19 Haziran 2022 04:40

‘Çözüm/açılım’ sislemesi ve Selvi’ler Balbay’lar birbirini ağırlar!

Abdulkadir Selvi (solda) Ekran görüntüsü CNN Türk yayınından alınmıştır. Mustafa Balbay (sağda) Fotoğraf: DHA

Paylaş

Sorunları çözme yeteneğini tamamen kaybetmiş bir iktidar gerçeğiyle karşı karşıyayız. Giderek yaşamın her alanını soruna çevirdi ve bırakın çözümü, vaatte bile bulunamıyor artık. Karadenizin doğal gazından yerli milli arabaya kadar sayısız ‘müjde’ giderek derinleşen açlık ve yoksulluğun ağırlığı altında toz olup gitti. ‘Vaat ekonomisi’ de sıfırı tüketti yani. Geriye “2023’te uzaya bir Türk’ü göndereceğiz” kaldı. Herkes gözlerini açmış merakla kimin uzaya gönderileceğini bekliyordur şimdi! Şaka bir yana, böylesi bir hal ve gidişte iki de bir ortalığa salınan “Kürt açılımı” fiskoslarının en azından Kürtlerdeki toplumsal karşılığı, “uzaya gönderilecek şanslı Türk” beklentisi kadar bile değildir herhalde. Nesnel, öznel, objektif, subjektif, hangi sıfatı takarsanız takın, koşullar ortada işte. Bu koşullar içerisinde AKP/MHP iktidarının Kürtlere yönelik ‘açılım’ anlamına gelebilecek bir kapı açma şansı da yok, niyeti de. Ama meseleyi seçimlere dönük araçsallaştırma fikri bakidir. Olup biten, sisli bir örtü altında konuşulması istenen de budur zaten.

Az çok ciddiye alınabilecek, neler yapılacağına dair somutlanmış unsurlara sahip bir ‘açılım’ başlığının mümkün olmadığını bildiği için Saray’dan yazan Abdulkadir Selvi bile “Öcalan’a görüş izni”ni duyurduğu yazısında “bu bir çözüm süreci değil” diye özellikle hatırlatıyor. Türk milliyetçiliği çizgisinde bir irtifa kaybı algısı doğsun istenmiyor. Ama yine de asıl hesaplar muhalefetin kimi unsurlarının bunu kullanabileceği beklentisi üzerinden kuruluyor sanki.

***

Selvi’nin duyurduğu ‘görüş izni’nin hak-hukuk gözetmek amaçlı olmadığı kesin. Yıllardır sürdürülen tecridin kendisi hak-hukuk ihlali değil mi zaten? Selvi’nin tecrit gerekçesi her şeyin itirafı gibi. Meali şöyle: Yerel seçimler sırasında mektubunun gereğini yerine getirmeyen HDP’ymiş, Öcalan’ı tecrit ettiren! Neyin hakkı, neyin hukuku?

Bütün tutuklu ve hükümlülerin yararlanması gereken bir yasal hak, şimdi bir lütufmuş gibi dillendirilmekte. Bu da bir ‘araçsallaştırma’ konusu. Ama bunun kaç yıldır itilen, dövülen Kürtlerin yönünü AKP’ye döndürme amacı taşıdığını söyleyemeyiz. AKP/MHP koalisyonu bunun pek de mümkün olmadığını bilir. Kürdü tamamen dışsallaştıran milliyetçi çizginin, tersinden bir algıya konu olmayacağını bilecek kadar ‘kurt’tur bunlar. Kaldı ki böylesi bir viraj niyeti de yoktur. Tersine, sonuna kadar yükleneceklerdir HDP eksenli Kürt hareketine. Gazetecilerden siyasetçilere, bir an bile ‘ihmal’ etmeyeceklerdir. Hesaplar onlardan iktidara meyil yaratma üzerine değil çünkü. Başka...

***

Öcalan’a ‘görüş izni’ de dahil, Kürt sorununa dair mevcut ya da olası ‘açılım’ ya da ‘çözüm’ fiskosları, Kürtleri iktidara çekmekten öte, özellikle ‘Altılı’ muhalefetle mesafelendirme amaçlı olacaktır. Dillendirilen ‘görüş izni’nin Kürt siyasetince ‘açılım’ sayılmayacağını iktidar da bilir. Ama şunu da öngörür mesela: Öcalan’a görüş iznini hemen ‘terör örgütüyle görüşülüyor’ minvalinde değerlendirip, iktidarı ‘vatan-millet’ babında eleştirmeye koşacak muhalefet unsurları eksik değildir. Göreceğiz de zaten. Amaçlanan şu olsa gerek: Tam da ‘Altılı’nın bazı unsurlarından gelebilecek eleştirel reaksiyonu öngörüp, bundan hareketle en azından bir kısım HDP seçmenini ‘Altılı’nın seçim stratejisine daha çok mesafelendirmek!

