11 Aralık 2022 03:31

Dip ve çıta

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Bu ülkede her konuyu en sığ, en dip yerinden tartışıyoruz.

Evrensel insan haklarını, adalet kavramını, medeniyeti, bilimi, eşitliği en temel taşından anlatmak ve anlatabilmek için de büyük bir kavga vermek gerekiyor.

Yer çekimi kuvvetini mesela anlatmaya çalışıyorsun, herkes bilir ağaçtan meyve düşer, balkondan saksı düşer. Yüksekten atılan cisim yere düşer.

Kütle çekim formülü, ivme hesaplaması anlatıyorsun. “Yok” diyor “Rabbim öyle buyurdu” diye. Tamam peki öyle olsun ama sen yine de formülü ve matematiği bil çünkü bunun sayesinde uzay aracı Mars’a indi ya, dünyanın sonu gelirse falan lazım olur ileride. 

Mesela diyoruz ki ekonomi bir bilim işidir, Nas ile olmaz. Öyle değil diyorlar ve buyurun yaşıyoruz işte içinde.

Şimdi korkunç bir insanlık suçunu, din adına 6 yaşında kız çocuğunun yıllar süren işkencesini konuşuyoruz. Şeriatı, fıkhı, şeyhleri, tarikatları korumaya çalışmalar, yargılanması gereken ailenin haysiyetini düşünüp konuyu büyütmemeye uğraşmalar, haberi ortaya çıkaran Gazeteci Timur Soykan’ın itibarına kastetmeler... Sabır sınavı türlü türlü. Bu suçun karşısında duran herkesin de hassasiyet gözetip besmele(!) gibi önce dinle alıp veremediği olmadığını anlatması gerekiyor. 

Sürekli dinin kabul sınırları içinde, dinciden tehdit almadan, dindarın hassasiyetine ayarlı aman ha halkı aniden ve durduk yere yine bir şey kin ve düşmanlığa tahrik etmeden söz üretmeye çalışmak rezilce geliyor.

Biz halk değil miyiz? Kin ve düşmanlığa tahrik olmuş ciddi bir kesim var ortada, göz koymuşlar el kadar çocuklara, öfkeden çıldırıyoruz. Bu tek taraflı yasa, imanım var diyenlere işlemiyor.

Biz de en dipten tartışıyoruz: Evlilik yaşı kanunda kaç, İslam’da kaç, fıkıhçı ne der, ulema ne buyurur, Peygamberin eşi kaç yaşındaydı vesaire.

6-9 yaşlarda olursa sapıklık ve suç, 14-16 yaşlarda ancak şu koşullarda kabul olur, 18 yaşta anca yasal olur diye evlilik diye tartıştığımız şey aslında kabak gibi ortada: Cinsellik.

Evlilik; aşk, sevgi, saygı, tutku ve mantık bileşimiyle, bir insanın ömrünü birlikte geçirmek istediği kişiyi bulduğunda atacağı bir adım.

Yetişkin insanlar evlenmeden de aynı ilişkiyi sürdürebilir. İlişkide güven unsuru yüksekse bunu dilerse ömür boyu da resmiyete dökmeden yaşayabilir. Beraberliğin bir imza ile yasallaşmasının amacı ilişkinin bir türlü sona erişinde, birlikte geçirilen zamandaki maddi manevi kayıp ve kazanımlarda hukuk çerçevesinde adaletli bölüşümünü sağlamak. 

Tarafların tüm haklarını hukuk çerçevesinde koruyabilmek. 

Burada tartıştığımız şey ise, cinsel ilişkinin yaşanabilmesi için gereken bir takım dini ayarlamalar ya da resmi evraklar. Kadının namusunu cinselliğe bağlayıp bunu erkeğe zimmetlemenin yolunu yordamını tartışıyoruz sanki.

Riyakarlık burada. Sürekli bir mevzunun en dibini gördüğümüz için çıtanın konulması gereken yere asla ulaşamıyoruz.

