14 Eylül 2021 00:25

Ülke, Bahçeli ve Perinçek'in rotasına nasıl girdi?

Devlet Bahçeli (solda), Doğu Perinçek (sağda)

Devlet Bahçeli (solda), Doğu Perinçek (sağda) | Fotoğraflar: DHA

Paylaş

Geçtiğimiz hafta sonu Diyarbakır’a bir ziyaret gerçekleştiren Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, AKP’nin Bahçeli ve Perinçek’in rotasına girdiğini ve ‘90’lı yılların uygulamalarının geri geldiğini söyledi. Davutoğlu, burada yaptığı açıklamalarda Tahir Elçi’nin katledilmesini siyasi bir suikast olarak gördüğünü ve ayrıca bütün siyasi tutuklamalara karşı olduğunu da belirtiyor. Ancak AKP Genel Başkanı ve Başbakan iken “AKP iktidardan indirilirse buralarda Beyaz Toroslar dolaşacak” diyen Davutoğlu’nun bugün yaptığı açıklamalar bir ‘günah çıkarma’ olarak bile anlam taşımıyor. Çünkü Davutoğlu uygulayıcısı olduğu politikaların sorumluluğunu üstlenip gerçek bir yüzleşme yapmak yerine gerçekleri karartıp kendini aklamaya ve demokrat görünmeye çalışıyor.

“90’lı yılların aktörleri geri geldi” diyen Davutoğlu’na sormak gerekiyor: İyi de sizin “AKP kaybederse geri gelirler” diyerek halkı korkutmaya çalıştığınız bu aktörler nasıl oldu da AKP kazandıktan sonra iktidarla sarmaş dolaş hale geldiler? Ülkenin böylesi karanlık bir girdaba sürüklenmesinde sizin küçük de olsa yok muydu bir kusurcuğunuz?

“AKP, Bahçeli ve Perinçek’in rotasına girdi” deyince bu ülkenin halklarına ödettirdiğiniz bedeller, işlediğiniz suçlar da yok oluyor değil mi!

Yeni Osmanlıcı hayaller ve yayılmacı emellerle Suriye’ye müdahalenin öncülüğüne soyunan ve burada cihatçı çetelerle iş birliği politikasını uygulayan Bahçeli ve Perinçek miydi?

Süleyman Şah Türbesi’nin Suriye’ye savaş açmak ve cihatçılara silah ulaştırmak için bir fırsat olarak kullanılması amacıyla MİT Müsteşarı Fidan “Gerekirse Suriye’ye dört adam gönderirim. Türkiye’ye 8 füze attırıp savaş gerekçesi üretirim” derken yanında Bahçeli ve Perinçek mi vardı, yoksa o dönem Dışişleri Bakanı olan Davutoğlu mu?

Ya ağustos 2016’da görünüşte IŞİD’e karşı yapılan ama gerçekte Kürt kantonlarının birleşmesini engelleme amacı taşıyan Fırat Kalkanı operasyonuna kadar IŞİD’i meşrulaştırmak için ‘sosyolojik’ gerekçeler yaratmaya çalışan kimdi?

Bahçeli ve Perinçek’in AKP-Erdoğan iktidarının arkasında saf tutmasında Suriye Kürtlerinin kazanımlarını ortadan kaldırmaya yönelik operasyonlar önemli bir rol oynamıştı.

Peki, “Suriye’nin kuzeyinde PYD/YPG’yi benim döneminde vurmaya başladık” diyerek bu savaşçı politikadan nemalanmanın peşinde koşan kimdi?

