20 Mayıs 2016 00:41

Ersin Umut Güler: Sistem sorunu deyip kenara çekilemeyiz

'Misafir'in Genç Oyuncusu Ersin Umut Güler’le hem filmi hem de tiyatroyu konuştuk.

Paylaş

Gülşen İŞERİ
İstanbul

Türkiye’nin kanayan yaralarından biri olan aile içi cinsel tacizin yanı sıra anne-kız ilişkisini ele alan “Misafir”, trajediden beslenen bir umut duygusuyla, “tutunamayanların” hikayesini anlatıyor. bugün  vizyona girecek olan filmin yönetmen koltuğunda Mehmet Eryılmaz oturuyor. Başrollerini ise, Zümrüt Erkin, Tamer Levent, Ayten Uncuoğlu, Hale Akınlı, Ersin Umut Güler ve Genç Oyuncu Melek Çınar paylaşıyor.

Evrensel bir konu olan anne-kız ilişkisini, ölüm teması çerçevesinde ele alan “Misafir,  36. Montreal Dünya Film Festivali’nde FIPRESCI Ödülü ve Büyük Jüri Özel Ödülü’ne layık görülmüştü.

Filmin Genç Oyuncusu Ersin Umut Güler’le bir araya geldik. Uzun yıllardır tiyatro oyuncuğu yapan Güler’le hem Misafir filmini hem de tiyatroyu konuştuk.

 
Uzun metrajda ilk başrol oyuncusu olarak gördük. Meselesi olan bir film Misafir, bu süreç sizde nasıl ilerledi?
Senaryoyu okuduğumda ekibi öğrendim. Yönetmenimiz Mehmet Eryılmaz’la bir araya geldik. Senaryoyu okuyunca o karakterle ilişki kurdum. O kişinin babasıyla kurduğu ilişki, baba baskısı... Bir yandan da tutunamayanların hikayesiydi.

Türkiye’nin kanayan yaralarından biri olan aile içi cinsel istismar meselesi film boyunca seyirciyi de etkisi altında bırakıyor...

Anne hasta, Baba baskısını çok net görüyorsunuz. Bir taraftan da alttan alta seyirciye bırakarak meseleyi, babanın taciz meselesini görüyoruz.

Filmde sizin oynadığınız Nuri karakteri de her şeyden habersiz...
Evet, o bu meselelerden haberli değil... Film o yüzden de bir üçgen içinde. Seyirciyi sürprizler bekliyor diyebiliriz.

Öte yandan da günümüzde görünür olmaya başlayan bir mesele cinsel istismar meselesi, sen nasıl bakıyorsun?
Cinsel istismar ayyuka çıkmış durumda doğru... Küçük çocuklara vakıflarda uygulanan bu istismar yeni değil. Hep vardı aslında. Belki artmıştır, toplum kapanmaya başladıkça bunlarda yaşanmaya devam ediyor. O yüzden de iki yüzlü bir toplum aslında.

Türkiye’de pek çok önemli sorun var ama en başta her gün çeşitli şekillerde insanların öldürülmesi. Bölgedeki ölümler, sokaklarda yaşananlar,  fabrikalarda ölen işçiler, kadın cinayetleri... Tüm bu ölümler sonlanamıyor, önlenemiyor. Neden sizce?
Önemli sorunlardan biri kadın sorunu.  Türkiye’de kadın ne yazık ki ataerkil bir toplumda ikinci planda. Bizim ülkemizde hem kültürel olarak hem de İslamiyet açısından kadın ikinci plana atan bir din anlayışı var.  Bu kadar sistemsel soruna bir de bu eklenince elbette ki büyük bir sorun haline geliyor.
Doğu ile batı arasına sıkışmış bir ülkedeyiz. Aslında Ortadoğuluyuz ama başka yerde duruyoruz, bu sıkışmışlık durumu üzerine İslamiyet geldiğinde bu meseleler de artacaktır.  Bir yılda binlerce işçi ölmüş, istatistiklere baktığında kadın ölümü, işçi ölümü, kadına şiddet artıyor.  Tüm bunlar yaşanırken de “bu sistem sorunu” deyip kenara çekilmek yerine mücadeleye devam edilmeli...

TİYATRO İSTEDİĞİM HER ŞEYİ YAPABİLECEĞİM BİR ALAN

SİNEMANIN dışında asıl olarak tiyatro alanındasın. Yolcu Tiyatro’da iki oyun sahneye koydun. Tiyatro senin için nerede duruyor?
Tiyatro benim için büyük bir öğrenme alanı oldu. Seyirci sosyolojisiyle ilgili vs. de... Yaklaşık 3.5 yıl önce Yolcu Tiyatro’yu kurduğumuzda ve yol aldığımızda, özel tiyatronun yaşadığı zorlukları, karşısına çıkan engelleri... Hepsini gördük ve yaşadık. Tiyatroyu 10 yıldır profesyonel olarak yapıyorum. Bize ait bir şey tiyatro. Oyuncu olarak, yönetmen olarak daha özgür olduğum bir alan. Ekibimiz var, birlikte karar alıp, söylemek istediğimiz şeyleri daha net ifade ediyoruz. Sinemada da sadece iyi işler yapmak istiyorum. Ama tiyatro kendi istediğim her şeyi yapabileceğim bir alan.

Animasyonlu ve teknolojiyi de kullanıyorsunuz tiyatronuzda...
“Kapıların Dışında” bizim ilk oyunumuz. Bizim için önemli bir oyundu. Konservatuvarda okurken bu oyunu yapmak istiyordum. Animasyon tekniğini kullandık. Her şeyin ilki idi bizim içinde.  Benim yönetmenliğim, tiyatronun ilk oyunu vs...

Yeni oyun var mı peki?
Yeni sezonda yeni bir oyunla seyirci karşısına çıkacağız. Fransız Yazar Roland Topor’un bir oyunu. Her oyunumuzda olduğu gibi seyircinin rahat izleyeceği bir oyun değil. Bir işçinin hayatı üzerinden ilerliyor, bir işçinin üzerine bir kongreci atlıyor bir insan bir insanı taşır mı diye sorular soruluyor ama o işçi onu taşıyor...
Tulumlarıyla işçiler var. İşçiler kongrecileri sırtlarında taşıyorlar. Söylediği cümle bir insan başka birini sırtında taşımaya başladığı anda benliğini kaybediyor. İşçinin üstüne yapışmaya başlıyor. Sistemle de alakalı, kadın erkek ilişkisi içinde de böyle, birbirini sırtında taşıyor, beraber yürümek yerine, bu size yapışır... Bu oyunu da  animasyona tekniğiyle yapacağız...

ÖNCEKİ HABER

Vala Somalı yaşamını yitirdi

SONRAKİ HABER

Almanya ordusunu büyütüyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...