13 Temmuz 2022 04:45

Şantaj ve eşcinsellik

Onur yürüyüşü

Arşiv | Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

15 Kasım 1902’de Almanya Sosyal Demokratik Partisi’nin (SPD) yayın organı İleri (Vorwärts) çelik patronu Alfred Krupp’un eşcinsel eylemleri nedeniyle Capri adasından kovulduğunu haber yaptı ve eşcinselliği bir "burjuva ahlaksızlığı” olarak mahkum etti. SPD’nin bu taktiğini nasıl açıklamalı? Nitekim eşcinselliği suç olarak tanımlayan Alman Ceza Kanunu Paragraf 175’in kaldırılması için 1898’de dilekçeyi parlamentoya bizzat SPD lideri August Bebel sunmuştu. Paragraf 175’in kaldırılması için kampanyayı yürüten ve 1897’de Bilimsel İnsani Komite’yi kuran Dr. Magnus Hirschfeld Bebel’in yakın arkadaşıydı ve çalışma arkadaşlarının bir kısmı da sosyal demokrattılar. 1930’a kadar her seçimde imza toplayıp bir dilekçeyi parlamentoya ilettiler. Kayda geçen ilk uluslararası cinsel özgürlük hareketi faşizm tarafından beraber ezilecek, Paragraf 175 ancak 1994 yılında Alman Ceza Kanunu’ndan çıkartılacaktı.

Tarihçi Harry Oosterhuis SPD’nin bu hareketinin Kayzer II.Wilhelm’in silahlanma politikasına karşı bir hamle olduğunu söylüyor. Haberi ilk okuduğunda Krupp Kayzer’le beraber Kiel’deydi, hemen Essen’e dönüp gazete hakkında şikayette bulundu, gazetenin bürosu basıldı. Ne var ki, Kayzer bir hafta sonra dayısı İngiltere kralı VII. Edward’ı ziyaretinden döndüğünde yakın arkadaşının intihar haberini alacaktı. Saray ve hükümet tavsiyelerinin aksine cenazeye katılan Wilhelm burada bir konuşma yaparak Alman İmparatorluğu’nun hükümdarı olarak büyük bir Alman’ın ölümüne yol açan sosyalistlerin Alman adını hak etmediğini iddia etti. Bu ağır suçlama karşısında SPD iddialarını mahkemede ispat etmeye mecbur kalıyordu. Parti dokunulmazlık kalkanı olan hükümdarın süregiden bir mahkemeye müdahale etmemesi gerektiğini söyleyerek yanıt verdi.

Tarihçi Elena Mancini ise sosyalistlerin silahlanma siyasetine muhalefetin yayında Kayzer’in çevresinin eşcinselliğinin ifşa edilmesiyle eşcinselliğe dair yasal reformun kolaylaşacağını umdukları yorumunu getiriyor, ancak bu iddiasını belgeyecek dayanak yok. Mancini’ye göre Krupp hadisesi Hirschfeld’in kampanyasını büyüttüğü için olumlu bir sonucu da olmuş.

II. Wilhelm üzerine üç ciltlik bir biyografinin yazarı ve alanının en önde gelen tarihçilerinden John Röhl, Kayzer’in Krupp’un cinsel hayatına dair bilgi sahibi olduğunu, hatta kendisini Capri’ye bir daha gitmemesi için uyardığını vurguluyor. Dahası var: 1902’de Margarethe Krupp kocasının Londra’daki ziyaretini fırsat bilip şirketin yönetim kurulunu da yanına alarak Alfred’in yetkisizliğini ilan etmişti. Uzun ve mutsuz bir evliliğin son perdesinde ailesinin namusunu kurtarmaya çalıştığını iddia ederek Kayzer’in desteğini almaya çalışan Margarethe - Röhl’ün deyişiyle “bu dönemde eşcinsel bir erkekle evlilikten kaçmaya çalışan birçok kadın gibi” - tımarhaneye hapsedilmişti. Kocasının öldüğü gün Margarethe kapatıldığı klinikten serbest bırakılıp eve dönecek ve Kayzer’in dokunaklı konuşmasını yaptığı cenazeye katılmayacaktı.

İfşalar devam etti. Dört yıl sonra milliyetçi gazeteci Maximilian Harden, sosyal demokrat eğilimli haftalık Die Zukunft gazetesinde Kayzer’in iki yakın arkadaşı Eulenburg ve Kuno von Moltke’ye karşı bir kampanya başlattı. 1906’da siyaset Kayzer’in şahsi yönetimiyle parlamento ve Şansölye Bülow’la arasında bir iktidar mücadelesine dönüşmüştü. Harden ve Zukunft, Eulenburg’u hedefe koyarken Kayzer’in etrafında adeta bir kabine oluşturan bir saray kliğini tasfiye etmeyi planlıyordu. Röhl’e bakılırsa bu komploda Şansölye Bülow’un da parmağı vardı. Tarihçi, Eulenburg ve diğerlerinin Kayzer üzerindeki etkisinin abartıldığına dikkat çekiyor. Hasımları, Eulenburg kliğini Kayzer’i Fransa’yla yakınlaşmaya ve barışçıl bir siyaset izlemeye ikna etmekle suçluyorlardı. Kayzer’in görevden aldığı ama perde arkasında hala Alman İmparatorluğu’nun mimarı olarak etkili olmaya devam eden Bismarck da bu kliğe düşmanlık beslemekteydi. Ancak Röhl’e göre Kayzer bu çevresiyle politika konuşmuyordu, politika konusunda kararları kendisi vermekteydi. Eulenburg hadisesinde yakın çevresini ateşe atmaktan sakınmadı. Eulenburg davası eşcinsel hareketin iki öncüsü olan Hirschfeld ve Adolf Brand’ın arasında kavga çıkartacak fakat komplodan medet uman kimilerinin zannettiği gibi parlamentoyu güçlendirmeyecekti. Skandallar arasında Almanya yavaş ama emin adımlarla savaşa ilerlemekteydi.

Ralf Dose, Magnus Hirschfeld and the Origins of the Gay Liberation Movement, Monthly Review Press, 2014.

Elena Mancini, Hirschfeld and the Quest for Sexual Freedom: A History of the First International Sexual Freedom Movement, Palgrave, 2010.

Harry Oosterhuis, Homosexual Emancipation in Germany Before 1933, Journal of Homosexuality 22(1-2), 1992, 1-28.

John Röhl, Wilhelm II: Into the Abyss of War and Exile 1900-1941, Çev: Sheila de Bellaigue, Cambridge University Press, 2014.

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...