgesel sinemaya ilgi ne boyutta? Bunu Belgesel Sinemacılar Birliği olarak İstanbul dışında da Anadolu'nun birçok kentine yaymaya çalıştığımız belgesel film gösterilerimleri, sektörle ilgili yaptığımız etkinler sonucu özellikle belgesel sinema yapmak isteyen ve gençlerden gelen çok ciddi bir talep olduğunu görüyoruz. Bunların bir kısmı belki geçici oluyor, belki bir iş yapıyor sonra devam etmiyor ama onun dışında da hayatını bu çizgi üzerinde kurmak isteyen ve çok çeşitli projelerle bu alana atılan çok fazla genç var. Ama Türkiye'de belli bir eğilimden bahsetmek sanırım zor. Biraz küçük ekiplerle ve minimum düzeyde ekipmanla bir yerlere gidip bir şeyler çekip belgesel form haline getirmek biraz yaygın gibi görünüyor. Türkiye'de bir sinema kurumumuz olmaması en büyük sorunumuz. Eğer sinema kurumumuz olsaydı belgesel sinemayla ilgili olanakları da kapsayabilirdi. Dolayısıyla belgeselci biraz tek başına Türkiye'de. Ona destek verecek bir sponsor bulamadığı takdirde... Ama sevindiren şey ise demin de dediğimi gibi birçok insanın belgesele daha fazla eğilim göstermiş olması.
Son olarak neler söylemek istersiniz? Ücretsiz ve her anlamda herkesin katılımına açık bir etkinlik olacak. Fransa filmleri ise Türkçe altyazılı olarak izlenebilecek. 3 Mart Cuma günü saat 17.00-18.30 arasında ise konuk yönetmenler ile Enis Rıza, Sezgin Türk ve Mustafa Ünlü'nün de katılacağı "Belgesel Sinema" üzerine bir söyleşi gerçekleştireceğiz.
* Filmler ve gösterim tarihleri için; http://www.bsb-adf.org/atolye_1001_program.html sitesini ziyaret edebilirsiniz.
Evrensel'i Takip Et