22 Nisan 2023 04:50

Evlat acısı!

Tanrının Yarattıkları filminden bir sahne 

Paylaş

İrlanda her geçen gün bir sinema üssü olmaya doğru gidiyor. Yalnızca coğrafya olarak değil, yetenekli sinemacılarıyla da bu hedefi daha da büyütüyorlar açıkçası. Bu yıl Oscar Ödüllerinde “The Banshees of Inisherin”in aldığı adaylıklar, başka kategorilerdeki İrlandalı sinemacıların başarısı vb. Bu kasvetli adaya dair belli ki anlatacak çok hikaye var daha.

2015 yılında “The Fits”i birlikte yazan Saela Davis - Anna Rose Holmer ikilisi bu kez ortak yönettikleri bir yapımla karşımızdalar. “Tanrının Yarattıkları” (God’s Creatures) geleneklerine sadık bir İrlanda köyünde geçen ana-oğul hikayesi olarak tek cümleye sığdırılabilir. Ama bunun daha ötesine taşan tarafları da var kuşkusuz.

İrlanda’da balıkçılıkla geçinen bir köydeyiz. Film, genç bir adamın boğulma haberiyle açılıyor. Uğursuzluk getirdiği düşünüldüğü için köylüler yüzme öğrenmemektedir. Ancak gelgit sırasında dikkat etmeyenler bunun bedelini pahalıya ödemek zorunda kalır. Ölen kişinin cenazesinde bir süredir ülkeyi terk etmiş olan Brian ortaya çıkar. Onun dönüşü en çok annesi Aileen’i sevindirecektir. Avustralya’ya giden ve belli ki orada tutunamayan Brian en iyi bildiği işi yapmak üzere geri dönmüştür. Yani balıkçılık. Ancak bir sermayesi yoktur. Annesi ona ‘bazı küçük destekler’ atar. Görünüşte her şey yolunda gibidir. Brian babası ile sorunlarını çözmeye çalışmaktadır, karides çiftliğini ayağa kaldırmaya uğraşmaktadır, Aileen balık fabrikasında çalışmaya devam etmektedir vb.

Aileen bir gece çocukluğundan itibaren evlerine gelip giden komşuları, Sarah’ı  Brian ile baş başa barda bırakıp eve döner. O geceden sonra Sarah fabrikadaki işe gelmemeye başlar. Aileen geceye dair oğlunu çok sevdiği için ‘masum’ bir yalan söyler. Ancak bu yalan hem onun hem de bu küçük toplumun düzenini sarsacaktır. Senaryoya birlikte imza atan Fodhla Cronin O’Reilly- Shane Crowley ikilisi oğlunu çok seven bir annenin ‘içgüdüsel’ refleksinin olası sonuçları ve bunun yol açtığı dönüşüm üzerine önemli gözlemlerle bezeli bir hikaye anlatıyorlar.

Bir yandan, ‘ana kuzusu’ erkek evlatların, bin yıllık erkek egemen kültürü arkasına alarak yaptıkları şeylerin sonuçlarına dair en ufak bir suçluluk duymamaları, bununla ilgili kaygı taşımamalarını ince ince anlatırken; diğer yandan Aileen’in söylediği yalanın sonuçlarını gördükçe yaşadığı dönüşümü göstermeyi başarıyor yapım.

“Tanrının Yarattıkları”, büyük ve iddialı cümleler kurmaktan imtina ediyor öte yandan. Bu küçük köyün dinamiklerini kadın ve erkeklerin yalnızca toplumsal konumlarına bakarak değil, sınıfsal ilişkileri de göz ardı etmeden yorumlamayı başarıyor. Ailenin kurucu unsuru, taşıyıcı sütunu olarak ‘anne’nin dağılmanın önüne geçmek için yapmak zorunda olduğu şeyi sorgulayanın ise bir başka ‘anne’, yani evin kızı Erin olması da oldukça manidar.

Öte yandan filmin adından ‘kaderci’ bir anlam çıkarmak mümkün. Çünkü bu ad yaşanılanların tanrısal yaratının zorunlu bir sonucu gibi yorumlanmasına da neden olabilir. Bu riskin Aileen’in dönüşümüyle ortadan kalktığını düşünüyorum açıkçası. Bitirirken belirtmeden geçmeyelim, “Güneş Sonrası” (Aftersun) filmi ile çok beğenilen ve Oscar’da En İyi Erkek Oyuncu dalında aday gösterilen Paul Mescal, Brian karakterinin kibrini erkekliğinden alan hallerini ustaca yorumluyor. Emily Watson da Aileen karakterine aynını yapıyor.

“Tanrı’nın Yarattıkları” haftanın iyi seçeneklerinden birisi…

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...