28 Mart 2004 22:00
Yeşilçam'da bir kadın
Aliye Rona, Belgin Doruk, Filiz Akın, Türkan Şoray, Ahu Tuğba, Vizontele Tuuba, Nurgül Yeşilçay, Sibel Kekilli... Sinema ve kadınlar, İstanbul hanımefendileri, Anadolu ırgatları, kötü kadınlar, vefakar analar, koç yiğitleri birbine kırdıran sarışınlar... Sinemanın vazgeçilmez kahramanları kadınlar, Beyaz Perde'de türlü rollerin altından kalkarken, sinema salonun başka bir köşesinde, başka bir kadın, karanlık makine odasında hızla çalışıyor.
Perde beyaz oda karanlık Makine odası; karanlık, kutular, demir çarklar, takoz, montaj aletleri... 21 yaşındaki Burcu Karakaş bir sonraki gösterim için makarayı süratle çeviriyor. "Allah vere de kopmasa" diyor. Yeşilçam Sineması'nın ilk matinesi bitmek üzere. 11.00'da yapılan bu gösterimin izleyicileri genellikle emekliler ve ev hanımlarından oluşuyor. Genç makinist aceleyle salonun ışığını açıyor. Karanlık salondan geçen beyaz ışık kümesi bir anda yerini spot ışıklarına bırakıyor. Makine odasında, salondan gelen uğultular duyuluyor. İzleyiciler yavaş yavaş yerlerinden kalkıyor. Salonu yorumlar, aceleyle giyilen palto ve ceketlerin hışırtısı, kahkaha, sohbet sesleri dolduruyor. Makinist "Kapıya varacaklar" deyip bir koşu makine odasından çıkıyor. Oda kapısının önündeki 4 basamaklı demir merdiveni atlayıp dönüveriyor dönemeci. Yine başardı izleyicilerden önce kapıya yetişmeyi. Güleryüzle açıyor kapıyı. İnsanlar birer ikişer çıkmaya başlıyor. Uğultular açıkça anlaşılıyor artık. "Evet film çok şahaneydi ",
"Tabi efendim, kapılıp gitmemek ne mümkün" İzleyicilerin çoğu doğrudan çıkıp gidiyor. Bir kısmı ise, Yeşilçam Sineması'nın film afişleri ve oyuncu resimleriyle süslenen fuayesinde oyalanmayı tercih ediyor. Makinist Burcu Karakaş bir yandan konukların çay, kahve siparişlerini yetiştiriyor, bir yandan 13.00 seansının izleyicilerine bilet satıyor. Bu koşuşturmacada bir aralık bulup tekrar salon kapısına yöneliyor. Hızla salonu dolaşıp, çöpleri topluyor. Tekrar fuayeye dönüyör; Ayhan Işık, Erol Taş, bilet, kahve, sohbet..
'Alternatif' olmanın bedeli Burcu Karakaş'ın çalıştığı Yeşilçam Sineması'nın kadrosu, kendisi ve işletmeciden oluşuyor. "Yeşilçam sineması alternatif bir çizgiye sahip, burada gişe filmleri gösterilmez. İzleyiciye sadece iyi yapımları izletiriz. Çok fazla insan gelmiyor. Bu sebeple ekonomik sıkıntı var. Birden fazla iş yapıyorum ama başka bir yerde çalışmak istemiyorum." diyerek özetliyor Karakaş, mesleğinin öyküsünü. Karakaş'ın işe başlama öyküsü de yerli işi bir film senaryosu olacak nitelikte. Ablası, Reis Çelik'in yönettiği "Hoşça Kal Yarın" filminde oynayacak figüranların arasına seçilir. Genç oyuncu bir gün sete kardeşini de götürür. Burcu Karakaş, böylece aynı zamanda Yeşilçam Sineması'nın sahibi de olan Reis Çelik'le tanışır. Ve bundan bir kaç yıl sonra sinema emekçiliğine "merhaba" der. Artık salı hariç her gün 10.00'da iş başı yaparak sırasıyla 11.00, 13.00, 15.00, 17.00 seansları için makara sarıyor, temizlik yapıyor, kapı açıyor ve perde çekiyor.