6 yaşında bir çocuktan bahsedildiği ve hâlâ durumu aklamaya çalışan hasta zihinler olduğu için biz normal koşullarda olması gereken cinselliğe dair eğitimin önemini, hangi yaşta okullarda ders olarak verilmesi gerektiğini, ergenlikle başlayan cinsel dürtüleri, sağlıklı bir cinsel yaşamın evlilik ön şartına bağlı olmadığını, evlilik kurumunun illa kadın-erkek arasında olması gerekmediğini, LGBTİ+’lar için de bir hak olduğunu, herkesin hayatını dilediği gibi yaşayabileceğini tartışamıyoruz. Biz daha LGBTİ+’ları, kadınları, çocukları hayatta tutabilme, yaşam haklarını anlatabilme derdindeyiz.

Evlilik yaşının kadının adet görme yaşıyla ne alakası var diyemiyoruz. Ne alakası var? 

Ekonomik özgürlüğü olmadığı için, ailedeki otoriteden kurtulmak için, toplumsal baskı sebebiyle kadınların evlenmek zorunda kaldığını, boşanma zorlaştırıldığı, hakları korunmadığı için bir ömür psikolojik, ekonomik, fiziksel şiddete maruz kalmalarını konuşacaktık biz.

Biz İstanbul Sözleşmesi diyorduk, şu an Lanzarote hatırlatıyoruz.

2020 yılıydı Türkiye Düşünce Platformu diye ne amaca hizmet ettiği meçhul bir oluşum gitti 10 sayfalık rapor hazırladı durduk yere: İstanbul Sözleşmesi’nden neden çekilmeli diye,

Burada ortaya attılar ki LGBTİ teşvik ediyor, aile yapısını bozuyor. Sonra kadın hareketi aylarca bu saçma sapan savın karşısında sözleşmenin neden önemli ve hayati olduğunu anlatmakla uğraştı. Oysa o güne kadar sözleşmenin daha etkin uygulanması mücadelesi veriliyordu. Neticede 30 Mart 2021’de bir kararname ile çıkıldı sözleşmeden, hâlâ davası sürüyor.

Türkiye Düşünce Platformu ne oldu? En son faaliyetleri 8 Nisan 2021 Diyanet İşleri Başkanı ziyareti.

İşlevini tamamladı gitti.

22 Ekim 2022’de Türkiye Aile Meclisi ve Dünya Çocuk Hakları Derneği ortak bir açıklama yayımladılar ve Lanzarote Sözleşmesi’nin “çocukları fuhşa, pedofiliye, kaosa, sapıklığa sürüklediğini” söyleyerek hedef gösterdiler.

Bu iki dernek de CEDAW’dan çıkılması için mücadele ediyor. Ne idükleri belirsiz, faaliyet alanları belirsiz. Tek yaptıkları icraat bu açıklamalar.

Cedaw  Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesi, Lanzarote ise Çocukların Cinsel Suistimal ve Cinsel İstismara karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi.

Biz 6 yaşında bir çocuk üzerinden neyi, nasıl ve hangi beklentiyle tartıştığımıza dikkat etmek zorundayız. 

Çocukların hakları tartışmaya açılamaz. 

Bizim bu dipten çıkıp daha üst bir çıtaya taşımamız lazım. Ürken ürksün, kırılan kırılsın, hassasiyetler kaşınacaksa kaşınsın.

Yoksa batıyoruz.

Afganistan’ta kadınların yanlarında mahremi olmadan sokağa çıkması yasaklandı, çalışması yasaklandı, eğitim hakkı engellendi. Uluslararası Af Örgütünün “Ağır çekimde ölüm: Taliban rejimi altında kadınlar ve kız çocukları” başlıklı raporu ismiyle bile durumun vahametini ortaya koyuyor. Kız çocuklarının kabul edilemez yaşta evlendirilmesinde sayılar korkunç durumda.