Davutoğlu, ’90’lı yılların uygulamalarına geri dönülmesinden söz etmişken mesela 7 Haziran 2015 seçimleri öncesinde daha “çözüm süreci” devam ediyorken, Ağrı Diyadin’de HDP-DBP şenliğine asker gönderilip provokasyon yaratılmaya çalışılması bu uygulamalara dahil miydi acaba? O dönem Ağrı Valisi Musa Işın ve İçişleri Eski Bakanı Efkan Ala arasında yapıldığı iddia edilen telefon görüşmesinde istihbaratın HDP-DBP şenliğinin yapıldığı bölgede 30 kadar PKK’linin olduğu bilgisini verdiği belirtiliyor ve Ala, valiye çatışma çıkartıp provokasyon ortamı yaratmak için bölgeye asker sevk edilmesi talimatını veriyordu. Ama gelin görün ki, bugün ’90’lı yılların uygulamalarından dönülmesinden şikayet eden dönemin başbakanı Davutoğlu bu provokasyonla ilgili iddiaları araştırmak yerine bu iddiaları gündeme getiren Selahattin Demirtaş’ı “Terör örgütünün ağzıyla konuşmak”la suçluyordu.

Davutoğlu, kendini aklamak için 7 Haziran seçimleri sonrasındaki sürece dair gerçekleri de karatmaya çalışıyor. Davutoğlu’nun söylediklerine bakılırsa AKP’nin tek başına hükümet olma çoğunluğunu kaybettiği 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra koalisyon kurulması için ellerinden geleni yapmış ama muhalefet yanaşmadığı için yeniden seçime gitmek zorunda kalmış! Oysa o süreci az buçuk takip eden herkes AKP ve Erdoğan’ın bu koalisyon görüşmelerini sadece bir oyalamaca olarak kullandıklarını ve bu süreçte savaş ve kaos planını devreye sokarak ülkeyi seçime götürdüklerini hatırlayacaktır.

10 Ekim 2015’te IŞİD’in Ankara’daki Barış Mitingi’nde yaptığı katliamdan sonra “Oylarımızda yükseliş trendi var” diyen Bahçeli ya da Perinçek miydi?

Yine seçim meydanlarında o dönem HDP Eş Başkanı olan Demirtaş’ı “Kendisi siyaset yapıyor, kardeşi dağda terörist” diyerek hedef gösteren bugün siyasi tutuklamalara karşı olduğunu söyleyen Davutoğlu değil miydi?

Biz hangi Davutoğlu’na inanacağız; bugün Tahir Elçi cinayetinin siyasi bir suikast olduğuna inandığını söyleyen Davutoğlu’na mı, yoksa dün bu iddiaları gündeme getirenlere “Tahir Elçi’ye dönük devletin bir provokasyonu varmış gibi bir tutum takınırsanız, bu hem ülkeye barış getirmez hem de siyasal anlamda bedeli olan bir tutumdur” diyerek tehdit eden Davutoğlu’na mı?

Fazla uzatmaya gerek yok.

Davutoğlu, AKP kendisinden sonra Bahçeli ve Perinçek’in rotasına girdiği için memleketin bu halde olduğunu iddia ediyor.

Oysa gerçek şudur: Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanı ve Başbakan olarak yönetim kademesinde bulunduğu dönemden başlayarak çizdiği rota, AKP iktidarını Bahçeli ve Perinçek’le buluşma noktasına getirmiştir. Başka bir deyişle Davutoğlu’nun Erdoğan’ın en yakınındaki isim olduğu dönemde belirlenen yeni Osmanlıcı, Türk-İslamcı rota, ülkeyi bu karanlık noktaya getirmiştir.

Davutoğlu, gözden düşüp iktidarın gemisinden atıldığı için ne kadar farklı göstermeye çalışırsa çalışsın; yayılmacı emelleri, savaş kışkırtıcılığı, cihatçı çetelerle iş birliği, Kürt sorunundaki hak tanımazlığı, emek düşmanlığı, demokrasi, laiklik ve hukuk karşıtlığı, karanlık provokasyonları ile ülke gericiliği aynı rotada yol almaya devam ediyor. Bu rotanın değiştirilmesi ve ülkenin sürüklendiği bu karanlık girdaptan kurtarılması burjuva gericiliğin Davutoğlu gibi siyaset bezirganlarıyla değil, ancak işçi sınıfı ve halkların dümene geçmesiyle mümkün olacaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa