21 Mayıs 2025 00:06

Bahçeli’nin komisyon önerisi ve sürecin iki ucu

Yeni sürecin sözcülüğünü yapan Bahçeli, PKK’nin fesih ve silah bırakma kararının ardından Mecliste “Yeni yüzyılın terörsüz Türkiye stratejisi; milli birlik ve dayanışma komisyonu” adı altında bir komisyon kurulması önerisi getirdi. Kürt sorununun çözümünde Meclisin devreye girmesi, CHP ve DEM Parti başta muhalefet tarafından uzun süredir gündeme getirilen bir talepti. Dolayısıyla bu öneri, sürecin şeffaf işlemesi ve farklı toplum kesimlerinin dahil edilmesi bakımından önemli bir adım olacaktır. Ancak bu adımın atılması, iktidarın süreci kendi çıkarları için araçsallaştırma hedefinden vazgeçtiği ya da geçeceği anlamına da gelmiyor.

Bahçeli, 19 Mayıs’ta yayımladığı açıklamasında PKK’nin fesih kararı sonrası sürecin yeni bir aşamaya girdiğini söylüyor ve Mecliste milletvekili bulunan 16 partinin de temsil edileceği bir komisyon öneriyor. Ancak komisyonun, her partinin üye sayısına göre temsilci göndereceği 100 kişiden oluşması ve salt çoğunlukla kararlar alması gibi önerileri, iktidarın sesinin daha çok çıkacağı ve kararları yine iktidar blokunun alacağı bir işleyişe işaret ediyor. Bu durum ‘demokratik işleyiş’ görüntüsünün arkasında iktidarın bu süreci kendi çıkarları için kullanma hesabına dair kaygıları da canlandırıyor.

Bu kaygılar temelsiz değil. Bahçeli, sürecin en başından beri, süreçle birlikte ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin güçlendirilmesi’ hedefini ortaya koymuştu. Öcalan’ın 27 Şubat’taki çağrısı sonrasında Türkgün gazetesine yazdığı yazıda da “Bütün partilerin milli birlik, hedef ve politikalar etrafında Türkiye partisi olarak siyaset yapması” vurgusu üzerinden nasıl bir siyasi dizayn istendiğini ortaya koydu. Milli hedef, Türk-İslam dünyasının hamisi olacak “kudretli bir devlet” haline gelmekti ve bunun için de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni daha da kurumsallaştıracak adımların atılması gerekiyordu.

Bahçeli, son açıklamasında da süreci “Bölücü terör musibetinden kurtulmak” biçiminde tarif ediyor. Dahası Suriye’de SDG’nin (Suriye Demokratik Güçleri) HTŞ’nin geçici yönetimi ile yaptığı 10 Mart anlaşmasını “PYD/YPG’nin silahlarını teslim etmesi” biçiminde yorumluyor. Sadece bu iki nokta bile sürecin geleceğine dair belirsizliklerin devam ettiğini ve diğer alanlardaki gelişmelere bağlı kırılmaların yaşanabileceğini gösteriyor.

Bütün bunlar Bahçeli’nin TBMM’de komisyon kurulması önerisinin önemini ortadan kaldırmıyor.

Öncesi bir yana Kürt sorunundan kaynaklı çatışmalı süreç, son 40 yılda halklara maddi, manevi ağır bedeller ödetmişken ‘gizli görüşmeler’ üzerinden toplumu dışlayarak barışın sağlanması mümkün değil. Üstelik dünyada benzer süreçlere dair deneyimler de bunu gösterdiği halde iktidar bugüne kadar süreci kendi kontrolünde tutmak, kendi çıkar ve hesapları temelinde kullanmak üzere gizli görüşmeleri esas alan bir tutum takındı.

Komisyon, toplumun farklı kesimlerinin bu süreç ve tartışmalara dahil edilmesi imkanı sağlayabilir. Muhalefet Mecliste ve farklı mücadele alanlarında sorunun demokratik ve barışçıl çözümü yönünde tutum aldığı oranda iktidarın bu süreci kendi baskı rejimini sağlamlaştırmanın dayanağı olarak kullanmak için manevra alanı daralacaktır. Bu temelde ‘hakikat komisyonları’ gibi önerilerin gündeme getirilmesi, hem geçmişte yaşananların bütün toplum tarafından görülmesi ve hem de bunlarla hesaplaşılarak barışçıl bir geleceğin inşa edilmesi bakımından önemli rol oynayabilir.

