21 Ağustos 2001 21:00

Ege'nin efeleri

Ege, Anadolu'nun en eski uygarlıklarını barındıran müstesna beldelerinden biridir. Tarih, deniz, ormanlık alanlar, Ege'nin bildik özellikleridir.

Paylaş
Ege'nin efeleriMüslüm YücelEge, Anadolu'nun en eski uygarlıklarını barındıran müstesna beldelerinden biridir. Tarih, deniz, ormanlık alanlar, Ege'nin bildik özellikleridir. Ancak Ege'yi Ege yapan, Ege ile sembolleşen efeleri de unutmamak gerekir. Ege Dağlarını ıssız bırakmayan efeler, kötülüğün karşısında dağlarda çakmak taşlarıyla bıçaklarını bilemişler ve nerde zulüm varsa o ay ışığı saplı hançerlerini kötülerin bağrına saplamışlar. İşte Yörük Ali ile Çakıcı Mehmet Efe'nin hikayeleri. Peki hiç Kürt, Ermeni ve Rum efeler yok mu? Olmaz mı! İşte bir Kürt efesi Hacı Mustafa...Osmanlı İmparatorluğu zamanında Aydın ili, İzmir merkez olmak üzere Muğla ve Denizli'yi içine alan koca bir bölge idi ve bu bölgenin en belalı yeri Aydın'a 8 km mesafede olan Ödemiş'ti. Ödemiş Küçük Menderes bölgesindeki münbit ovanın ortasında mütevazı bir ilçeydi. Ayasuluğ ise bu ilçenin en belalı köyü idi. Adı bugün Ertuğrul olarak değişen köyde Çakıcı Mehmet adında biri yaşardı. Çok leşi olan, düze indiği zaman leşsiz çıkmayan Çakıcı Ahmet, Rus Savaşı çıktığı zaman düze indi ve Osmanlı için savaştı. Ancak oğlunun kendisi gibi olmaması için de hocaya gönderdi.

Osmanlı'nın hinliğiSavaş sonrası Osmanlı bir hinlik düşündü. Ödemiş'te Çakıcı Ahmet, Kırkağaç'ta Piç Osman, Aydın'da Parmaksız Arap, Akhisar'da Bakırlı Efe, Söke'de Yörük Osman Efe'yi düze indirdi ve onlara dendi ki: "Rum eşkıyası malımıza kast etmektedir, bunların tezelden kökü kuruya." Harekete geçen eşkıyalar müzakereye çağrıldılar ve hepsi öldürüldüler. Çakıcı Ahmet'e kurşun işler mi? İşlerdi? Nasıl mı? İşte böyle.Hasan Çavuş adında bir Osmanlı yardakçısı vardı ve bu Çakıcı Ahmet'in yanına gider ve ona der ki, "Bu Rumlar..." Çakıcı meseleyi anlar ve köydeki kızanlarını alarak Rum efelerin peşine düşer. Dağlar dik ve dik oldukları kadar da çetin. Hasan Çavuş bağırır, "Tepeleyin." Üç efe yerde kan içindedir. Martinler üç efenin üzerindedir ve secdeye varan başlar, bir daha kalkmayacaktır. Hasan Çavuş Çakıcı Ahmet'i dağda kalleşçe vurdurduktan sonra, oğlu Mehmet çaresiz dağa çıkar. İndirdiği hatimler ve annesinin kurşundan sakınmak için boynuna taktığı hamaylı hiç yere düşmez. Babası vurulduktan sonra, o da hapse düşer. Hapisten çıkacağı zaman Mehmet'in öc alacağını düşünen Hasan Çavuş köye gelir, evi sarmalar ve Çakıcı Ahmet'in gül kurusu yüzlü karısının apış arasına martini sokarak, "Nerde o puşt, onu buradan mı çıkardın" diye hakaret eder. Hatçe Kadın da "Mehmet'im bunu sana bırakmaz" der. Gerçekten de bırakmaz. Çakıcı artık dağlarındır, dağlar artık Çakıcı'nın ve anasına haber yollar, "Anama söyleyin merak etmesin, emdiği sütü helal ettirinceye kadar dağlarda kalacağım" diye haber salar ve bir haber de Ödemiş'teki Hasan Çavuş'adır. Haber şöyledir, "Bozdağ'a gel".Çok geçmeden müfreze Bozdağ'ı sardı. Çakıcı martinini Hasan Çavuş'a doğrulttu, "Gara dinine" diye bağırıp, kurşunları beynine boşalttı. Çakıcı babasının intikamını almıştı artık ve artık Osmanlı ile Çakıcı arasında kan davası da başlamıştı. 1901'de Çakıcı kan döküp, bir çok düşman kazanmıştır. Yalnız Osmanlı değil, onu çekemeyen zenginler, diğer efeler... Artık Osmanlı, Çakıcı ile baş edemeyeceğini anlar ve onun düze inmesini ister. Çakıcı düze iner; ancak bu sefer rakiplerinden Çamlıcalı efe, Çakıcı'nın önemli kızanlarından biri olan Çoban Mehmet'i vururlar. Çakıcı tekrar dağa çıkar. Çam-lıcalı'dan intikam alayım derken, bu sefer Kamalı vardır Çakıcı'nın karşısında. Çakıcı kezlerce düze iner, kezlerce dağa çıkar. Hatta devletin yanında yer alıp, köyü koruyan adam olduğundan maaş bile alır. Ama iyi günleri pek olmaz. Çünkü her defasında bir olay çıkar ve Çakıcı tekrar dağa çıkardı. Bir keresinde Çakıcı yaralanır. Ama nasıl yaralanır. Herkes hayret eder. Çünkü Çakıcı'nın boynunda kurşun geçirmesin diye bir hamaylı vardır ve çatışma sırasında hamaylı düşmüştür. Şeref Üsküp'ün Çakıcı'nın kızı Emine'den naklettiğine göre, bir gün Çakıcı bu hamaylıyı horozun başına geçirir, ateş açar, horoz parçalanır. Neyse.

