MEKTUP - Şiddet her yerde!
Kadın cinayetleri hız kesmeden ilerlerken şiddetin bir ayağı da bölgede hız kesmiyor. Her yere binlerce bomba inerken barış çığlıklarına kulak tıkanıyor. Barış anneleri beyaz tülbentlerini “barış olsun, ölümler dursun” diye bırakırken ülkenin her yanında “çocuklarımız ölmesin” diyen asker ve gerilla anneleri “bugün yeni bir haber gelecek mi” diye uykulara dalamıyor.
Şehrin en tepesindeyiz. Uzaktan binlerce evin ışığı görünüyor. Evlerin sıcaktan açılmış pencerelerinden farklı sesler çıkıyor. Birinde bir kadın boşanmak istediğini sesi titreyerek karşısındaki erkeğe anlatmaya çalışıyor ama adam dinlemiyor. İçerde, odanın ışığını bile açmaya korkan 8 yaşındaki Ayşe dudaklarını ısırmaktan kanatıyor. Bekliyor ne olacak diye? Gelen silah sesi her şeyi anlatmaya yetiyor Ayşe’ye… Ya şimdi?
Başka bir pencereye kulağımızı dayıyoruz. Orada da kavga çok şiddetli. Oğlunu askere göndermiş bir anne babaya bağırıp duruyor “senin yüzünden oğlum askerde” diye. Ya ölüm haberi gelirse, diye bekliyor. Her gece bomba seslerini duyuyor kâbuslarında. Gözünün önünden oğlunun parçalanmış bedeni hiç gitmiyor. Bekliyor ölümü, ama vatan sağ olmadan…
Biraz daha ileride başka bir anne sessizlik içinde. Sessizlik belki de en tehlikelisi. Bağırsa ağlasa belki çok şey değişecek. Oğlu kimsenin bilmediği bir yerde öldürüldü ya da kayboldu. En son Bitlis tarafında görüldüğünden başka da hiçbir şey bilmiyor. Bekleyişi belki toplu mezarlar açılınca bitecek, suskunluğu oğlunun parçalanmış kemikleriyle karşılaşınca son bulacak… Kim bilir…
Biraz uzaklarda bir evde küçük bir beden ağlayıp duruyor sessiz sessiz. Evde paraları sayan babasının sesi dışında çıt yok. Az önce bedeni Yozgat’ta yaşlı bir adama 5 bin lira karşılığı satıldı. Ya Adem ne olacak, diyor içinden sadece. Çeşme başında gizlice konuştuğu, tarlaya giderken bir kere elini tutabildiği Adem ne olacak?
Biraz daha aşağılardayız şimdi de. İçerden gelen ürpertici ses, ölüm sessizliği aslında… Geçen hafta Emine amcasının tecavüzüne uğradı ve bundan kimsenin haberi yok! O ses de Emine’nin ipte sallanan bedeninin çıkardığı o tuhaf ölüm çığlığından başka bir şey değil.
Artık sağır olmak istiyor kulaklarımız, duymak istemiyor bu sesleri… Gözlerimiz görmesin istiyoruz bu ışıklar altında yatan gerçekleri. Ama ne kulaklarımız sağır ne gözlerimiz kör! Her şeyden önce kadın olmak, anne olmak gözlerimizi dört açıyor. Bu gerçeklerle yüzleşmek, dışarı çıkıp haykırmak istiyoruz gerçekleri. Bu savaş çığırtkanlarına karşı diyecek tek sözümüz var; denemeyen tek yol kaldı o da BARIŞ!
Evrensel'i Takip Et