18 Temmuz 2022 04:40

Adil Öksüz’e o kol saatini kim hediye etti?

15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi. (Fotoğraf: Elif Öztürk/AA)

Paylaş

15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen darbe girişiminin altıncı yılında, geçen sürecin muhasebesini içeren iyi yazılar yazıldı.

Örneğin, yargılama sürecinin dökümünü veren Sedat Ergin, büyük oranda Yargıtay aşamasında bulunan darbe davalarında yargılanan sanıklardan yüzde 32.8’inin beraat ettiğini hatırlatarak, “Rakamlara dökersek, 2 bin 870 beraat kararı, gerçeklikte 2 bin 870 insanın hayatının altüst olması anlamına gelmektedir” diye yazdı. (Hürriyet, 15 Temmuz 2022)

Darbenin siyasi ayağının neden aydınlatılmadığını sorgulayan, AKP’nin darbe sürecini karanlıkta bırakması ve darbe girişimi üzerinden kendi iktidarını tahkim etmesine vurgu yapan yazılar yazıldı.

Üniversiteden de arkadaşım olan, sevgili meslektaşım Ersan Atar’ın “Adil Öksüz’ün kol saati: Devlete 15 Temmuz hatırası” başlıklı, dava dosyaları üzerinden iz sürerek kaleme alınmış olan yazısı ise okuru 15 Temmuz’un karanlıkta bırakılan ilişkileri üzerinde düşünmeye davet ediyordu. (Kısa Dalga, 14 Temmuz 2022)

Ersan Atar, yazısında, Adil Öksüz’ün devlet için 15 Temmuz’dan önce de sadece bir “akademisyen” olmadığını belirtiyor ve Ankara Başsavcılığının 15 Temmuz’dan 3 yıl önce hazırlamaya başladığı, 15 Temmuz’dan önce yazımını bitirdiği, 15 Temmuz’dan hemen sonra da mahkemece okunup kabul edilen “FETÖ çatı davası iddianamesi”ne dikkate çekiyor. Fethullah Gülen’in bir numaralı sanık olduğu iddianamenin “şüpheli şahıs analiz ve değerlendirme” bölümünde bu davanın sanığı Cemal Türk’ten bahsederken Adil Öksüz’den şöyle söz ediliyordu: “Eşinin kardeşi Adil Öksüz’ün (TCKN: 49162560564) 2015 itibariyle örgütün Deniz Kuvvetleri sorumlusu olduğu…”

MİT’te de kaydı bulunan Adil Öksüz, devriye ekibi tarafından darbe girişiminin hemen sonrasında Akıncı Üssü’ne 620 metre ileride elinde bir valiz ve bir “kara çanta” ile yakalanıyor. Kimsin diye soruyorlar, “Adım Adil Öksüz” diyor. “Ne işin var burada, hele hele bugün?” diye soruyorlar, “Sivilim, tarla bakmaya geldim” diyor.

Karakola götürülüyor. Karakol duvarının önünde iç çamaşırlarıyla verdiği fotoğraf o döneme ait. Asıl ilginç olan bundan sonrası. Çünkü bundan sonrası bize Adil Öksüz’ün yakalanmasının tesadüf, kurtulmasının ise hiç tesadüf olmadığını söylüyor.

Akşam üzeri karakola, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemden itibaren Erdoğan’a yakın bir isim olan, Başbakanlık Müşaviri Ali İhsan Sarıkoca geliyor ve Adil Öksüz ile görüşüyor. Adil Öksüz, Ali İhsan Sarıkoca karakoldan ayrıldıktan sonra “önemsiz kişilerin” sorgusunun yapıldığı Sincan’daki Ankara Batı Adliyesine götürülüyor. Savcılığa çıkarılmadan önce çok rahat bir biçimde telefon görüşmeleri bile yapıyor. Savcı Öksüz’ün tutuklanmasını istiyor ama kendisi adli kontrolle serbest bırakılıyor.

Elini kolunu sallayarak çıkmadan önce emanetteki eşyalarını alıyor. Ancak üzerinde Hava Kuvvetleri Komutanlığının logosu olan Quantum marka kol saatini ve pantolonunun kemerini unutuyor. Fark ettikten sonra eşyalarını kendisine teslim eden görevliyi arıyor ve “Orada saatimi ve kemerimi unutmuşum” diyor. Görevli “Şu an diğer şüphelilerin işlemlerini yapıyorum, o işlemler bittikten sonra ben seni arayayım Adil abi” diyor.

Saat bulunuyor ama artık Adil Öksüz almaya gidip tekrar riske girmek istemiyor.
Hava Kuvvetleri Komutanlığı bu saatleri, 2007 ve 2011 yıllarında Quantum markasıyla yaptığı protokolle ürettirmiş. Genelde üst düzey subaylara verilen bu saat, bir sivil ‘akademisyen’ olan Adil Öksüz’e kim tarafından hediye edilmişti?
Aslında bu sorunun üzerine gidilse 15 Temmuz darbe girişimi belki çözülmeyecekti ama en azından Adil Öksüz’ün Hava Kuvvet Komutanlığındaki önemli bir bağlantısı açığa çıkmış olacaktı. Adil Öksüz’ün üzerinden çıkan flash belleklerde ne olduğu, darbe girişiminden hemen önce ABD’den gelen ve cebinden 3 bin 600 dolar ve bir miktar Türk lirası çıkan Adil Öksüz’e dair diğer önemli sorular da ortada kalıyor. Artık işinin ehli gazeteciler araştırsın ve çok da ileriye giderlerse birileri onlara durmaları gereken sınırı hatırlatacaktır.

Darbe girişimi ve 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu öncesinde AKP iktidarı ve Gülen Cemaati etle tırnak gibiydi. Birlikte yönetiyorlar, devleti paylaşıyorlar, önemli açılışlarda birlikte pozlar veriyorlardı. Darbe girişiminin ardından iktidarın Cemaati, ‘FETÖ’ diye adlandırıp tasfiyeye girişmiş olmasına rağmen, ‘et ve tırnak’ ilişkisinin doğası üzerinde düşünmemizi gerekli kılıyor.

Kimin üzerine gidiliyor, kim kollanıyor? Adil Öksüz’ün tesadüfen yakalanmasının ardından adeta gizli bir el tarafından kurtarılması ve sırra kadem basması nasıl mümkün olabiliyor?

Darbe girişiminin ardından 25 yıllık sosyalist kültür dergisi Evrensel Kültür’ü bile kapatacak kadar, muhalefetin etkin öznelerinin tasfiyesi için ağı çok geniş atan AKP iktidarı, aynı zamanda 15 Temmuz’un karanlıkta kalmasının da sorumlusu durumunda.

Artık şunu herkes herhalde daha net görüyor. Bu darbe girişimi ancak o ‘et ve tırnak’ ilişkisinin dışında duranlar tarafından aydınlatılabilir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...