02 Ekim 2022 06:00

Şehir efsaneleri, mitler ve hakikat ötesi: Çatı aday kim?

Üzerinde soru işareti olan bir dövizi suratını kapatacak şekilde tutan bir erkek.

Fotoğraf: Pixabay

PAZAR
Paylaş

Şehir efsanesi çok eski bir kavram değil. Mitler ise ta arkaik çağa dayanıyor.

Tarihçesi Antik Yunan'dan bile eski olmasına rağmen kelimenin gerçek dışı, kurmaca ya da hayal anlamına gelen “mythos” ve doğru, mantıklı ya da gerçek bilgi anlamında kullanılan “logos” sözcüklerinin bir karşıtlık ilişkisinden ortaya çıktığı düşünülüyor.

Yani mitler de aslında kafamızda gerçek mi kurgu mu diye soru işareti yaratan ama nesillerdir söylenegeldiği için bir şekilde haberdar olduğumuz efsaneler.

Malinowski mitleri, “Kültürel ihtiyaçlara cevap verebilen bir güç” diye açıklıyor. “İktidar, imtiyaz ve mülk sahipleri arasında kullanılan toplumsal bir yasa, var olan düzenin meşrulaştırıcı bir gücü. İktidar yapısına saygınlık verme, davranış kurallarının kontrolü ve adetleri belirleme gibi toplumsal olaylara yön verebilen bir araçtır” diyor.

Freud, mitleri bilinçaltının istek, korku ve iç çatışmalarının bir ürünü olarak tanımlıyor.

Günümüzde hakikat ötesi, şehir efsanesi ve mitlerin günlük yaşamda birbirinin içine geçtiğini ve hayatımızda oldukça büyük bir alan kapladığını düşünüyorum.

Bundan yaklaşık 9-10 sene önce; Facebook daha yeni "sayfa açma" özelliğini getirdiği dönemde, milyonlarca üyesi olan ilginç sayfalar vardı. Kendimizi ait hissedeceğimiz topluluklar arıyorduk orada.

Bir araştırma için en çok üyesi olan sayfaların içeriklerine bakıyordum. Şöyle yazılara rastlamıştım: Başbakan bir ameliyata girecekmiş ama anestezi çok riskliymiş. Doktorlara “Önce bir namaz kılayım” demiş. Eşi hanımefendi doktorun kulağına bir şeyler fısıldamış. Namazı bitince “Haydi doktor ben hazırım.” dediğinde hekim demiş ki "Efendim eşiniz ‘O namazdayken acı hissetmez’ dediği için biz operasyonu yaptık bitti bile demiş. "

Altında yüz binlerce beğeni, on binlerce yorum...

Aklımda kalan bir diğerinde de çok müşküle düşen bir adamın duasına dahil ettiği başbakan, ertesi gün durduk yere birilerini gönderip adamın derdini çözüyor, hikaye "meğerse geceleri uykusunda mazlumların evini ziyaret edermiş" diye anlatılıyordu.

Mitler üretilmeye, yayılmaya hala devam ediyor.

Bazen ilk kimin ortaya attığını bilmediğimiz şeyleri birer gerçeklik kabul ediyoruz.

Şehir efsanesi gibi yayılıp sonunda bir mite dönüştüğünde üzerine tartışma yürütmek daha zor oluyor.

Belki içinde haklılık payı var, hatta gerçekleşme olasılığı yüksek de olabilir, somut durumun tahliline ya da tarihsel tecrübeye dayanan bir analiz bile olabilir. Ancak komplo teorilerinin, kötü senaryoların üzerine eklene eklene mite dönüşmesi hepimiz için tehlikeli olabilir.

Bir ara yaygın şekilde "Seçimle gitmeyecekler" üzerine yazılıyor, çiziliyor ve konuşuluyordu.

O dönemden hiç aklımdan çıkmamıştı Prof. Synder'in faşizmle mücadele öğütlerinden biri:

“Öngörüye bağlı itaat, hükümete halka daha fazla ne yapılabileceğini işaret eder ve özgürlüğün kaybını hızlandırır."

Seçimle gitmeme sinyali gözümüze farla tutulsaydı dahi, söylemi: "Seçimle gitmek istemeyebilirler ama biz seçimle göndereceğiz." diye kurmak gerekirdi.

Şimdilerde de toplumun farklı kesimlerindeki insanlardan bir mit gibi birbirinin aynısı söylemler duyuyorum, biraz kurcalayınca kulaklarına ilk nereden çalındığını hatırlamıyorlar, duya duya bir olasılığa ikna olmuşlar, çıkış noktası kendi fikirleri değil aslında, dayanakları da kulaktan dolma.

