21 Mart 2023 04:53

Putin ve 2. İzmir İktisat Kongresi…

kongre

Fotoğraf: Lokman İlhan/AA

Paylaş

Uluslararası Ceza Mahkemesi, Ukraynalı çocukları Rusya’ya götüren Putin hakkında savaş suçu işlediği gerekçesiyle yakalama kararı çıkardı.

Bizde gerçi savaş yok, ama deprem var ve Rusya’nınkine az çok benzeyerek kimsesiz kalan çocuklar, Rusya’ya değil, ama tarikatlara gönderildi. Menzil’in adı geçiyor. Haber üstüne haber yapıldı, kimse oralı olmadı! Birine yakalama kararı diğerine serbestlik! Garip mi bu?! Bizde hukuk ve mahkemelerin halini ortaya koyuyor.

Madalyonun bir yanı daha var. Rusya ve Putin çocuk “kaçırarak” savaş suçu işliyor gerekçesiyle mahkeme ceza kesiyor ya da tutabilen olursa, “Yakalayıp getirin, keseceğim” diyor. Rusya sözü geçen mahkemeyi tanımıyor. Ama aynı mahkemeyi bir başka tanımayan da ABD. O da ne mal olduğunu bildiği için kendisini garantiye alıyor. Oysa ceza mahkemesinin dönüp ona baktığı yok. Bakmış olsa, şimdiye kadar onlarca kez ABD ve başkanları hakkında yakalama kararı çıkarması gerekirdi. Şili’de darbe, Guatemala’da “ölüm müfrezeleri”ne açık destek gibi eski suçları bir yana eski Yugoslavya’nın bombalanması, yalan “kitle imha silahları” gerekçesiyle, Irak’ta binlercesi işkenceyle öldürülen en az 1 milyon kişinin ölümüne neden olma, “Kadınları Taliban zulmünden kurtarma” gerekçesiyle işgal ettiği Afganistan’da on binlerce insanın ölümünden sorumluluk… Ama Uluslararası Ceza Mahkemesi, bizdeki mahkemeler örneği, fena halde “tarafsız”! Ne ABD ve başkanları ne de örneğin Fransa ve başkanlarının Afrika’da Mali ve Çad gibi ülkelerdeki savaş suçları nedeniyle haklarında kınama içerikli olsun karar aldı. Ne de olsa Batılı hukuk kurumu! Sonra gel de bizde çoğu kimsenin özendiği Avrupa ve Batı mahkemelerine güven! Sadece bizimkiler güvenilmez değil…

Sorun çünkü, kapışma halindeki tekeller arasında taraf olmak değil; zulmün, konuyla ilgili olarak, devletlerini de güderek işledikleri savaş suçlarının ana kaynağı olan tekellere karşı olmak. Yoksa Amerikan tekelleriyle saldırganlığı su götürmez emperyalist ABD devlet makinesine ses çıkarma, Rus tekelleriyle egemenliklerinin başındaki Putin’le hesaplaşmaya kalk -bu açıkça Batı ve özellikle Amerikan menşeli tekellerin işini görmektir.

*

İzmir’de belediyenin inisiyatifiyle “İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi” toplandı. İlki, 1923’te, İzmir’in kurtuluşunun birkaç ay sonrasında şubat-mart aylarında toplanmış ve yeni Türkiye ekonomisinin ilkelerini belirlemişti.

Kararları iki eksende şekillendi. Birinci eksen, kapitülasyonlarla Düyun-u Umumiye’den çok çekildiği ve ulusal kurtuluş savaşıyla bağımsızlık yeni kazanıldığı için ekonominin bağımsızlığıyla ulusallığına ilişkin vurgulardı. İthalattan ve yabancı tekellerden kaçınma ve yurt içi üretimiyle ham maddesi ülkede bulunan veya yetiştirilen sanayi dallarına ağırlık verme, milli bankalar kurma ve demir yolları inşasına girişme gibi. İlk İktisat Kongresinin bu ekseni ya da ilkeleri bugün “aşılmıştır”. Sözü edilmemek bir yana, “yabancı sermaye ‘ülke kalkınmasının’ temel bir etkeni” sayılmakta, AKP, keyfi yönetimiyle yabancı sermayeyi ürkütüp ülkeye yabancı yatırımın önünü kestiği için eleştirilmektedir.

İkinci eksense, açıkça kapitalizmin tutulacak yol ilan edilip benimsenmesidir. Sonraları “milli” nitelikli “Burjuva yaratma” olarak tanımlanan sürece bu kongreyle adım atılmış, yakın geleceğin yerli tekellerinin kalbi olacak “milli bankalar”ın yanı sıra, Kongre, “Özel sektöre kredi sağlayacak bir devlet bankasının kurulması” kararı almıştır. Kongrenin daha ilk oturumunda alınan kararlardan 4.’sü “Türkiye halkı çok çalışır, …Milli üretimi temin için icabında geceli gündüzlü çalışmak şiardır” şeklindedir. 11. madde ise, “Türkler hangi sınıf ve meslekte olurlarsa olsunlar, candan çalışırlar” demektedir. Sömürülen sınıf olacaktır; ancak Kongre, “İş erbabına amele değil, işçi denmelidir” kararı almıştır. Köylüye de “milletin efendisi” denecektir!

1923’te burjuvazisiyle kapitalizm övülmüş ve benimsenmiştir. 2023’te övülen ise yerli ve yabancı tekellerdir. Kötü olan, Putin gibi, sadece “5’li çete” denenlerdir, onlara “vurguncu” adı takılmıştır! Koç’la Sabancı, Ford’la Chase Manhattan Bank örneğin, haşa “vurguncu” değiller ve el üstünde tutulmalıdırlar!

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...