14 Haziran 2022 04:40

‘Dön baba dönelim’ diplomasisi!

Sergey Lavrov ve Mevlüt Çavuşoğlu

Sergey Lavrov (solda), Mevlüt Çavuşoğlu (sağda) | Fotoğraf: DHA

Paylaş

Suriye’ye yönelik operasyon konusunda Rusya’dan beklediği desteği alamayan Erdoğan iktidarı, yüzünü yeniden NATO’ya çevirdi.

Oysa Erdoğan, Tel Rıfat ve Menbic’i ilk hedefler olarak işaret ettiği bu operasyonun başlatılması için geçen hafta Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ile Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov arasında yapılan görüşmelere büyük umutlar bağlanmıştı. Çünkü Lavrov’un ABD ve Türkiye arasındaki çelişkileri kaşımak ve Suriye Kürtleri üzerinde baskı kurmak için yaptığı “ABD’nin Suriye’yi bölmeye çalıştığı ve Türkiye’nin de buna kayıtsız kalamayacağı” açıklaması, Rusya’nın operasyona ‘yeşil ışık’ yakması olarak algılanmıştı. Fakat Lavrov’un 8 Haziran’da gerçekleştirdiği Ankara ziyaretinde yapılan görüşmeler, işin iç yüzünün böyle olmadığını gösterdi.

Lavrov, Çavuşoğlu ile yaptığı ortak basın toplantısında operasyona destek vermediği gibi atılacak adımların da Astana sürecine uygun olması, yani Rusya-Türkiye-İran iş birliğine dayanması gerektiğini söyledi. Dahası Türkiye’nin İdlib’deki cihatçı teröristleri temizleme konusundaki taahhütlerini yerine getirmediğini hatırlattı.

Ancak her iki taraf bugün ilişkilerin sürdürülmesini kendi çıkarına gördüğü için, ortak basın toplantısında “Görüş ayrılıklarımız olsa da birbirimize saygı duyuyoruz” mesajını vermeyi de ihmal etmediler.

İşte Lavrov’dan istediğini alamayan Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, yüzünü NATO’daki müttefiklerine çevirdi. 11-12 Haziran’da NATO’nun doğu kanadındaki ülkelerden Çekya’ya bir ziyaret gerçekleştiren Çavuşoğlu, burada dikkat çekici açıklamalarda bulundu.

Çavuşoğlu, Çek mevkidaşı Lipavsky ile yaptığı ortak basın toplantısında “Şu an NATO’nun karşısında en önemli iki tehditten biri Rusya diğeri de terörizmdir. Dolayısıyla tüm müttefiklerin endişelerinin dikkate alınmasını istiyoruz” dedi.

Çavuşoğlu’nun ‘Rusya ve terörizmi’ NATO’nun karşısındaki en önemli iki tehdit olarak ilan ederek kimlere, ne mesaj vermek istediği açıktır: Çavuşoğlu, bu açıklama ile ABD’nin başını çektiği NATO müttefiklerine “Rusya’ya karşı desteğimizi istiyorsanız ‘terörizmle mücadele’ konusunda bize destek olun” mesajını veriyor. Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğine onay vermek için de Türkiye’ye karşı tehdit oluşturan bir terör yapılanması olarak gördüğü/gösterdiği Suriye Kürtlerine karşı operasyona destek istiyor.

Ukrayna savaşının başlamasından bu yana Doğu Avrupa yönetimlerinin sanki Rusya her an kendilerine de saldıracakmış gibi hareket ettikleri düşünüldüğünde bu mesajın Çekya’dan verilmesinin de özel bir amacı olduğu anlaşılıyor. Çavuşoğlu, Doğu Avrupa yönetimlerinin Rusya korkusunu, 29-30 Haziran’da Madrid’de yapılacak NATO zirvesinde ABD’ye karşı bir baskı unsuru olarak kullanmayı hedefliyor. Böylece Suriye Kürtlerine karşı operasyon konusunda ABD’ye geri adım attırabileceğini umuyor.

Görüldüğü gibi Erdoğan yönetimi, pazarlıkların merkezine “terörizmle mücadele” adı altında Suriye Kürtlerine yönelik operasyonu koymuş bulunuyor. Ancak bu operasyonun pazarlıkların merkezine konulmasının nedeni iddia edildiği gibi “Türkiye’ye yönelik terör tehdidi” değil. Aksine Erdoğan, ülkenin seçim gündemine kilitlendiği bir süreçte bu operasyonu kitle desteğini önemli oranda kaybeden iktidarı için bir kurtuluş umudu olarak görüyor. Böylece hem burjuva muhalefetin de zayıf karnı olan Kürt sorunu ve savaş üzerinden şovenizm ve milliyetçiliği kışkırtarak rüzgarı tekrar arkasına almayı, hem de ülkedeki sorunların kaynağı gibi gösterilen mültecilerin operasyon bölgesine yerleştirileceği beklentisi yaratarak bu sorunu da lehine çevirmeyi amaçlıyor.

Suriye’ye müdahale politikasının mimarlarından biri olan ve bugün burjuva muhalefetin kurduğu ‘Altılı Masa’nın ayaklarından birini oluşturan Gelecek Partisi Başkanı Davutoğlu, Diyarbakır’da yaptığı açıklamada operasyonu destekliyor ama iç politikaya malzeme edilmesine karşı çıkıyor! İç ve dış politikanın böylesine iç içe geçtiği bir dönemde Davutoğlu, rakibinin gol atmasını destekleyip bunu taraftarları ile kutlamasına karşı çıkmaktan farksız tutum ortaya koyuyor. Burjuva muhalefet içinde yer alan parti yönetimlerinin bu tutumu, Erdoğan’ın Kürt sorunu ve sınır ötesi operasyonu bunlara karşı kullanma ısrarının nedenini de açıklıyor.

Toparlamak gerekirse, Erdoğan iktidarı kendi bekası için her türlü pazarlığa açık bir noktada duruyor; bu nedenle yüzünü kah Rusya’ya, kah ABD ve NATO’ya dönüyor. Ancak bu durum emperyalistlerin onun bu zaaflarını kendi çıkarları için kullanmalarının önünü de açıyor. Dolayısıyla bu politika Türkiye halklarını yeni tehditlerle yüz yüze bırakırken aslında halklar arasında sorun olmadığı halde komşu ülkelerle de düşmanlaşmaya yol açıyor.

Daha birkaç gün önce Ankara’da Lavrov’u ağırlayan, “ortak çıkarlar”dan, “ikili ilişkilerin artarak devamı”ndan söz eden Çavuşoğlu’nun Çekya’da Rusya’yı NATO’nun karşısındaki “en büyük tehdit” ilan etmesi, Erdoğan yönetiminin ilkesiz, kendi çıkarı için her türlü pazarlığa açık dış politikasının özeti gibi: Rusya’yla pazarlıklardan istenen sonuç alınamadı; o zaman dön baba dönelim, hacılara gidelim!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...