24 Mayıs 2025 00:09

Petrolün ve silahların zaferi

Ne “ilkeler” ne “milli çıkarlar” ne de “piyasalar”... Uluslararası ilişkileri aile ilişkilerinin belirlediği bir döneme mi giriyoruz?

Trump’ın Ortadoğu ziyareti, Amerikan hükümetinin iç dengelerini tekrar sarstı.

Neoconlar güç kaybetti. Oligarşi kazandı. İlişkiler iyice kişiselleşti.

Trump ve yakınındakiler, tarife savaşlarından ağır olmasa da darbe alarak çıkmışlardı. Başkan ilk başta borsaların düşüşe geçmesini umursamadı ama, durum toptan çöküşe doğru gitmeye başlayınca tarifeleri düşürdü. Dolayısıyla, “ilk yüz gün”ün galibi “piyasalar” sayılabilir. 

Trump Ortadoğu ziyaretini sadece bölgeye çeki düzen vermek için değil, evdeki rakiplerine gol atmak için kullandı. Kendisiyle kişisel ve ailevi ilişkileri olan sermayedarlar ciddi mevzi kazandı, serbest piyasacılar (kısmen) kaybetti.

İmzalanan anlaşmaların ve verilen sözlerin en büyük kazananları silah, bilişim, petrol ve ulaşım sektörleri.

Peki bu ziyareti ulusal-popülist, içe kapanmacı kanadın ilk büyük zaferi olarak okuyabilir miyiz?

Genel bir zaferden bahsetmek çok zor. Bu kanadın göz bebeklerinden petrol, uçak ve silah şirketlerinin büyük kazanımlar elde ettiği doğru. Ancak ulusal-popülistlerin en büyük düşmanlarından bilişim devleri en az onlar kadar kazandı bu seyahat sonucunda.

Trump’ın bu seyahatten aldığı meşruiyeti tabandaki popülist bloğu güçlendirmek için kullanması ise hala imkansıza yakın görünüyor. 

Daha “ince” belirsizliklerden biri ise, Amerikan devletinin ve burjuvazinin muzaffer kabul edilip edilemeyeceği. Bilişime bir göz atalım örneğin. Bu alanda her iki parti de “serbest piyasa”cılığı bırakmış durumda. Biden’ın stratejisi, yapay zekâ ürünlerinin Çin ile yakın ilişkileri olan Körfez ülkelerine satılmaması yönündeydi. Neoliberal ekonomistler, bu tür uygulamaların Çin’i incitmeyeceğini, ancak Amerika’yı geride bırakacağını iddia ediyordu.

Sözde “içe kapanmacı” Trump ise, bu engeli kaldırdı. Yapay zekâ ve diğer bilişim ürünleri, büyük paralar karşılığında satıldı petrol zenginlerine. Fakat bu da “serbest piyasa” üzerinden değil, kral özentisi bir başkan ile her türlü piyasa teamülünü çiğneyen petrol şeyhleri arasındaki kişisel ilişkiler üzerinden gerçekleşti.

Bu kişilerin kısa vadeli çıkarları, Amerikan devletinin de burjuvazisinin de çıkarlarının üstünde tutuluyor.

Ortadoğu’da Trump ziyaretinin en büyük galibi ise başta Suudiler ve Katar olmak üzere Körfez monarşileri. Sadece büyük iş anlaşmalarına imza atmakla kalmadılar. Suudiler, Filistin davasına “müzmin hain” görünüşünden bir parça kurtardılar kendilerini. Netanyahu ve Trump arasında artan gerginliği, “Bizim zaferimiz” diye satıyorlar. “Batı liderleri bizim sözümüze geldi” diyorlar. Birleşik Arap Emirlikleri’nin medyası, üstelik tam da bu hafta Gazze’deki katliamın şiddetlenmesine rağmen, Trump’ı diplomatik aklıselimin ve barışın sesi olarak pazarlıyor. Katar ise, Trump’ın “terör destekçisi devlet” listesindeki yerinden, canciğer kuzu sarması mertebesine yükseltildi. Hem de dış politikasında ciddi bir değişiklik yapmadan.

Trump’ın seçim zaferinden sonra büyük coşku yaşayan Suudi basını, Mart civarı tonunu değiştirmişti. Şimdi tekrar büyük bir sevinç dalgası var.

Fakat Suudiler’in sevinci kursağında kalabilir. Trump sürekli yön, fikir ve tercih değiştiren bir başkan. Yıllardır en büyük destekçisi olduğu Netanyahu’yu nasıl bir gecede yüz üstü bırakabiliryorsa, aklına estiğinde Suudiler’in de ipini çekebilir.