Silah bırakma sürecinde olası çatışma ve benzeri risklerin ortadan kaldırılması, silah bırakanların sosyal ve siyasal yaşama katılımının sağlanması başta, bu sürecin sağlıklı işleyebilmesi için Meclis çatısı altında atılması gereken birçok adım bulunuyor.

Ancak iktidarın çözümden ve Bahçeli’nin son dönemde ağzından düşürmediği demokrasiden ne anladığını Erdoğan’ın belediyeler ile ilgili açıklaması ve iktidarın hazırlığını yaptığı düzenleme çok iyi gösteriyor.

Erdoğan, partisinin Meclis grup toplantısında “Kayyumların yeniden istisna haline geleceğini” söylemişti. Bu açıklama ilk bakışta demokratik bir düzenleme yapılacağı algısı yaratıyor. Oysa AKP’nin hazırlığını yaptığı düzenlemeye bakınca neden kayyımlara gerek kalmayacağı daha iyi anlaşılıyor.

Erdoğan, son seçimlerde başta büyükşehirler olmak üzere birçok belediyeyi kaybedince belediyelerin sorunları çözmeye yetmediğini ve bu nedenle neşter vurulması gerektiğini söylemeye başladı. Kayyım atama girişimi 19 Mart’tan sonra ortaya konan halk direnişiyle boşa çıkarılan İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) başta olmak üzere, AKP döneminde belediyelerdeki rant, rüşvet, yolsuzluk ve usulsüzlükler Sayıştay raporlarında belgelendiğinde kılını kıpırdatmayan iktidar, buraları kaybettikten sonra ‘iyi yönetilmediklerini’ hatırladı.

Hazırlanan düzenlemeye göre imar yetkisi başta olmak üzere belediye başkan ve meclislerinin yetkileri sınırlanacak ve illerde valilerin başında olacakları koordinasyonlar kurulacak. Halkın seçtiği belediye başkanları etkisiz ve yetkisiz hale getirilip iktidarın atadığı valilerin başta olacağı koordinasyonlar oluşturulunca kayyım atamaya da gerek kalmayacak! Böylece belediyelerin yetki alanları da valiler üzerinden Saray rejimine bağlanacak. Bahçeli zamanında Kürt kentlerinde belediye seçimleri yapılmamasını önermişti, şimdi iktidar bir adım ötesine geçerek bütün ülkede bu seçimleri gereksiz hale getirerek “demokratik dönüşüm”ü bir adım ötesine taşıyor!

İktidarın derdi bu süreci demokratik bir çözüme götürmek olsaydı Mecliste komisyon kurulmadan önce de Demirtaş, Kavala, Atalay ile ilgili tahliye kararlarını uygulayabilir; HDK başta son süreçte siyasi nedenlerle tutuklananlar serbest bırakılabilir, kayyım atamaları geri çekilebilir ve dün 22 kişi hakkında daha gözaltı kararının verildiği İBB ile CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı İmamoğlu’na yönelik siyasi operasyondan vazgeçilebilirdi.

Süreç, iktidarın hesapları ve bu hesaplara rağmen demokratik çözüm için bir olanağa dönüştürülebilecek boyutları arasındaki gerilim üzerinden iki uçlu bir politika olarak ilerliyor. Mecliste komisyon kurulması önerisi CHP, DEM Parti başta Meclisteki muhalefete ve elbette bütün emek ve demokrasi güçlerine halkın daha geniş kesimlerinin sürece dahil edilmesi ve demokratik çözüme kazanılması bakımından sorumluluklar yüklüyor. Sürecin hangi yöne evrileceğini, bu sorumlulukların ne kadar yerine getirildiği belirleyecektir.

ABONE OL

Yusuf Karadaş

Bahçeli’nin komisyon önerisi ve sürecin iki ucu
0:00 0:00
1.00x
0:00 / 0:00
1.00x

Evrensel'i Takip Et