17 Haziran 2025 00:08

Gazetecilik en göz önünde meslektir, şahitlik gerektirmez

19 Mart siyasi darbesinin hemen ardından gazeteci Bülent Kılıç’ın sosyal medyadan bir yardım çağrısı düştü önümüze “Sevgili dostlar, kişisel bir mesele için yardımınıza ihtiyacım var, 18 Nisan’da davam var, komik ve absürt biliyorum ancak gazeteci, foto muhabiri olduğumu kanıtlamamı istiyorlar. Elinde Saraçhane’de çekilmiş görüntüm olan varsa lütfen paylaşsın, teşekkür ederim.” Bunu söyleyen Bülent Kılıç 2021 Onur Yürüyüşünü haberleştirirken polisin kamerasını alıp dirseğiyle boğazını sıktığı, ABD Minneapolis polisinin ırkçı saiklerle öldürdüğü George Floyd’un son sözlerine benzer “nefes alamıyorum” diyen, polisin de halkın da gayet yakından bildiği Bülent Kılıç.

Gazetecilerin gazeteci olduğuna şahidiz diye çırpınıyoruz. “Bu gazetecidir, tanığıyım”, “şunun gazetecilikten başka derdi yoktur”, “gazetecilik suç değildir…” Çağlayan Adliyesi’nde salon salon gezerek kendimizi şahit yazdırmaya çalışıyoruz. Oysa bir aydır cezaevinde olan Furkan Karabay’dan şikayetçi olan, adı yazılınca hakkınızda dava açılması garanti, İstanbul Başsavcısı. “Kâdı ola da'vâcı vü muhzır dahî şâhid/Ol mahkemenin hükmüne derler mi adâlet?​” diyen Ziya Paşa’yı duymayıp, diyoruz ki “Furkan suçsuzdur!” Furkan, savcının adını geçiren iddianame savcısının da aynı suçu işlemiş olduğunu söyleyip ‘biz halk için gazetecilik yapıyoruz’ diyerek gayet mantıklı bir savunmayla çıktı işin içinden. Ama aynı suçtan iki kez dokuzar gün cezaevinde kalmasına ve beraat etmesine rağmen, son davada iddianamesi dahi yazılmadığı için içerde, Sulh ceza hâkimi avukatlarından habersiz tutukluğunun değerlendirilmesini yapıp devamına karar verdi.

Geçen hafta cuma sabahı yine gazetecilere ev baskını ve gözaltı haberiyle uyandık. Semra Pelek uzun yıllar ana akımda çalışmış, son olarak Alman ZDF kanalı için suç hikayeleri anlatan bir diziye başlamış, büyük bir heyecanla duyurmuştu. Dicle Baştürk ve Eylem Emel Yılmaz ekonomik ve siyasi baskılar altındaki medya ortamında serbest çalışarak gazetecilikte kalmaya çalışıyorlardı. Ozan Cırık sürekli engellenmesine rağmen işçilerin sesini duyurma kararlılığından vazgeçmeyen Sendika.org emekçisi. Melisa Efe ise Frankfurter Allgemeine Zeitung için tercümanlık yapıyor. Bu insanların nasıl olup da aynı soruşmanın içine sokulduğu, üstelik neden otobüsle kelepçeli biçimde Artvin’e götürüldüğü halâ muamma, dosyada gizlilik kararı var. Ancak kendilerine sorulan sorulardan bir şeyler çıkarmaya çalışıyoruz. Artvin’de bir soruşturma başlatıldıysa, normal bir saatte kapıları çalınıp ifade vermeye gitmeleri istenebilirdi. Gözaltı ve tutuklamanın cezaya dönüşmesi rutinleşmişti, şimdi buna bir de kelepçeli uzun otobüs yolculuğu işkencesi eklendi. Geçen sene hatırlarsınız, benzer bir soruşturmayla Kürt gazeteciler kapıları kırılarak gözaltına alınmış, sorgularında haber için yaptıkları konuşmalar, aldıkları telif sorulmuş, aylarca cezaevinde kaldıktan sonra (Dicle Müftüoğlu 10 ay tutuklu kaldı) beraat etmişlerdi. İnsanları elde delil olmadan ev baskınlarıyla gözaltına almanın, kötü muamele etmenin, Furkan Karabay örneğinde olduğu gibi beraat edecekleri bilindiği halde cezaevinde tutmanın bir bedeli olmalı. Daha önce de bu köşede dikkat çekmeye çalıştığım üzere, yargı kanunlara uyma zorunluluğu taşımadığı gibi son yıllarda inanılmaz bir dokunulmazlık zırhına bürünmüş durumda. Hukukun olduğu hiçbir yerde haberde savcının adını yazmak suç olamaz, gazeteciler nasıl suçtan muaf değillerse, hakimler ve savcılar da suçtan muaf değildir. Eğer böyle bir dokunulmazlık zırhını benimserse geçmişte pek çok örnekte görüldüğü gibi yarın bunun bedelini yine yargı öder. Yargının da hukuka ihtiyacının olacağı gün gelebilir.

Son olarak gazetecilerin haber yapması, emeklerinin karşılığı olarak telif almaları da suç olamaz. Çatışmaların en yoğun yaşandığı 90’larda bile PKK açıklamalarını yayınlayan gazetecilere açılan davalarda AİHM ifade özgürlüğünün ihlal edildiği kararı verdi. O dönem AİHM kararları uygulanıyordu. Bugün en temel CMK maddeleri bile uygulanmıyor. Bir medya kuruluşunun ya da gazetecinin terör örgütü üyesi olduğu ancak mahkeme kararıyla tespit edilebilir. Böyle bir karar yoksa savcı şüpheli gördüğü bir medyaya telifle haber yaptığı için kimseyi suçlayamaz. Bunca zaman yazmadın bize bildiğimiz şeyleri niye tekrar ediyorsun diye sorabilirsiniz. Kanıksamayalım, normalleştirmeyelim diye.

ABONE OL

Ceren Sözeri

Gazetecilik en göz önünde meslektir, şahitlik gerektirmez
0:00 0:00
1.00x
0:00 / 0:00
1.00x

Evrensel'i Takip Et