03 Eylül 2021 00:23

Vatandaşı es geçen büyüme

Fotoğraf: Eren Ergine/Evrensel

Paylaş

Son açıklanan yüzde 21.7’lik büyüme oranı hükümete yakın medya tarafından anında manşetlere taşındı. Uzunca bir süre de oralarda duracağa benziyor. Kamuoyu ise açıklamanın ne denli gerçekçi olduğunu  sorguluyor. Açıklanan veriye dönük güvensizliğin önemli bir nedeni vatandaşın gündelik yaşamında kolayca gözlemlediği fiyat artışlarının TÜİK tarafından açıklanan verilerle arasındaki uçurum. Burada saptanan tutarsızlık kurum tarafından açıklanan diğer verilere dönük güven kaybını besliyor.

Bunun ötesinde açıklanan büyümenin vatandaşın cebine neden yansımadığı sorusu sıkça dile getiriliyor. Burada elbette sadece ülkemizde değil küresel anlamda pandemiyle birlikte derinleşen gelir eşitsizliğine de vurgu yapmakta fayda var. Zira tüm uluslararası araştırmalar toplumun dezavantajlı kesimlerinin pandemiden asimetrik bir şekilde daha fazla etkilendiğini ortaya koyuyor. Burada elbette yapılan işin niteliği büyük önem taşıyor. Uzaktan çalışmaya müsade eden iş kollarında krizin etkisi pek fazla hissedilmezken hatta aksine teknoloji sektörü genelinde ciddi bir büyüme yaşanırken, yeme-içme, turizm, eğlence gibi hizmet sektörünün istihdamda önemli pay tutan birçok ana bileşeni krizden sert etkilendi. Pandeminin bu asimetrik etkileri bizde olduğu gibi dünyada da pandemi sonrası gelen yüksek büyüme oranlarının sorgulanmasına yol açtı.

İkinci çeyrekte gelen büyümenin bu denli yüksek olmasının kuşkusuz en önemli nedeni ise pandeminin etkilerinin en sert hissedildiği 2020 ikinci çeyreğinde yaşanan yüzde 10’luk sert daralmaydı. Şöyle düşünün yüzde 10 daralma ardından gelen yüzde 20’lik büyüme Türkiye ekonomisi’nin geçtiğimiz iki yıl (tarihsel ortalamasının altında) ortalama yüzde dört civarı bir büyüme gerçekleştirmesine denk geliyor. Bu açıdan verinin bu haliyle dahi Türkiye ekonomisinin patlama yapması vs. şeklinde değil de mevcut büyüme patikasına geri dönüşü şeklinde yorulanması daha doğru olacaktır. Öte yandan bir önceğe göre ekonominin yüzde 0.9’luk bir büyüme kaydetmesi ise geçmiş çeyreklerde yaşanan toparlanmanın güç kaybettiğini gösteriyor.

Kur cephesine baktığımızda ise Erdoğan’ın haziran başındaki faiz çıkışının ardından genel olarak beklentilere paralel sakin bir yaz geçirdiğimiz söylenebilir. Ancak Erdoğan faiz indirimi konusundaki ısrarını sürdüreceğini ağustos ayı başında da gösterdi. “Ben de sinyalimi belli yerlere vermiş oluyorum” sözleriyle Merkez Bankasına mesaj gönderdi. Anlaşılan Erdoğan’ın MB’na verdiği sürenin sonuna yaklaşılıyor.   

MB Başkanı Kavcıoğlu’nun ise geçtiğimiz gün yerli ve yabancı yatırımcılarla yapılan toplantılarda enflasyonun üzerinde politika faizi belirleneceği vurgusuna yer vermediği kamuoyuna yansıdı. Bunun yanı sıra Kavcıoğlu’nun manşet enflasyonun altında seyren gıda dışı enflasyon üzerinde ısrarla durduğu ve burada yükseliş beklemediği ifadesinin de altı çizildi. ÜFE ile TÜFE arasındaki geçişkenliğin düşük seviyede kalacağına dönük ifadeleri de dikkayt çekiciydi. Bu açıklamalardan yapılan çıkarım Merkez Bankası’nın ileriki vadede gıda dışı enflasyon gibi çekirdek göstergeleri ön plana çıkararak faiz indirimine zemin hazırladığı yönünde oldu.

Öte yandan Fed’in bu yıl sonuna kadar varlık alımı programında kesintiye başlaması bekleniyor. Fed Başkanı Powell’ın faiz artırımı için henüz erken olduğu yönündeki açıklamaları ise piyasalardaki iştahı halen destekliyor. Ancak ülkedeki varlık fiyatlarının 2008 krizi öncesiyle kıyaslandığında dahi fazlaca şiştiği bir gerçek. Emlak balonunun zirvesi sayılan 2005-2006 döneminde konut fiyatlarındaki artış yüzde 15’lere varmıştı. Mayıs ayında bu oran yüzde 17’lere tırmandı. Mevcut tabloda konut fiyatları 2008 krizindeki zirvesinin yüzde 38 üzerinde seyrediyor. Bu tablo birçok iktisatçının balonun patlamadan kontrollü bir şekilde havasının alınması yönündeki ısrarlı çıkışlarını da beraberine getiriyor. Powell son konuşmalarında işin bu tarafına değinmedi. Ancak bu ivmenin devamı halinde Fed’in sıkılaşma takviminin öne çekilmesi söz konusu olabilir. Elbette sonbahardan itibaren pandeminin seyri de alınacak kararlar açısından belirleyici olacak. Karantina tedbirlerinin tekrar gündeme geldiği bir ortamda Fed’in duruşunu değiştirmesi çok kolay bir tercih olmayacaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...