Bilgi oyunun neresinde?

Transfere dayanak yapılan, “Futbol iyi oyuncularla oynanır” diye yaygın ve saçma bir klişe var. Bu klişenin beslediği algıyla pek çok kişi, başarılı olmanın temel koşulunun çok sayıda iyi oyuncunun bulunduğu bir kadro oluşturmaktan geçtiğine inanıyor. Bu nedenle transfer konusu her zaman gündemin baş sırasında.

Teknik direktörler istiyor, yöneticiler çabalıyor, taraftarlar yeni oyuncuların yolunu gözlüyor. Yüksek beklentili bu ortamı fırsat bilen medya da bolca palavra satarak rant kovalıyor.  

Tabii iyi oyuncu derken, özel yeteneğe sahip, bireysel becerisi yüksek oyuncular kastediliyor. Böyle oyuncuların bulunduğu bir kadro kolayca hedeflerine ulaşacaktır!.. Takım zorlansa bile özel oyunculardan biri ya da birkaçı sahneye çıkarak becerisini gösterecek ve maçı kazandıracaktır!.. Hakim düşünce bu!..

Futbol her şeyden önce, bilgiyle ve çalışmakla oynanan/oynanması gereken bir oyundur. Bilgi ve emek olmadan, yetenek tek başına hiçbir şey ifade etmez. Ayrıca yetenekli oyuncuları en verimli şekilde kullanmak da bilgi gerektirir. Sıra dışı yeteneğe sahip olan ama bilgisi yeterli olmayan ya da bilgisi yeterli olduğu halde kolektif mücadeleye ve oyun disiplinine uyum sağlayamayan oyuncular çoğu zaman takımlarına yarardan çok zarar verir. Ülkemizde bunun örnekleri çoktur.

Yıldız nitelemesini hak edenler, karşılaşma sırasında, takımdan yani kolektif mücadeleden kopmadan ne zaman, nerede, nasıl inisiyatif alacaklarını bilen yetenekli oyunculardır. Akılları ve bilgileri yeteneklerine rehberlik eder. Asla kendi başlarına kahramanlığa soyunmazlar. Kısacası bilgi, özel yeteneğe sahip oyuncular için de bir zorunluluktur. Zira sonuçta futbol bir takım sporudur ve oyuncular arasındaki bağ da bilgi üzerinden kurulur.

Futbol ile bilim ve bilgi arasında bu kadar sıkı bir ilişki varken bazı teknik direktörlerin bilgiyi ve çalışmayı yeterince önemsemediklerini gösteren açıklamalarına şaşırmamak elde değil.

Örneğin yaklaşık üç haftadır hazırlıklarını sürdüren Galatasaray’da Teknik Direktör Okan Buruk’un umudu hâlâ yeni yapılacak transferlerde. Yeni gelecek oyuncularla lige hazır olacaklarını söylüyor. Ki, kiralıktan dönenler de sayılırsa şu ana kadar yapılan 10’dan fazla transfer var…

Peki ya yeni oyuncular gelmezlerse… Ya gelip de uyum sağlayamazlarsa… Bu açıklamaya göre, o zaman yeni sezona hazır olma gibi bir durum asla söz konusu olmayacak!..

Bu tür açıklamaların üç haftadır çalışan oyuncuları olumsuz etkileyebileceğini, özellikle genç oyuncularda öz güven kırılganlığı yaratabileceğini düşünemiyor mu Okan Buruk? Bir teknik direktör sürekli olarak yeni transferler beklediğini ve ancak o zaman lige hazır olacaklarını söylüyorsa bu, diğer pek çok oyuncusunu gözden çıkardığı anlamına gelmez mi?

Bilgi ve emek, transferin üstesinden gelip bir türlü ön plana çıkamıyor ne yazık ki. Bilgisine ve emeğine en çok güvenmesi gereken teknik direktörler bile transferi dilinden düşürmüyor.

Bilimin ve bilginin yeterince önemsenmediği ve işin içine sokulmadığı ortamda ise, onların boşluğunu tuhaf açıklamalar dolduruyor.

Okan Buruk, hazırlık maçında sakatlanan Genç Oyuncu Emin Bayram’a nazar değmiş olabileceğinden söz ediyor. Hemen ardından da sakatlık için “büyük şanssızlık” yorumunu yapıyor.

Teknik direktörler takımda bilimi, bilgiyi temsil eden ve oyuncularını bilgiyle donatması gereken en yetkili kişilerdir. Onların defterinde, nazar, şanssızlık gibi bilim dışı kavramların kesinlikle yeri yoktur ve olmamalıdır da.

Nazar, şans gibi mistik kavramları işin içine sokarak durum açıklaması yapmak, bilgi yeterliliğiyle ilgili şüphe uyandırmaktan başka bir işe yaramaz.

Bilimden, bilgiden uzaklaştıkça; olumsuz gelişmelerin, beklenmeyen sonuçların nedenlerini araştırıp bulmak ve bunlara çözüm üretmek yerine, boş açıklamalar yapmayı, ipe sapa gelmez bahaneler üretmeyi tercih ediyoruz.

Futbolu transfer odaklı bir oyun olarak algılamanın en büyük zararı, bilginin değerinin anlaşılamaması ve yeterince önemsenmemesi şeklinde ortaya çıkıyor…