03 Mayıs 2022 00:58

1 Mayıs dersleri

İstanbul, Maltepe | Fotoğraf: Eren Ergine/Evrensel

Paylaş

Tüm baskılara ve tek adam yönetimi tarafından yaratılmak istenen korku iklimine rağmen 1 Mayıs’a yüz binler katıldı. 2022 1 Mayıs’ı işçi sınıfına, yoksul halka, kadınlara ve gençlere, ülkenin demokrasi güçlerine moral aşıladı, umutları büyüttü. Ülkeyi olağanüstü hal koşullarında yönetmek ve bu koşullarda seçime götürmek isteyen siyasal iktidarın karşısında, 1 Mayıs halkın meydanlarda gücünü gösterdiği bir gün oldu. Genel grev genel direniş rotasına girmek, birleşik emek cephesini inşa etmek ve demokrasi güçlerinin birliğini sağlamak için 1 Mayıs bir sıçrama tahtası oldu. Yarını kazanabiliriz. Elbette daha yapacak çok iş olduğunu ve 1 Mayıs’tan dersler çıkarmak gerektiğini bilerek.

2022 1 Mayıs’ı derslerle dolu. Gazetemiz, köşe yazarları sorunun birçok yanını ele alacaklardır. Katkı babında ve 1 Mayıs henüz sıcakken birkaç not düşelim:

1- Türk Metal’in Kocaeli’de düzenlediği 2 Ocak tarihli mitinge 100 bine yakın işçi katıldı. Metal işçileri ücretler enflasyona ezdirilmesin diye yürümüşlerdi. Soru: 100 bin metal işçisi 1 Mayıs’ta neredeydi? Gören duyan var mı, yok.

Sadece metal mi? Enerji, maden, liman, lojistik, tekstil, gıda, karayolları, büro, iletişim, hizmet ve daha pek çok iş kolunda Türk-İş’e üye işçiler 1 Mayıs meydanlarında yoktu. (Fatih Polat’ın izlenim yazısı da bu bakımdan incelenmeye değer.) Bayramı gerekçe gösteren Türk-İş yönetimi ipe un serdi. Hak-İş de benzer tutum takındı. Türk-İş yönetiminin “30 kentte katılacağız” beyanının altı boş çıktı. Her yıl 1 Mayıs’a katılmaktan geri durmayan Türk-İş’e bağlı birkaç mücadeleci sendika var elbette. Ama bu katılım Türk-İş yönetimini kurtarmıyor.

Oysa yüksek enflasyon, hayat pahalılığı devam ediyor. Kamuda ve özel sektörde bağıtlanan TİS’lerde ikinci altı aylık dilime girildi/giriliyor ve işçiler endişeli. Tam da konfederasyon farkı gözetmeden işçilerin birleşerek gücünü göstereceği zaman. 1 Mayıs fırsat. Ve bakıyorsunuz… Sendikal bürokrasi olası işçi dalgasının önüne yine güçlü bir fren koyuyor.

Kabul etmek gerekir ki, Türkiye’de sendikalı işçilerin ana gövdesi Türk-İş’te bulunuyor. Mesele Türk-İş yönetimini, mevcut sendikal çizgiyi eleştirmekle bitmiyor. Sözü edilen işçiler içerisinde sabırla örgütlenmek, taban inisiyatifini ve baskısını geliştirmek gerekiyor. Gerek 1 Mayıs’larda gerekse işçi sınıfı ve emekçileri bekleyen zorlu süreçlerde, konfederasyon ayrımını aşacak mücadeleci yerel sendikal platformları inşa etmek gerekiyor.

2- Çok değil daha birkaç ay önce Türkiye’de 120 işyerinde fiili grev ve direniş yaşandı. Hak mücadelesine katılan tekstil, gemi söküm, liman, maden, depo, motokurye vd işçilerin çoğu sendikalı değildi. Sınırlı örnekler dışında sendikalaşma girişimleri sonuca ulaşmadı. Ücret artışlarından sonra hareket geriye çekildi. Soru: Bu 120 grev ve direniş 1 Mayıs meydanlarına ne kadar yansıdı?

Yanıtın henüz oldukça sınırlı olduğunu ifade etmek gerek. Aynı dönemde kitlesel iş bırakan sağlık emekçilerinin 1 Mayıs’a katılımı da sınırlı kaldı. Nedenleri üzerinde durmak, sonuçlar çıkarmak gerek. Ekmek mücadelesine ilk defa katılan işçi ve emekçilerin kendiliğinden ve bir anda 1 Mayıs alanlarına akmasını beklemek saflık olur elbette. İşçi hareketinin bugün temel açmazlarından biri, işyeri bazında ve parçalı mücadelelerin genel ve birleşik bir mücadele bilincine henüz gelmemiş oluşudur. Bir diğer açmaz, sendikalara olan güvensizlikle birlikte işçilerin sendikal bürokrasiyi de aşacak bir örgütlenme perspektifine henüz varmamış olmalarıdır. Ayrıca, sınıf bilincinin oluşmasında işçi sınıfı tarihi ve 1 Mayıs’ın önemi işçilere kavratılmak zorundadır. Sınıf partisi, ileri öncü işçiler elbette buradan sonuçlar çıkararak ilerleyecektir.