'Yorgun kurşun, kanlı taş' Sinemanın kapısı Beyoğlu'nda İmam Adnan Sokağa açılıyor. Burcu Karakaş, bu sokakta yaşanan cinayetlerin üzüntü ve tedirginliğini hâlâ yaşıyor. Kanlı sokaktaki en son kurban Önder Babat'la hemen her gün karşılaşırmış. Önder Babat, Burcu'ya öğrenci olarak gidemediği İstanbul Üniversitesi'ni, Burcu ise ona sinemayı anlatırmış. "Zaten öldürüldüğü gün de Fransız Kültür Merkezi'nde belgesel izlemeye gitmişti. Dönmüş ve okuru olduğu Devrimci Hareket dergisine uğramış az sonra sokağa çıkmış. Ne kurşun sesi, ne çığlık". Makinist Burcu Karakaş o gün Önder'in düşüşüyle kapatır perdeyi... Salonda uğultu başlayınca yine yetişip, gülümsemeden kapıyı açar. Sesler, yorumlar...
Matine bitti Matine bitip gece gösterimleri başladığında, sinemayı aynı zamanda işletmeci olan diğer çalışan devralıyor. Burcu Karakaş ise evine yönleniyor. Bu gün yaşadıklarını, malülen emekli edilen hasta babasına anlatacak. Sağlığında bahçıvan olan babası orta yaşlarına vardığında M.S hastalığına yakalanmış. "Yüremiyor, konuşması tutuklaştı, ilaç, ilaç, iğne, bazen hafızası gidiyor. Sürekli yatakta çok sıkılıyor. Ona her akşam filmleri, Beyoğlu'nu, arkadaşlarımı anlatıyorum."
'Aşk kadını olmam' Çocuk yaşlarda tanıştığı sinemada oyuncu olmayı fazla istemediğini belirten Burcu Karakaş konuşmanın sonunda söylemeden edemiyor: "Ama bir gün bir sinema filminde oynayacak olursam 'aşk kadını' rolünü istemem. Daha gerçek bir karakteri yansıtmalıyım. Beni en çok etkileyen roller güçlü kadınlar. Yılmayan, direnen kadınlar."
Perde beyaz oda karanlık Makine odası; karanlık, kutular, demir çarklar, takoz, montaj aletleri... 21 yaşındaki Burcu Karakaş bir sonraki gösterim için makarayı süratle çeviriyor. "Allah vere de kopmasa" diyor. Yeşilçam Sineması'nın ilk matinesi bitmek üzere. 11.00'da yapılan bu gösterimin izleyicileri genellikle emekliler ve ev hanımlarından oluşuyor. Genç makinist aceleyle salonun ışığını açıyor. Karanlık salondan geçen beyaz ışık kümesi bir anda yerini spot ışıklarına bırakıyor. Makine odasında, salondan gelen uğultular duyuluyor. İzleyiciler yavaş yavaş yerlerinden kalkıyor. Salonu yorumlar, aceleyle giyilen palto ve ceketlerin hışırtısı, kahkaha, sohbet sesleri dolduruyor. Makinist "Kapıya varacaklar" deyip bir koşu makine odasından çıkıyor. Oda kapısının önündeki 4 basamaklı demir merdiveni atlayıp dönüveriyor dönemeci. Yine başardı izleyicilerden önce kapıya yetişmeyi. Güleryüzle açıyor kapıyı. İnsanlar birer ikişer çıkmaya başlıyor. Uğultular açıkça anlaşılıyor artık. "Evet film çok şahaneydi ",
"Tabi efendim, kapılıp gitmemek ne mümkün" İzleyicilerin çoğu doğrudan çıkıp gidiyor. Bir kısmı ise, Yeşilçam Sineması'nın film afişleri ve oyuncu resimleriyle süslenen fuayesinde oyalanmayı tercih ediyor. Makinist Burcu Karakaş bir yandan konukların çay, kahve siparişlerini yetiştiriyor, bir yandan 13.00 seansının izleyicilerine bilet satıyor. Bu koşuşturmacada bir aralık bulup tekrar salon kapısına yöneliyor. Hızla salonu dolaşıp, çöpleri topluyor. Tekrar fuayeye dönüyör; Ayhan Işık, Erol Taş, bilet, kahve, sohbet..