Mesela: Kılıçdaroğlu kazanamaz.

Neden? diyorum, 9 kere seçim kaybetti diyor.

Hangi seçimleri kaybetti sayabiliyor musun? diyorum; yok unutmuş tarihleri, seçimleri, referandumu...

Google'a bir yaz bakalım "9 seçim kaybeden Kılıçdaroğlu" diye ne çıkıyor diyorum.

İlk sayfa Yeni Şafak, Akit, Takvim, Sabah...

Yine de başkası olsun olsun, belediye başkanlarından da olmasın ama başkası olsun, diyorlar.

Kim?

Bilemiyoruz ama tercihen Kürtler de sevsin milliyetçiler de, gençlere de hitap etsin 40 yaş üzerine de, tecrübeli olsun ama belaya da bulaşmamış olsun, hiçbir şekilde eskiden bu iktidara yanlamamış olsun, yeri geldiğinde sinirlensin ama Erdoğan kadar da olmasın, yönetim becerisi olsun en azından devlette yöneticiliği bilsin, lafını geçirebilsin ama demokratik davransın, solu da küstürmesin, muhafazakarı da ürkütmesin. Öyle biri olmalı ki tüm Türkiye adını bilsin, bir de anlatmakla uğraşılmasın. Sayıyor da sayıyor.

"Velev ki böyle biri var, tam aklından geçen o bir başkası dediğin gerçek bir insan diyelim, adı aklına bu kadar düşünmene rağmen gelmez miydi? diyorum.

“Onu da ben mi düşüneceğim, muhalefetin işi ne?” diyor.

Emek ve Özgürlük ittifakı yola çıktı. Diyorum kafan karışıksa bak burayı izle. Burasının yolu tamamen emekçiden, özgürlükten, haklarımızdan yana. Takip etmen kolay olur, doğru da bir yoldur.

Diyorlar "Onlar meclise giremez." Neden diyorum; "Barajı geçemezler" 

Seçim eski sistemle mi olacak yenisiyle mi belli değil, tarihi belli değil. İkisinde de avantajlı bir planla ciddi sayıda vekil çıkarabilir, meclisin tüm dengesini etkileyebilir, o güçle toplumsal muhalefeti de hiç olmadığı kadar güçlendirebilirler.

Elimizde başka güvence mi var?

Diyor “HDP çatısından vekil çıkarmak etik değil, Kürt oylarına yaslanıyorlar.” Sosyalistlerin sence kaç oyu var? diye soruyorum, tahmini yok. Hangi seçim yasası uygulanacak, ittifak seçime nasıl girecek belli değil, belki de kendi amblemleriyle girecekler, diyorum. Sanmam, diyor. Ne basit ne boş cümle: Sanmam. Sıkışınca sanmayıveriyorlar. 

E diyorum velev ki taktiksel davrandılar, partiler değişik listelerden girdiler, ne fark eder, mühim olan netice değil mi? HDP ile sosyalistlerin mücadelesi teoride ortaklaşabiliyor, pratikte meydanlarda, adliyelerde, mecliste ortak hem de taktiksel olarak ortaklaşsalar nesi etik olmuyor? CHP, İyi Parti'ye 15 vekil verdiğinde bu çok mühim taktiksel hareket alkışlanmadı mı?

Orasını bilemeyeceğim diyor.

Bir diğer klişe cümle: "Bu ülkede iktidar sorunundan daha önemlisi muhalefet sorunu var. Muhalefet yok." 

Peki sen ne yapacaksın diye sorunca bu grubun yanıt değişmiyor "Bakacağız bakalım."

Muhalefeti siyasi partiler nezdine indirgemiş, sokağa dökülmüş kadınları, LGBTİ+'ları, çevrecileri, akademisyenleri, öğrencileri ve işçileri hiç görmüyor, kendini de yok sayıyor. 

Size de tanıdık geliyor mu bu yorumlar? 

Bir ülkeyi kurtarabilmek ve yeniden kurabilmek için önce tüm ezberleri bozmak gerek. O ezberlere her geçen gün yeni şehir efsaneleri ve mitler ekleniyor. Bunda da gerçeği bükmekte bir marka olan iktidarın cebi dolu.

Örneğin cumhurbaşkanı adaylığı için tartışılan isimleri bile hangi şirketler ilk kez anketlerine koydu? Aynı parti içinden üç rakip var izlenimi tamamen kendiliğinden mi doğdu?

