14 Eylül 2004 21:00

Tramvaylı 133 yıl

1947'de, Suadiye'de hatboyundaki amcamın evinde kalırken ilkokula başladım. Okulumuz istasyonun hemen arkasındaki caminin yanındaydı.

Paylaş
1947'de, Suadiye'de hatboyundaki amcamın evinde kalırken ilkokula başladım. Okulumuz istasyonun hemen arkasındaki caminin yanındaydı. Her gün okula gidip, gelirken rayları aşardım. Belki de ray üzerinde giden araçları sevişimin temeli o günlerde yatmaktadır, bilemiyorum. Ama anımsadığım ilk dayağımı da tren yüzünden yemiştim… Her akşam saat yirmi sıralarında, "Ankara Ekspresi" bizim evin önünden geçerdi. Söz vermiştim kendi kendime, "Ben onu geçeceğim," diye. Uğraştım, çabaladım ve her seferinde de yenilgiye uğradım. Ve bir gün eve erken dönen büyük amcam yarışımı görmüş, arkasından beni eşek sudan gelinceye dek dövmüştü. O gün trenle yarışım sona ermişti. Ama eşekler yeniden suya gittikleri için, evin bahçesinin arka tarafında bulunan Bağdat Caddesi'ne yönlendirdim yarışımı. Daha dişime uygun bir rakip vardı orada: "Kadıköy-Bostancı tramvayı...! Yarışı Suadiye tramvay durağında başlatır ve Şen Sokağa dek sürdürürdüm. Genellikle sokağın başına kadar ben önde giderdim, tabii o sonra geçerdi beni.

Tramvaylı günler Ne güzeldi tramvaylı o günler… Pazar günleri birkaç arkadaş Suadiye'den tramvaya biner, Şaşkınbakkal, Caddebostan, Göztepe, Kızıltoprak, Kurbağalı Dere, Altıyol derken Kadıköy'e varırdık. O yıllarda İstanbul'un Anadolu yakasındaki tek ve en büyük oyuncakçısı Kadıköy'deydi. Tramvaydan iner inmez ilk iş olarak oraya giderdik, vitrinini seyretmek için. Ben bir yığın oyuncağın arasında duran, tenekeden yapılmış olan lokomotifi seyrederdim. 10 liraydı fiyatı. Çok pahalı olduğundan satılmıyordu ve hep vitrinde kalıyordu. Ve bir gün oyuncakçı maceram da sona erdi, çünkü son gidişimde lokomotif yoktu vitrinde. Ama tramvay gezilerim bitmedi. Yine her pazar Kadıköy'e inerdik arkadaşlarla ve ben onları iskeleye götürürdüm. Yeni eğlencemiz yandan çarklı Şehir Hatları vapurlarını seyretmekti. İki vagondan oluşurdu Kadıköy-Bostancı tramvayları. Yaz aylarında ikinci vagon tenteliydi. Çevresi açık ve basamaklıydı tamamı. Sağından, solundan, yani her tarafından binebilirdiniz tramvaya. Ve benim tramvayla tanışmamdan ya da arkadaş olmamdan 14 yıl sonra, 12 Ağustos 1961'de İstanbul'un Avrupa yakasından kalktı tramvay. Yerine, yine elektrikle çalışan, "Troleybüs" denilen boynuzlu otobüsleri koydular. 14 Kasım 1966'da da Anadolu yakasından son tramvaylar kaldırıldı. Petrol tekellerine hizmet aşkıyla yanan "Toplutaşımacılık düşmanları" şimdiki peşkeşleştirmeciler (onlara, sanırım kibarlık olsun diye "özelleştirmeci" deniliyor) gibi, önce tramvayları halkın gözünden düşürdüler, benzinli-mazotlu araçlara yöneldiler ve en sonunda da yok ettiler. Oysa nasıl da görkemli başlamıştı tramvaylı yüzyılımız.

Tramvayın tarihi Bizim Osman güçsüzleşirken altın sarrafları ve Galata bankerleri de güçleniyordu. O zamanlar IMF, Normandy, Cargill, Dünya Bankası, topraklarımızı alan yabancılar yoktu, yerine bunlar vardı. Ve bir gün "Dersaadet Tramvay Şirketi"ni kurdu Galata bankerleri. 30 Ağustos 1869'da ilk sözleşmeyi imzaladılar bizim Osman'larla. Yolların yapımı, tüm hazırlıkların tamamlanması iki yıl sürmüştü. Ve ilk tramvay 1871'de sefere çıktı. Ülkede külliyetli miktarda beygir olmasına karşın, alınan 430 atın bir bölümü ithaldi. Elektrik olmadığı için ilk tramvayları atlar çekiyordu. Ülkede elektrik gibi üst düzey yönetici de yoktu. Onlar da ithaldi. Güneş doğarken başlıyordu seferler ve tam gece yarısı sona eriyordu. Tramvayların çalışma saatleri hem duraklardaki tabelalarda duyuruluyormuş, hem de gazetelerle ilan ediliyormuş. 1910 yılında dönemin hükümeti,Ganz Anonim Elektrik Şirketleri' ne 50 yıllık (Elektrik) imtiyazı verir. Bir yıl sonra "Osmanlı Anonim Elektrik Şirketi"kurulur. Aynı yıl Tramvay Şirketi'yle de sözleşme yapılır. Ve ilk elektrli tramvayların sefere başlaması 1914'te, Karaköy'de muhteşem bir törenle kutlanır. 14 yıl sonra da Anadolu yakasında elektrikli tramvaylar çalışmaya başlar. İstanbul'daki ilk işçi grevini de tramvay işçileri yaparlar. Yıl 1921...

Ve bugün 1966'da seferden kaldırılan tramvayların arasından örnekler seçilerek, Hasanpaşa'da, şimdiki Kadıköy Salı Pazarı'nın yanındaki Tramvay Müzesi'ne kaldırıldı. İstanbul'dayken zaman zaman giderdim bu müzeye, eski yarış arkadaşlarımı görmek için. Bahçe içinde bir hat vardı. Konukların sayısı fazla olunca, ufak bir ücret karşılığı, gezerdiniz tramvayla. Birkaç kez ben de bindim. Ve biner, binmez, 1940'lara, 1950'lere gittim… Onyıllar sonra, İstanbul'da yeniden tramvaylar başladı, küçük kardeşi metroyla birlikte. Zeytinburnu-Eminönü, Yeşilköy-Aksaray, Esenler-Aksaray ve Levent-Taksim arasında…Yani sadece Avrupa yakasında. Bir de süs tramvayları vardı, Taksim'le Tünel ve Kadıköy'le Moda arasında… Benim güzel politikacılarım, zamanında tramvay, tren, vapur gibi araçlarla yapılan toplutaşımacılığın değerini anlayabilecek bir beyin yapısına sahip olsalardı, bugün paramızın çoğunu düdükleyen petrol tröstlerinin önünde boynu bükük olmazdık…

ÖNCEKİ HABER

DERGİLERDE BU AY...

SONRAKİ HABER

Kısa, belgesel, kara hepsi bir arada

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...