'Alternatif' olmanın bedeli Burcu Karakaş'ın çalıştığı Yeşilçam Sineması'nın kadrosu, kendisi ve işletmeciden oluşuyor. "Yeşilçam sineması alternatif bir çizgiye sahip, burada gişe filmleri gösterilmez. İzleyiciye sadece iyi yapımları izletiriz. Çok fazla insan gelmiyor. Bu sebeple ekonomik sıkıntı var. Birden fazla iş yapıyorum ama başka bir yerde çalışmak istemiyorum." diyerek özetliyor Karakaş, mesleğinin öyküsünü. Karakaş'ın işe başlama öyküsü de yerli işi bir film senaryosu olacak nitelikte. Ablası, Reis Çelik'in yönettiği "Hoşça Kal Yarın" filminde oynayacak figüranların arasına seçilir. Genç oyuncu bir gün sete kardeşini de götürür. Burcu Karakaş, böylece aynı zamanda Yeşilçam Sineması'nın sahibi de olan Reis Çelik'le tanışır. Ve bundan bir kaç yıl sonra sinema emekçiliğine "merhaba" der. Artık salı hariç her gün 10.00'da iş başı yaparak sırasıyla 11.00, 13.00, 15.00, 17.00 seansları için makara sarıyor, temizlik yapıyor, kapı açıyor ve perde çekiyor.
'Yorgun kurşun, kanlı taş' Sinemanın kapısı Beyoğlu'nda İmam Adnan Sokağa açılıyor. Burcu Karakaş, bu sokakta yaşanan cinayetlerin üzüntü ve tedirginliğini hâlâ yaşıyor. Kanlı sokaktaki en son kurban Önder Babat'la hemen her gün karşılaşırmış. Önder Babat, Burcu'ya öğrenci olarak gidemediği İstanbul Üniversitesi'ni, Burcu ise ona sinemayı anlatırmış. "Zaten öldürüldüğü gün de Fransız Kültür Merkezi'nde belgesel izlemeye gitmişti. Dönmüş ve okuru olduğu Devrimci Hareket dergisine uğramış az sonra sokağa çıkmış. Ne kurşun sesi, ne çığlık". Makinist Burcu Karakaş o gün Önder'in düşüşüyle kapatır perdeyi... Salonda uğultu başlayınca yine yetişip, gülümsemeden kapıyı açar. Sesler, yorumlar...
Matine bitti Matine bitip gece gösterimleri başladığında, sinemayı aynı zamanda işletmeci olan diğer çalışan devralıyor. Burcu Karakaş ise evine yönleniyor. Bu gün yaşadıklarını, malülen emekli edilen hasta babasına anlatacak. Sağlığında bahçıvan olan babası orta yaşlarına vardığında M.S hastalığına yakalanmış. "Yüremiyor, konuşması tutuklaştı, ilaç, ilaç, iğne, bazen hafızası gidiyor. Sürekli yatakta çok sıkılıyor. Ona her akşam filmleri, Beyoğlu'nu, arkadaşlarımı anlatıyorum."
'Aşk kadını olmam' Çocuk yaşlarda tanıştığı sinemada oyuncu olmayı fazla istemediğini belirten Burcu Karakaş konuşmanın sonunda söylemeden edemiyor: "Ama bir gün bir sinema filminde oynayacak olursam 'aşk kadını' rolünü istemem. Daha gerçek bir karakteri yansıtmalıyım. Beni en çok etkileyen roller güçlü kadınlar. Yılmayan, direnen kadınlar."
Evrensel'i Takip Et