***

Kurgu değil, böylesi bir muhalefet tipolojisi oldukça Kürt meselesi eksenli atraksiyonların zemini bu iktidar için (bile) hep mevcuttur. Tecride karşı eylem için, ‘nasıl bu yürüyüşe izin veriyorlar?’ diye, hesap sormadı mı Akşener! Ortada izin verilmiş bir yürüyüş varmış gibi. İzin de verilmemiş, yürüyüş de yaptırılmamış ama ne farkeder, maksat muhalefet!

Örnekler çok. Denk geldik; yaşını başını almış bir Cumhuriyet yazarı da çıktığı tv programında, Gemlik yürüyüşünü ‘HDP ile iktidar arasında gizli bir diplomasi yürütülmesinin tezahürü’ şeklinde değerlendiriyordu. Bu durumda, bahsedilen ‘gizli diplomasi’ şöyle yürüyormuş demek: Siz yürümeye kalkın, polis dikilsin karşınıza, gazla, copla dağıtıp izin vermesin. Onlarca gözaltı yapsın. Milletvekillerinize bile zor kullanıp plastik kelepçe takmaya kalksın. Arada bir vekiliniz, mizansenin aslında ‘diplomatik’ olduğunu unutup kızgınlıkla polise tokat mı attı; jet hızıyla dokunulmazlığını kaldıralım, Meclis’ten atıp hapse koyalım. Bu arada Cumhurbaşkanımız da sizin için “kanı bozuklar” desin...

Bakar mısınız ‘gizli’ diplomasiye!

Bu ne güzel kafadır, yahu siz ne içiyorsunuz diyesi geliyor insanın.

***

Tutuklanan gazeteciler, siyasetçiler, basılan kurumlar, kayyımlanan belediyeler, tarumar edilen kaç yılın kazanımları... Kürtler ile iktidar arasındaki reel durum nasıl seyrederse etsin, bazı kafalar değişmiyor. Hep ‘gizli ilişki’, ‘gizli diplomasi’ vehimleri...

Mustafa Balbay da ‘Yeni bir açılım mı?’ diye kaygıyla sordu geçen yazılarından birinde. Kürt gazetecilere yönelik operasyon haberlerinin olduğu gün tam da. 

Yazısının başında “7 Haziran 2015 seçimlerinin yıldönümündeyiz. O gün AKP, Meclis’te çoğunluğu kaybetmiş, bir başka deyişle tek başına iktidarı yitirmişti...” hatırlatmasını yapmış Balbay. HDP’nin barajı aşmasıyla kaybetmişti o seçimi AKP. Balbay gibilerinin beklentisi o günlerde de ‘Kürtler AKP’yi destekleyecek’ şeklinde değil miydi peki?

O beklenti değişmiyor. Şimdi de AKP’nin seçimleri kazanmak için Kürtlerin oyunu ‘blok olarak’ almak için ‘yeni açılım’ planladığını yazıyor Balbay. “İlk gözünü diktiği yer de HDP’ye oy veren kesim” diyor da onları kazanmak için neler yapılacağı muamma. Kürt din adamları devreye sokulacakmış, bazı dernekler kurulacakmış, bu dernekler ‘açılım istiyoruz’ diyeceklermiş...

Balbay’ın bahsettiği ‘açılım’ da böyle olacakmış!

Buna ‘açılım’ denir mi bilemiyoruz ama şunu biliyoruz ki Saray'ın Balbay'ı kazanma olasılığı, HDP'ye oy veren Kürtleri kazanma olasılığından daha yüksektir. Hem bir dönemki gazete yönetimini “bunlar FETÖ’cü, PKK’lı, gazeteyi FETÖ ele geçirdi” mealindeki ihbar mektubuyla Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğine ihbar etmek gibi bir aşinalığı da var o muhite... ki bu bahse hiç girmeyelim.

Yılların gazetecisidir de sormuyor kaynaklarına: ‘Açılım’ diyorsunuz da ne var bu açılımın içinde? Kayyımların gaspettikleri iade edilecek mi mesela? Ne vaat ediyorsunuz Kürtlere?

Maksat gerçeğe ulaşmak olmayınca, mugalata yapmak, sislemek gazetecilik oluyor işte.

Selvi’ler, Balbay’lar birbirini ağırlar hesabı...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...