29 Temmuz 2022 04:21

Çavuşoğlu Suriye ve İran’a neden göz kırpıyor?

Mevlüt Çavuşoğlu

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Erdoğan yönetimi, Suriye’nin kuzeyinde Kürtlere yönelik operasyon konusunda ısrarını sürdürüyor. Ancak yapılan son açıklamalar, Erdoğan iktidarının bu operasyon konusunda karşı karşıya kaldığı açmazları su yüzüne çıkarmakla kalmıyor, bu temelde yeni arayışlara da işaret ediyor. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun son açıklamaları bu ikili durumu; yani bölgedeki aktörlerin bu operasyonun önüne çıkardıkları engelleri ve bu engelleri aşmak için söz konusu aktörlerle yeni ilişki ve arayışlara girilebileceğini çarpıcı bir biçimde ortaya koyuyor.

Önceki gün (27 Temmuz) CNN Türk’ün canlı yayınına katılan Çavuşoğlu, bölgede egemenlik mücadelesi sürdüren iki temel aktörün; ABD ve Rusya’nın operasyon ve Suriye Kürtleri ile ilişkiler konusundaki tutumlarıyla ilgili rahatsızlığını: “Rusya ve ABD sözlerini tutmadılar (…) Her ikisi de teröristleri bölgeden temizleyeceklerdi. Temizlemedikleri gibi ABD silah desteğini devam ettiriyor (…) Rusya'nın umudu bunları rejime monte edebilmek. İkiniz de PKK ve YPG'yi kullanıyorsunuz” diyerek ortaya koyuyordu.

Çavuşoğlu, ABD ve Rusya’yı eleştiriyor ama Erdoğan iktidarı bu operasyona kendi istikbali için ihtiyaç duyduğu için de kâh ABD’nin, kâh Rusya’nın kapısını çalmaktan da geri durmuyor.

Öte yandan ABD ve Rusya’nın Ukrayna savaşı merkezli bir emperyalist paylaşım mücadelesine odaklanmış olmaları, Erdoğan’ın bu durumu bölgede bir fırsata çevirmeye yönelik arayışlarının da önünü açıyor. Çavuşoğlu’nun ABD ve Rusya’yı eleştirdiği açıklamalarının devamında söylediği “İran'ın derdi ne? PJAK, PKK ve YPG'nin birbirinden farkı var mı? (…) İran'la daha önce teröristlerin temizlenmesi için görüşmeler yapıyorduk. Rejimin yapacağı operasyona da destek veririz. Ama rejimin ılımlı muhalefeti de terörist olarak görmemesi gerekir” sözleri bu arayışın bir ifadesi olarak anlam kazanıyor.

Çavuşoğlu, öncelikle Suriye savaşından önce İran’la birlikte Kürtlere karşı ortak operasyonlar yaptıkları eski günleri yad ediyor!

Sonra bölgedeki aktörlerin Kürtlere yönelik operasyon konusunda vize vermemesi nedeniyle bugüne kadar muhatap almayı reddettiği Suriye yönetimine sesleniyor: “O zaman Kürtlere operasyonu siz yapın, biz destekleyelim” diyor. Ardından da “Ama İdlib’deki HTŞ ve bizim işbirliği yaptığımız cihatçı örgütleri de terörist belleyip saldırmayacaksınız. Onlar ılımlı muhalefet!” diyerek eklemeyi de unutmuyor!

Evet, tıpkı IŞİD gibi el Kaide’nin uzantısı olan HTŞ ve Erdoğan yönetimiyle birlikte Suriye topraklarının bir bölümünü işgal eden ganimetçi/yağmacı cihatçılar ‘ılımlı muhalefet’ ama IŞİD’e karşı mücadele edip demokratik Suriye’nin parçası olmak isteyen Kürtler ise, terörist!

Aslında sadece Çavuşoğlu’nun bu açıklamaları bile, Erdoğan iktidarının politik karakterini ve bölgede oynamaya çalıştığı uğursuz rolü anlamak için yetiyor!

Peki; Çavuşoğlu/Erdoğan iktidarı, bugün neden Suriye ve İran’a göz kırpıyor?

Bu sorunun yanıtını vermek için iki önemli noktaya dikkat çekmek gerekiyor.

Birinci olarak, SDG (Kürt özerk yönetimi) ve Suriye rejimi arasında yapılan anlaşmaya bağlı olarak operasyon tehdidi altındaki sınır bölgelerine Suriye ordu güçleri yerleşiyor. Bu durumda Erdoğan yönetiminin operasyon için Suriye ordusu ve müttefikleriyle (İran ve Rusya) askeri olarak karşı karşıya gelmeyi göze alması gerekiyor.

İkinci olarak; İran’daki molla rejimi, Erdoğan iktidarının bu sıkışmışlığını gördüğü için “Güvenlik kaygılarını gidermek istiyorsan Suriye rejimini muhatap almalısın. Ondan sonra terörizme karşı birlikte mücadele edebiliriz” diyor.

Erdoğan iktidarını umutlandıran ve Çavuşoğlu’nu böyle bir açıklama yapmaya iten de İran’ın bu tutumu oluyor.

Çünkü İran ikili bir siyaset izliyor: Bir yandan Erdoğan yönetimini Esad rejimini muhatap almaya zorluyor. Öte yandan da Erdoğan yönetimi ile sürdürdüğü ilişkileri, ABD ile işbirliği yapan Kürtler üzerinde baskı kurmak için kullanmaya çalışıyor. Böylece bir süredir İran’ı ‘düşman’ olarak gören İsrail ve Körfez’deki Arap rejimleriyle ‘normalleşme’ yönünde adımlar atan Erdoğan yönetimini yanına çekmeyi amaçlıyor. Devamında Türkiye ve ABD’yi karşı karşıya getirerek Kürtleri de rejimle uzlaşmaya zorlamak istiyor.

İran’ın bu politikasından umutlanan Erdoğan yönetimi de molla rejimine “Gel, tıpkı eski günlerdeki gibi Kürtlere karşı ortak operasyonlar yapalım” diyor!

Ancak İran’a eski günleri hatırlatan Erdoğan yönetiminin kendisi önemli bir gerçeği unutmuşa benziyor. Çünkü Türkiye ve İran’ın bölgede bu biçimde karşı karşıya gelmelerine yol açan asıl gelişme, Erdoğan yönetiminin yanına S. Arabistan ve Katar’ı alarak Suriye’ye müdahale politikasının öncülüğüne soyunmasıydı. Bu politikanın başarıya ulaşması, Lübnan Hizbullah’ı başta olmak üzere bölgedeki dayanaklarının ortadan kaldırılması ve kendisinin de kuşatılması anlamına geleceği için İran, bu savaşta doğrudan taraf olmayan Kürtlerle (PJAK) ateşkes ilan etmek zorunda kalmıştı.

Bu nedenle açıklamalarından umutlanmış olsa da Erdoğan iktidarının İran’dan umduğunu bulması zor görünüyor. Çünkü İran, en önemli bölgesel rakiplerinden biri olan ve bugün de kendisini ‘şeytan’ olarak gören cihatçılarla işbirliğini sürdüren Erdoğan iktidarının elini güçlendirecek değil, onun sıkışmışlığını kendi çıkarları için kullanabileceği manevralar yapmak istiyor.

Bu gelişmeler bize Erdoğan iktidarı başta bölge gericiliklerinin Kürt sorununu kendi çıkarları için nasıl kullanmaya çalıştıklarını ve bu sorunun demokratik-barışçıl çözümünün işbirlikçi bölge gericiliklerine karşı mücadele bakımından önemini bir kez daha gösteriyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...