İran’da geçtiğimiz hafta “Yeryüzünde bozgunculuk yapmak” gibi ucu bucağı açık şeri bir tabirle Muhsin Şikari idam edildi. 18 günde yargılandı, idam cezası verildi, savunma hakkı yok, üst mahkeme şansı yok, delil yok, ispat yok.

Katar şeri hükümlerle dünya kupası yapıyor. Param var, inancınıza ve yaşamınıza saygım yok, imanımı tanıyacaksınız diye dünyaya rest çekiyor. Biz de polis takviyesi gönderiyoruz. (Kaça?)

Ve Türkiye’den giden polislerin orada şeriat yasalarına tabi tutulacağını da kabul ediyoruz Türkiye olarak.

Yandaş gazetecisi, siyasetçisi, kanaatın bir şey önderi çıkıp tarikatlara, şeyhlere,  müritlere zeval gelmesin diye dilediği gibi açıklama yapıyor; yok münferit, yok siyasi değil insani, yok iftiradır, yok bilmem nedir.

Biz de kalkıp bu ülkede İslam’ın uygulanışına dair bir şey eleştirirken önce saygılarımızı ve hürmetlerimizi sunmak zorunda bırakılıyoruz. 

Önce savunmaya kalkanın o besmeleyi(!) tabii ki İran ve Afganistan’daki rejimi tasvip etmiyoruz diye çekmesi gerekmez mi?

İnanç ve fikir hürriyeti, kişilerin düşünceleri ve inançları yüzünden yargılanmamalarını, başka kesim üzerinde hegemonya kurmamalarını ve ayrımcılığı önler. Laiklik, kanunlar karşısında herkesin eşit olmasının güvencesidir.

Ama bu hiçbir inancı üzerine tartışılamaz ve eleştirilemez kılmaz. Din, inanan için tabulardan ibaret olabilir, bir başkası ise bunun üzerine dilediğini düşünebilmekte özgürdür. İbadet, inananın sorumluluğudur. Cennete gitmek isteyen yolunu kendi açar. Başkalarından yoluna gül dikmesini bekleyemez.

Nasıl ki imanlı biri; bir yaratan olmadığına inanarak, kendimi ölünce toprağa karışacak bir gübre gibi görerek, hiçbir dileğimi yüce bir mevkiye havale etmeden yaşayabildiğime şaşıp, eleştirip, karşıma geçip sorgulayabiliyorsa ben de ona sorabilirim Nisa 15. ayette kadın zina yaparsa ölene kadar hapset derken Nisa 16. ayet iki erkek zina yapıp tevbe ederse bağışla diyor? Kadınlar ve erkekleri aynı Allah mı yarattı gerçekten? diye.

Sözün özü, Lanzarote’yi masaya getirecekler, Cedaw ile birlikte. Geçmiş tecrübelere bakınca aynı işleyiş yeniden yürürlükte.

Savunma sathını tam vurdukları yere kurarsak kazanamıyoruz. Çıtayı yükseltmemiz lazım.

Çocukların tek bir saçına, tek bir hakkına dokunanı affetmeyeceğiz. 

Kadını savunurken de mağdur, makbul, mazlum sıfatlarını şart koşmayacağız. Haklılık için ön koşul değildir hiçbiri.

Evliliğin olması gereken hukuki yaşını tartışmıyorum, kadınların iradesi dışı evliliğe mecbur kalmamasını ve cinsel özgürlüğü savunuyorum.

Bunca sene her tartışmada önce bir şeyleri lanetlemek ya da saygılar sunmak zorunda bıraktılar.

Şimdi bizim hassasiyetlerimiz derin, kırmızı çizgilerimiz net.

Önce Hamaney’in idam kararlarını kınayın, ambargo ilan edin, ticari faaliyetleri durdurun, meclis başkanının milyar dolarlık yatırımına soruşturma açtırın, Afganistan ihalelerinden çıkın, Taliban rejimini tanımadığınızı ilan edin, Katar’a gönderilen kolluk için özür dileyin sonra konuşalım ılımlı İslam neymiş işini.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...