Çakıcı'yı kim vurdu?Sonuçta kader ağlarını örer. Ay ışığında yerdeki kan lekelerini bile gören, armudu sapından vurup düşüren Çakıcı Madran dağındadır ve burada uzun süre kalamayıp Karancılıdağ'a doğru yol almıştır.Vali Nazım Paşa mahiyetindeki zevat Çakıcı'nın kati suretle kellesini istemektedir. Çatışma çıkar ve Çakıcı kimin vurduğu belli olamayan bir şekilde ölür. Kimi Yarım Arap isminde bir nişancının Çakıcı'yı öldürdüğünü söylerken, kimisi Osmanlı'nın vurduğunu, ailesi ise Çakıcı'nın en önemli kızanı ve aynı zamanda eniştesi olan Kürt Hacı Mustafa tarafından yanlışlıkla öldürüldüğüne kanaat getiriyor. Çakıcı'nın cesedi bulunduktan sonra kellesi koparılır, ayakları ile Nazilli Hükümet Konağı'nın kapısına asılır, daha sonra cesedi şehrin dışında bir çukura atılır. Yıllar sonra vefalı hanımı Iraz, Çakıcı'nın cesedini çıkarıp, mezarını yapar.Çakıcı'nın kızanlarından biri Kürttür ve bu Kürt Hacı Mustafa'dır. Çakıcı'dan sonra gelen ikinci adamdır. Ayasuluğ'a nerden geldiği bilinmeyen Kürt aşiretlerinden birine mensuptur. Çakıcı'nın 15 yıllık şekavetinde başrolü oynayan Hacı Mustafa'dır. Hacılıkla ilgisi, esmer olmasından öteye gitmez. Çakıcı'nın akrabasıdır. Yanık Halil İbrahim Efe'nin babasıdır. Yanık İbrahim Aydın dağlarında öldürülmüştür.Çakıcı ile birlikteyken kırkbeş yaşlarında olan Hacı, yaşça kendisinden küçük olan Çakıcı'ya hürmet ederdi. Çakıcı da ona her konuda danışır, bütün sandıklarının kilidini ona verirdi. Bütün efe kitaplarında ve efelerle ilgili bilgi sahibi olanlar Hacı'nın Çakıcı'dan sonra gelmiş geçmiş en büyük eşkıya olduğunu söylerler. Ancak sonu kötü olmuştur Hacı'nın. Öyleki Hacı düze inip, artık tarımla uğraştığı bir zamanda çelimsiz Küçük Mehmet isimli biri tarafından kalleşçe öldürülmüştür.Ege'nin bir diğer ünlü efesi ise Yörük Ali Efe'dir. Yörük Ali ile ilgili olarak Yanık Süleyman Efe'nin ailesinden olan Talat Arzuhan şu bilgileri veriyor: Ali'nin babasını vurmuşlar. Ali de genç, Alanyalı Mola Ahmet'in yanına gitmiş, 'Efe olacağım' demiş. Kızanlar bıyık yok, diyor; ancak Mola Ahmet, 'gel' diyor ve sonra kimin gönderdiğini soruyor Ali'ye. Ali de bir isim veriyor ve Mola Ahmet kızanlarına haber ediyor, Ali'ye efe elbiseleri giydiriliyor. Bundan sonra her görevi tam yerine getiren Ali, Mola Ahmet'in baş kızanı oluyor. Bir çatışmada Mola Ahmet vuruluyor. Mola Ahmet kızanlarını topluyor ve onlara, " Benim yerime Ali geçecek" diyor. Çünkü bir tek Ali kızanları dağdan düze indirebilecek kapasitede. Yaşlı kızanlar Ali'ye saygı gösteriyor. Ali bir süre sonra babasını vuran adamı buluyor. Vuran adam, "Ben kadın kıyafeti giyindim. Korkudan babanı vurdum" deyince Ali, bu adamın elini öpüyor, canını bağışlıyor".Yörük Ali Efe 19 yaşında dağa çıkıyor, bıyıksız, çelimsiz biri olarak. İki yıl önce Ali Efe için Aydın Belediyesi heykelini dikti. Ancak heykel bıyıksız olduğu için Aydın halkı buna tepki gösterdi. Bunun üzerine Ali'ye bıyık yaptırıldı.Çünkü efe bıyıklı olmalıydı.
ÖNCEKİ HABER

POAŞ bir yılda çöktü

SONRAKİ HABER

Arjantin teslim oldu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...