14 Eylül 2021 00:02

En sportif direktör, bizim taraftar!

Sportif Direktör sözleşme imzalarken

Fotoğraf: Tepecikspor

Paylaş

Futbol, kapitalist bir fabrikanın kritik öneme sahip bir çarkı halini aldığında bu çarkın dişlileri günden güne artmaya başladı. Bu dişliler varlıklarını her şeyden önce forma numaralarında gösterdi: İlk dönemlerde 1-18 dizilimiyle ve sade bir formatta, yalnızca numaranın yazdığı formalarla maça çıkan takımlar artık futbolcularının istedikleri numaraları, üstelik isimleri yazılı şekilde formalaştırmaya başladı. Ardından futbolcu temsilciliğinin bir kılıf olarak kullanıldığı, kulüplerin yönlendirilerek dar alanda ‘kısa’ paslaştırıldığı menajerlik sistemi amatör liglere dahi kabul ettirildi. Bunun sonrasında bir de sportif direktörlük diye bir kavram icat edildi ve kulüpler de birer ikişer bu furyaya kapıldı.

Günümüzde gelinen noktada futbolcuların sırtlarında, numaralarının üstünde yer alan bölümde kulübün en önemli sponsorunun adı yazıyor. Futbolcunun ismi ise en altta, formanın ta dibinde yer alıyor.

Bu yazının konusu, bir sportif direktör. Ama önce sportif direktörlüğün ne olduğunu doğru tanımlamamız lazım.

Sportif direktör; teknik birikimiyle teknik direktöre destek olan, futbolculara özel problemleri de dahil her konuda destek sunan, teknik kadroyla kulüp yönetimi arasında köprü görevi gören bir mevkidir.

Bu görevi tarihte üstlenmiş ilk kişi, Southampton’dan Lawrie McMenemy olarak kabul edilir. 1973 yılında teknik direktör olarak kulüpte çalışmaya başlayan McMenemy 1981 yılında Alan Ball’u teknik direktörlüğe atamıştır. Alman futbolunda ise hem öncü hem de ekol olarak gösterilen isim, 1979 yılından 2009 yılına dek Bayern Munchen’da bu görevi üstlenen Uli Hoeness’tir. Hoeness, 2009’da ise Alman ekibinde başkanlık görevini üstlenmiş; 2014’e dek bu görevi sürdürmüştür.

Türkiye’de sportif direktörlüğün tarihi elbette yurt dışına nazaran biraz kısa. Fenerbahçe’de Aykut Kocaman’ın göreve getirilmesiyle Türkiye’nin ilk kez bir sportif direktör makamını oluşturması söz konusu. Bilindiği üzere, Daum’un görevden ayrılmasına mukabil Kocaman teknik direktörlüğe geçiş yapmıştı… Trabzonspor’da Ünal Karaman’ın, Beşiktaş’ta Önder Özen’in ve Galatasaray’da Tomas Ujfalusi’nin ilk kez üstlendiği bu görevle Türkiye’de sportif direktörlük kavramının içi biraz olsun doldurulmaya başlanmıştı…

Geçtiğimiz hafta 3. Lig’de mücadele eden bir İstanbul temsilcisi, global çapta yapılanmalarını sürdüren kulüplerin izinden giderek bir sportif direktör ataması gerçekleştirdi ve bunu da duyurarak, kurumsal kimliğini güçlendirdiğini ilan etti.

Bu kulüp, Tepecikspor’du. Tepecikspor’u belki hatırlarsınız… Şarkıcı Alişan’ın askerlikten kaçmak için, kendisine bünyesinde futbolcu lisansı çıkarttırıp maçları şeref tribününde puro içerek izlediği 2. Lig temsilcisiydi… Bu durum ortaya çıkınca da Alişan apar topar askere alınmıştı.

Tepecikspor, uzun yıllar boyunca 2. Lig ve 3. Lig’de, çoğunlukla da hedefsiz biçimde oynadığı maçlarla profesyonel liglerde boy gösterdi. Günümüzde de Büyükçekmece Tepecikspor adıyla 3. Lig’de mücadelesini sürdürüyor.

Ve artık, Tepecikspor’un bir sportif direktörü var.

Kulübün yaptığı açıklamaya göre uzun yıllar taraftar, dernek başkanlığı ve amigoluk yapan, “Amigo Mami” lakaplı Muhammet Uçar artık Büyükçekmece Tepecikspor’un sportif direktörü. Yani Amigo Mami artık Tepecik’te teknik açıdan teknik direktörleri besleyecek, futbolcuların sorunlarına çözüm üretecek, yönetimle teknik kadro arasında bir bağ kuracak.

Profesyonellik anlamında diğer kulüplerimize örnek olması gereken bir terfi olduğu su götürmez bir gerçek…

Ne diyelim? En büyük taraftar, bizim sportif direktör! Ya da tam tersi, en büyük sportif direktör, bizim taraftar!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...