Bir başka belirsizlik, Körfez ülkelerinin uzun vadeli stratejisi. Trump Ocak sonunda OPEC ülkelerine petrol üretimini arttırmalarını, böylece fiyatları düşürmelerini emretmişti. Suudi medyası, “Seni çok seviyoruz ama bunu empoze edemezsin” minvalinde yazılarla cevap vermişti bu emre. Fakat Trump’ın ziyaretinden hemen önce, Suudi önderliğindeki OPEC+ petrol üretimini gerçekten de arttırdı. Tarifelerle enflasyonu kışkırtan Trump için, petrol fiyatlarının bu şekilde aşağı çekilmesi büyük öneme sahip. Mayıs’a kadar ayak direyen Suudiler, bu stratejiye ne kadar sadık kalacak?

Trump’ın ailevi ve kişisel ilişkilerle bağlı olduğu 400 CEO vasıtasıyla burjuvaziyi kendi etrafında toparlayabileceğine de garanti gözüyle bakmamak gerekiyor. Bir süredir rahatlayan borsalar, geçtiğimiz Pazartesi tekrar düşüşe geçti örneğin. Kriz hep kapıda.

Özetle, geçtiğimiz on günün galibi Trump, oligarşi ve Körfez monarşileri. Kaybeden, eski elitler. Piyasalar ise, bir kazanıp bir kaybediyor. Ancak önümüzdeki üç buçuk sene boyunca, kaybedenler ve kazananlar baş döndürücü bir hızla değişmeye devam edecek.

***

Trump, tam da hesapladığı gibi, Körfez ziyaretinin meyvelerini içeride de toplamaya devam ediyor.

Perşembe günü, meclis Trump’ın uzun süredir hazırlamakta olduğu – ve birçok Cumhuriyetçi’nin en son ana kadar direndiği – iç politika yasa paketini 215’e karşı 214 oyla geçirdi. Gazeteler bunu, “Birleşik Demokrat muhalefete karşı ilk büyük zafer” olarak duyurdu. Paket silah ve sınır güvenliği harcamalarını arttırıyor. Vergileri ve sağlık harcamalarını kısıyor. Bu kesintilere rağmen, eklenen harcamaların bütçede yaratacağı 3 trilyon dolarlık şişmeyle nasıl başa çıkılacak?

Trump’ın kumarı, kısmen petrol fiyatlarının düşmeye devam etmesine dayanıyor. Bu kumar bir süre tutabilir çünkü Körfez devletlerinin niyeti, Amerika’dan aldıkları teknolojiyle petrole bağımlılıklarını kırmak. İroni şu ki, bunu yaparken petrol fiyatlarını düşük tutma silahını kullanıyorlar. Bu da Körfez ülkelerinde refaha ve kalkınmaya daha az yatırım anlamına gelecek. Böyle bir dengeyi ne kadar sürdürebileceklerini göreceğiz.

Trump, düşük petrol fiyatlarından gelen rahatlamanın karşılayamadığı kayıpları da başka ülkeleri tehdit ederek, haraç keserek kapatmaya çalışacak.

Bu hesapların bir kısmı tutsa bile, yeni yasa paketinde Medicaid (yoksullar için sağlık yardımı) harcamalarının 625 milyar dolar kısılması, Trump’ın daha şimdiden popülist ekonomik vaatlere sırtını döndüğünü gösteriyor. Trump’ın ulusal-popülist destekçilerine en büyük sözlerinden biri, ne olursa olsun Medicaid’e dokundurtmayacağıydı. Fakat partinin bu kanadı henüz böyle sözlerin arkasında duracak güce sahip değil. 

Hesapların tutmaması durumunda ise, Trump ve çevresindeki şirketler sadece yoksulları ve orta sınıfı değil devleti ve burjuvaziyi de yağmalayacak. Son on günün zafer havasına rağmen, bu senaryo hâlâ daha gerçekçi. “Piyasalar” – daha somut konuşmak gerekirse, Moody’s gibi kuruluşlar – Trump’ın kumarının tutacağını düşünmüyor ve bu yüzden Amerika’nın kredi notu düşürüldü. Ama piyasaların bu cezası, Trump ve küresel-ulusal oligarkların umurunda değil. Şimdilik tüm dünya onların gibi gözüküyor.

ABONE OL

Cihan Tuğal

Petrolün ve silahların zaferi
0:00 0:00
1.00x
0:00 / 0:00
1.00x

Evrensel'i Takip Et