22 Mart 2005 23:00

'Hayat İçin Su' gerek

Dünya Su Günü geride kalırken, Birleşmiş Milletler'in (BM) 10 yıllık eylem programı da yürürlüğe girdi. "Hayat İçin Su" başlıklı programın amacı, 2015'e kadar, su kıtlığı çeken dünya nüfusunu yarı yarıya indirmek. Ancak bugüne kadar su sorununun çözümünü özelleştirmeye bağlayan BM'nin bu tavrını devam ettirip ettirmeyeceği merak konusu.

Su kaynakları alarm veriyor Bugün dünyadaki her altı kişiden biri temiz içme suyuna, her üç kişiden biri de temiz su kaynaklarına ulaşamıyor. Öte yandan, dünyadaki temiz su kaynaklarının yarısı tarımsal sulamada kullanılıyor ve bu miktarın yarısının israf edildiği düşünülüyor. Sürece müdahale edilmezse, 2025 yılında her üç kişiden ikisinin temiz sudan mahrum kalacağından endişe ediliyor. Haftada 30 bin kişi, temiz su yetersizliği nedeniyle yakalandığı hastalıklar sonucu hayatını kaybediyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Genel Müdürü Dr. Li Jong-vuk, 22 Mart Dünya Su Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, dünyada bir milyar insanın, kirli su kaynaklarını kullanmak zorunda kaldığına işaret etti. Sağlıksız suların, hastalıklara davetiye çıkardığını belirten WHO müdürü, "Bu durumun kabul edilemez olduğunu" belirterek hükümetlere, sermayedarlara ve halklara duyarlılık çağrısı yaptı.

Günlük su ihtiyacı 50 litre BM verilerine göre; içmek, temizlik, yemek pişirmek ve sağlığını korumak için bir kişinin günlük su ihtiyacı 50 litre dolayında. Batı Avrupa ülkelerinde kişi başına su sarfiyatı bu miktarın iki katını aşarken, Doğu Asya, Hindistan, Afrika ve Latin Amerika gibi bölgelerde 10 litrenin altına düşüyor. Çeşitli ülkelerin sınırlarından geçen nehirlerin de, önümüzdeki yıllarda daha ciddi uluslararası sorunlara yol açmasından endişe ediliyor. Bunlar başında da, "Nil", "Fırat" ve "Dicle" geliyor.

Özelleştirme çare değil Hal böyleyken, BM tarafından ilan edilen program sevindirici bulunuyor. Ancak, bugüne kadarki çabaların sonuçları, fazla iyimser olmaya izin vermiyor. Çünkü şimdiye kadar BM ve Dünya Bankası eliyle yürütülen su programlarının esas amacı, su şirketlerine yatırım alanları açmak ve hükümetleri su kaynaklarını özelleştirmeye zorlamak üzerine kuruluydu. BM'ye bağlı Dünya Su Komisyonu, 2000 yılında hazırladığı bir raporda, su kıtlığının giderilmesi için yılda 100 milyar dolara ihtiyaç olduğunu ve bu miktarın ancak özel şirketlerin yatırımlarıyla karşılanabileceğini ortaya attı. O yıl içinde, AIDS hastalığının azaltılması için ihtiyaç duyulan paranın bile 20 milyar dolar olduğu belirtiliyordu. Ancak, Fil Dişi Sahilleri, Gine, Arjantin, Bolivya, Kolombiya, Güney Afrika gibi ülkelerdeki su özelleştirmeleri büyük sorunlara yol açtı. Güney Afrika'da su kıtlığı çeken yoksullar, özel şirketin sattığı suyu satın alamadıkları için tamamen susuz kaldılar ve bir yıl içinde 200 kişi kolera hastalığından öldü. Bolivya'da halk, su özelleştirmesine karşı isyan etti ve Amerikan şirketi Bechtel ülkeden ayrıldı. Arjantin'de yatırım yapan Suez şirketi ise, 2001 yılındaki ekonomik kriz sırasında ülkeyi terk etti.

135 milyon kişiye su satıyorlar Bu sırada, su özelleştirmelerine karşı dünya çapında kampanyalar sürdürüldü. Özelleştirme karşıtları, Dünya Bankası'nı da Tanzanya başta olmak üzere bazı ülkelerin su kaynaklarını özelleştirmeye zorladığı için suçladı. Bugün de, ABD şirketlerinin başarısızlığa nedeniyle piyasada iyice güçlenen iki Fransız şirketi Veolia ve Suez, Latin Amerika, Asya ve ABD'de 135 milyon kişiye su satıyor.

Evrensel'i Takip Et