22 Mart 2015 04:03

Belge mi istemiştiniz?

Çözüm istiyor‘muş’ gibi. Ermenilerin Türkiye ile sorunu yok‘muş’ gibi Kadın cinayetlerini durdurmaya çabalıyor‘muş’ gibi. Yani gazetecilik yapıyor‘muş’ gibi... Erdoğan belge istiyor ya, yazılı ve görsel o kadar çok belge var ki aslında. İnternet sitelerinde basılı gazetelerde görsel medyada Erdoğan’ın sarf ettiği o nefret sözlerinin her biri yarına dair bir belge olarak yer alıyor arşivlerde.

Paylaş

Çağrı SARI

“Anadolu’da Ermenilerin gördüğü zarar kadar, Ermenilerden zarar gören yüz binlerce Müslüman var. Bunlar belgelerde kayıtlıdır... Ey Ermeni Diasporası, Ey Ermenistan yönetimi. Gelin, buyrun. Bizim arşivimiz. Belgeler burada. Senin ne kadar belgen var...”  
Kahvede pişpirik oynarken bile sorumsuzca davranmamalı insan. Nefret üretmenin, nefret tohumları ekmenin bedeli bir çocuktan katil yaratmak olabilir. Erdoğan geçtiğimiz hafta bu  sözleri sarf etti. Hem de kürsüden göğsünü gere gere... Ermeni Diasporasının ‘Soykırımla yüzleş’ çağrısından rahatsız olmuş... ‘Eyyyy’ diye diye konuştu...  Ertesi gün hükümet yanlısı gazeteler paşalarının izinden gitti hemen ‘belge’ istediler. Çünkü Erdoğan kendi medyasına yol vermişti: Siz katliam diyorsunuz ama bir sürü Müslüman’ı siz katlettiniz demişti. Hemen gazeteler harekete geçti. Yarın farklı haberler de yapılabilir. Yandaşın sürrealist gücüne bağlı... Birdenbire photoshoplu belge yaparlar. Yoktan birini var edip anlattırırlar.
Türkiye’de etnik, inanç grupları, mezhep ya da cinsiyet temelli sorunlar yüzyıllardır hep var. Kürtler yaşadıklarını, Ermeniler ise katledildiklerini kanıtlamaya çalışıyor bu topraklarda. Peki, nasıl olacak da ‘Biz de varız’  diyen bütün bu toplumsal kesimler bir arada sorunsuzca yaşayabilecek?
Bugün bir Türk ile Ermeni’nin ilişkisi -eğer sorunu kavrayamamış ve anlamaktan uzaksa- Hrant Dink’in öldürülmeden 3 yıl önce söylediklerinden çok farklı bir noktada değil. Ne demişti Dink? “Ermeniler ve Türkler birbirlerine bakışlarında klinik iki vaka durumundadırlar. Ermeniler travmalarıyla, Türkler de paranoyalarıyla. İçinde debelendikleri bu sağlıksız halden kurtulmadıkça -Türkler belki değil ama- Ermenilerin kendi kimliklerini sağlıklı şekilde yeniden yapılandırmaları mümkün gözükmemektedir.”
Peki, ne yapmak gerek bu travmadan kurtulmak için? Bugün acil ihtiyaç, yüzleşmenin sağlanabilmesi için koşulların oluşturulması. Toplumun her kademesi devletin yüzleşme gerçekleştirmesini istemeli ve devleti zorlamalı. Bunun için de medyaya büyük görevler düşüyor. Ancak Türkiye medyası o görevi üstlenmeye pek niyetli değil. İşte birkaç örnek biraz da hafızayı tazelemece...

İKTİDAR VE MEDYA İLİŞKİSİ ‘AFEDERSİNİZ ERMENİ’

Geçtiğimiz yıl 24 Nisan’a bir gün kala Türkiye Cumhuriyeti, tarihinde ilk kez 1915 Ermeni soykırımının yıl dönümü vesilesiyle, Başbakanlık düzeyinde Ermenilere taziye mesajı yayımladı. Erdoğan yazılı olarak yayımladığı mesajında, Ermenilere taziye dileklerini iletti. Ancak; açıklamadan bir süre sonra, Ağustos ayında, Erdoğan katıldığı bir TV programında “Benim için neler söylediler. Çıktılar bir tanesi aynı zihniyet. Gürcü’dür diyen oldu. Çıktı bir tanesi affedersin çok daha çirkin şeylerle Ermeni diyen oldu” dedi. (5 Ağustos 2014, NTV)
Taziyeyi ileten de ‘afedersiniz’ diyen de aynı kişi. Soykırımın yıl dönümünde ‘kontrollü’ yazılan bir metinde taziyelerini dile getirdi, sohbet ortamında ise aklındakini söyledi: Afedersiniz... ‘Hakarete uğradığını anlatmak için’ kullandı bu sözleri. Üstelik kendi iktidarı döneminde bu ülkede artık ayrımcılığın yapılmadığını ispatlamaya çalışıyordu. Programın sunucusu Oğuz Haksever ise sormadı bile ‘nasıl yani’ diye. Agos “Allah affetsin” manşetiyle çıktı. (7 Ağustos 2014, Agos) Akşam, Sabah, Türkiye, Yeni Şafak gibi gazeteler Erdoğan böyle bir ayrımcılık yapma ‘mış’ gibi davrandı.