Sağa yaslanık altılı masa ideal olan değildi ama önemliydi. Liderler arasında ve kapalı kapılar ardında devam eden görüşmelerle bu iş yine eski tas eski hamam izlenimi veriyor. Masayı kuran belli, beş benzemezi idare eden belli, rakibi diye ortaya atılan isimleri oraya getiren de aynı kişi ama nasıl oldurabiliriz değil neden olmaz üzerinden tartışma yürüyor. Buna harcanan efor, bir kişiyi oldurmaya yeter de artardı. Sadece topluma kabul ettirmeye değil o kişinin eksileri törpülemeye bile yeterdi.

Emek ve Özgürlük ittifakının çatı aday için ılımlı açıklamaları altılı masadan bile çıkamıyor. Çünkü Emek ve Özgürlük İttifak’ı mücadelenin tam içinden, dört kolundan geldiği için adayı tek başına bir isim olarak değerlendirmiyor, plana bakıyor, demokratik bir düzende iktidarı halkın gücüyle halkın lehine yönlendirebileceğini de biliyor. Ama bunu herkese anlatabilme çabasında şehir efsaneleri ve mitler vakit kaybettiriyor.

Bir anlatının şehir efsanesi olup olmadığını anlamak için hayatın olağan akışına uygun mu, kaynağı ve zamanlaması nedir, hangi motivasyonla anlatılmış olabilir, içeriği doğru mudur, mantıksal tutarlılığı var mıdır diye incelemek gerekir. Bu başlıklardan birinde bile şüphe varsa, bir şehir efsanesinin peşine takılmış olunabilir.

Şu kazanamaz, buna güvenilmez, ona oralardan oy gelmez yorumlarında gerçekçi analiz ve yaratılmaya çalışılan mit arasına kalın bir duvar örmek gerekiyor.

Aday değil plan önemli. Muhalefet siyasi partilerden hele altılı masadan ibaret değil, bir ülke aydınlığa çıkacaksa milyonların çabasıyla olacak.

Memleket yanarken hala kendi ajandasını düşünen kadrolar, kişiler olabilir, vardır. Bunun önünü tek başına genel başkanlar, liderler, parti yönetimleri kesemez, halkın da bir etik duvar örmesi gerekir. 

İşaret ettiğimiz her tehlikenin peşine çözüm önerisini de eklemek lazım. Aksi halde mite dönüşen, tehlikenin varlığı olur. Oysa altı çizilesi olan ne yapılması gerektiği.

Demirtaş’ın “Mahallenin delisi, popülisti, tek adamı, sinmişi ya da karşı mahallenin teröristi, katili olarak yaftalanmayı göze alıyorum” cümlesi bu süreçte göze alınması gerekenlerin özeti.

Ezberler böyle yıkılacak, mitler böyle çökecek, şehir efsaneleri böyle bitecek.

Çok emin söylememiz lazım: Demokratik, adil, özgür bir ülke istiyoruz ve bu arzumuz adayların ismine, bir lidere, parti başkanlarının kurduğu masalara endekslenmeyecek kadar hayati.

Seçmekle kalmayacak başlarında Demokles’in kılıcı gibi duracağız.

Şaşırtabilmek, taktiksel davranmak, gözü karatmak ve var güçle, hayat memat meselesi ciddiyetinde yüklenmek iktidar tekelinde değil, bunu kendi yöntemlerimizle biz de yaparız.

Osmanlı döneminde Şemseddin Sami diyor ki mitolojiye dair: Zavallı insanların‛ batıl inançları ama yine de bilinmesi, öğrenilmesi mutlaka elzem, zira geçmişi ve bugünü anlamak için gerekli.

Şemseddin bir görsen şimdi halimizi, Osmanlı’ya dair yaratılmış mitlerle mücadelemizi.

İmparatoru Neron’un Roma yanarken keman çalması bir şehir efsanesi, çünkü o dönem keman yoktu.

Ama kulağımıza küpe olsun, bunca emeğe, mücadeleye rağmen, doğru, taktiksel ve kitlesel hareket edemezsek böyle düşünülür işte ileride; armudun sapına üzümün çöpü derken ülke batarken aday beğenemediler. Çalgılar çengiler, kendileri çala oynaya yangını izlediler.

Kulaktan kulağa yayalım” Halkız biz, yeniden doğuyoruz ölümlerden, bize ne derseniz deyin, ister deli, ister hayalperest, kimselere bırakmayacağız artık bu memleketin dümenini.”

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...