3- Göçmen karşıtlığı, işçi hareketini zehirleyen ve yerli-mülteci işçilerin birliğini engelleyen şoven bir propaganda olarak kullanılıyor. İşçiler bundan etkileniyor. Böylece işçi hareketinin hükümete ve patron örgütlerine gösterdiği haklı isyanın yönü kayıyor. Bu aynı zamanda işçi hareketinin hızını yavaşlatıyor, gücünü azaltıyor. Yakın zamanda Kürt sorunu, Ermeniler vb konularda yükseltilen şoven propagandayı da yanına koymalı.

İşçi enternasyonalizmini savunan EMEP’in yerli ve göçmen işçilerin birliğini sağlamak ve bunu 1 Mayıs alanlarına taşımak için yaptığı çalışmalar biliniyor. Soru: Peki göçmen/mülteci işçilerin 1 Mayıs’a katılımı ne oldu?

Şoven dalga ile birlikte devreye konan “geri gönderme” baskısı mülteci işçileri kabuğuna çekilmeye zorladı. Sahadan gelen bilgiler bu basıncın mülteci işçileri daha fazla sömürüye açık hale getirdiğini gösteriyor. Elbette sınırlı da olsa EMEP kortejinde yürüyen göçmenler de vardı. Fakat baskı ortamını dikkate alarak, esasen kutlamaları yerli ve göçmen işçilerin birlikte çalıştığı fabrika ve atölyelerde örgütlemek gerekiyor. 1 Mayıs derslerinden biri de budur. Ayrıca Kürt sorunu üzerinden yükseltilen şovenizmin kırılması bakımından HDP’nin bu yılki 1 Mayıs kutlamalarına kitlesel katılım çağrısı yapması da olumlu olmuştur.

4- Gezi davasında yağdırılan haksız ve ağır cezalar üzerinden halka gözdağı verilmek istendi. Hemen akabinde “Geziciler” ve “Gezici olmayanlar” diye ‘yapay’ bir kutuplaştırma siyaseti başladı. Elbette bu kampanya ağır geçim derdi yaşayan, AKP’den kopuş eğilimi taşıyan işçi ve emekçileri yedeklemek, işçi sınıfını bölmek, emekçilerin birliğini parçalamak için de devreye kondu. Sınır ötesi harekat ve HDP’nin kapatılması gündemi, AKP için oyları konsolide etmenin bir fırsatı. İktidar, medya yardımıyla 1 Mayıs hazırlıklarını kriminalize etti ve katılımların önüne geçmeye çalıştı.

Buradan çıkarılması gereken sonuç, Gezi’deki taleplerin (kent hakları, doğanın talanına dur denmesi, tekellerin yağmasına karşı mücadele) esas olarak halkın talepleri olduğunu ve giderek yakıcı hale geldiğini anlatmaktır. Gezici/Gezici olmayan tuzağına düşülmemelidir. Emek ve demokrasi mücadelesi el ele, iç içe yürütülmelidir.

5- Uzunca bir pandemi döneminden sonra yapılan 1 Mayıs mitinglerine özellikle gençliğin katılımı dikkat çekti. Kapitalizm ve gericilik gençliğe ne vadederse etsin onun her yıl kitleler halinde mücadeleye katılımını engelleyemiyor. Elbette bu yönelim henüz gençliğin uyanış içindeki kesimleriyle sınırlı ama mühim. Türkiye 1 Mayıs’larında gençlerin sosyalizme ilgisi kayda geçilmesi gereken bir diğer not. Denizlerin katledilişinin 50’nci yılında, 6 Mayıs anmalarında da benzer tabloyu göreceğiz. Yarını kazanmak için daha umutlu olabiliriz. Arayış içindeki gençliğe daha çok ilgi ve mücadelesine yardım, günün devrimci görevlerinden.

1 Mayıs’ta ODTÜ ve BOÜ öğrencileri kendi pankartlarıyla yürüdü. Her bir üniversite, fakülte, lise ve semtte ya da sanayi sitesinde gençlik kendi birliğini sağlayarak 1 Mayıs’a katılmalı. Böyle örgütlenirse önümüzdeki yıllarda 1 Mayıs’lar bambaşka olacak.

1 Mayıs dünde kalmadı, o, sunduğu derslerle bugünümüz ve yarınımız.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...