DİNK VE ‘AMA’LI CÜMLELER

Hrant Dink’in katledildiği günün ertesinde çıkan gazetelerin hemen hemen tümü Dink katliamını manşetlerine taşıdı... Olay sıcaktı, uzun süredir tehdit gören; hakkında Türklüğü aşağılamaktan dava açılan bir Ermeni gazeteci öldürüldü. Yürekler acıdı, manşetler karardı. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Hrant Dink için düzenlenen cenaze törenini “takdire şayan” olarak değerlendirdi ve tek eleştirisinin “Hepimiz Ermeniyiz” ifadesine dönük olduğunu söyledi. (27 Ocak 2007 Zaman) Manşetler yavaş yavaş dönüşmeye başladı  Çünkü Erdoğan rahatsızlığını dile getirmişti....

FRANSA VE ERMENİ SOYKIRIMI

Ermeni Soykırımı ile ilgili yasanın Fransa’da kabul edilmesinin ardından Türkiye’deki medya haberleri şöyle gördü: Akit gazetesi “Hepimiz Ermeniyiz” sloganıyla yürüyen Hrant’ın Arkadaşlarını hedef gösterdi, Aydınlık Gazetesi, Fransa’daki Türkleri eyleme çağırdı, Yeni Şafak gazetesi “Kim takar Sarkozy’nin kanununu” diyerek meydan okudu. (Etkin Haber Ajansı / 24 Ocak 2012)

‘100 BİN ERMENİYİ GÖNDERİRİM’

Türkiye, Ermenistan’ın bağımsızlığını ilk tanıyan ülkelerden biri olmasına rağmen iki ülke arasındaki sınır, 20 yılı aşkın süredir kapalı. Erdoğan da bir konuşmasında ‘sınır’ ve ‘vatandaşlık’ meselesine şöyle değindi: “Ama yüz binini biz ülkemizde şu anda idare ediyoruz. E ne yapacağım ben yarın, gerekirse bu yüz binine hadi siz de memleketinize diyeceğim, bunu yapacağım”  (16 Mart 2010 Cumhuriyet) Yani Erdoğan her fırsatta Ermenilere ‘küçük’ hatırlatmalarda bulundu 100 yıl önce yaşananları.
***
Türkiye’de Ermeni sorununda iktidarın ve medyanın dolaylı ilişkisine birkaç örnek bunlar. Medya Erdoğan’ın konuşmalarının ardından şekil alan kap gibi. Bu Ermeni meselesinde de değil. Her konu için geçerli. Değil yüzleşme özür aşamasında bile değiliz. Nefret tohumları atılıyor ama nefret suçu diye bir şey olduğu halde yargılama söz konusu değil. Mesela Akit gazetesi nefret suçu işlemede hep liste başı. Ama yargılama söz konusu olunca derin bir sessilik... Çözüm süreci için de benzer durum söz konusu. Erdoğan, Kürt sorununu çözmek için ‘Gerekirse baldıran zehiri içerim’ dese de manşet oluyor ‘Kürt sorunu yoktur’ dese de. ‘Mış’ gibi yapıyor yani.  Çözüm istiyor‘muş’ gibi. Ermenilerin Türkiye ile sorunu yok‘muş gibi’ Kadın cinayetlerini durdurmaya çabalıyor‘muş’ gibi. Yani gazetecilik yapıyor‘muş’ gibi...  Erdoğan belge istiyor ya., yazılı ve görsel o kadar çok belge var ki aslında. İnternet sitelerinde, basılı gazetelerde, görsel medyada Erdoğan’ın sarf ettiği o nefret sözlerinin her biri yarına dair bir belge olarak yer alıyor arşivlerde.

ÖNCEKİ HABER

Deniz nasıl geçilir?

SONRAKİ HABER

İç Güvenlik Paketi Türkiye’sinin habercisi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...