23 Haziran 2021 00:10

İçime sığmayan öfkem

Manisa | Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Birkaç gündür belleğimi saran öfkemin dilimi ve kalemimi etkilememesi için uğraş veriyorum. Ülkede giderek tırmanan ırkçılığın suskun, edilgin bir çoğunluk tarafından görmezden gelinmesi hem öfkelendiriyor hem de ürkütüyor insanı. Artık insanlarımızı ölümlere alıştıran, korku iklimini topraklarımızın dört bir köşesine yaymaya çalışan bir algı operasyonuyla karşı karşıyayız. İktidarın foyaları bir bir ortaya çıktıkça bu algı daha da yurt sathına yayılıyor. Hukuksuzluğun, adaletsizliğin, eşitsizliğin, yoksulluğun arttığı şu günlerde düşünen, düşüncelerini açıklamaya çalışan aydınlık insanlara söz düşmüyor. Söz yeraltı liderlerine, yeraltı liderleriyle ilişkisi olmuş kirli gazetecilere ve siyaset erbabı içindeki kirli politikacılara düşüyor. Onlar halkların her gün biraz daha karışan zihinlerine yeni halkalar ekliyorlar. Gencecik insanlar öldürülüyor, kadın cinayetlerinde artış var. Devletin etkili makamlarından ses çıkmıyor. Ülkede ırkçılık yok diyorlar ama ırkçılık yok diyen iktidarın Kürt lafına bile tahammülü yok. Şimdi halkın oylarıyla Meclise girmiş HDP’nin kapatılması için bir operasyonun düğmesine bastı iktidar. Seçimlerde HDP’nin kazandığı 65 belediyenin 59’una kayyum atanmış durumda. Güneydoğu’daki birçok ilçeye yaptırılan güvenlik güçleri baskınları da cabası. Şimdi Başkanlık sisteminden demokrasiye geçiş çağrıları başladığından beri Kürtlerin oy potansiyelini devre dışı bırakmak isteyen Cumhur İttifakı Türkiye’de bir kez daha parti kapatma meselesini gündemin ortasına koydu. Oysa asıl gündem adaletin, savcı ve hakimlerin türlü yolsuzluk belgelerine rağmen bu yolsuzluklara adı karışan siyasiler için kıllarını kıpırdatmamaları, sessiz kalmalarıdır.

Gelelim medyamıza. Medyamızın görünür yanı içler acısı. Devlete ve iktidara iliştirilmiş bir gazeteciliğin peşinde rant için koşanları etiketlerine bakıp gazeteci sanıyor insanlar. Oysa gazetecilik onurlu bir meslektir. Ne mutlu ki, bu onurlu mesleği günümüzün zor koşulları içinde bile sürdürebilen kalemlere sahibiz. Varsın yandaş medya çoğunluk olsun, varsın yandaş medya sermayeye yaslansın. Ama bir avuç gazeteci bu ağır ortama rağmen halkı bilgilendirmekten geri durmuyorlar. Haber ve yorumlarıyla halkımıza umut veriyorlar.

Evet dostlar, öfkem büyük Deniz Poyraz’ın katledilmesini görmezden gelen katili “Adın neydi abicim” diye ifade alan polislerimiz ve HDP’ye dönük bu olayı hafifletmeye çalışan kiralık kalemlerimiz var. Onun için öfkem içime sığmıyor. Bu aralar Nazım Hikmet’in Mazeret şiirinden son dizeleri hatırlıyorum. Şöyle diyor usta “öfkeden ağlanasıya sersem, gaddarcasına bedbahtız, fakat asla umutsuz değil”

Bugünkü yazıyı Murathan Mungan’ın bir şiiriyle sonlayacağım. Acımasızca öldürülen yiğit çocuklar için. 80’li yıllarda yazdığı bir şiir “Fırtına”

Bak yine yaklaşıyor fırtına
Bak yine yükseliyor dalgalar
Yollardan sonra
Yıllardan sonra
Şarkılar söylüyor çocuklar
Yollardan sonra
Yıllardan sonra
Yeniden yan yana onlar

Ne geçmiş tükendi, ne yarınlar
Hayat yeniler bizleri
Geçse de yolumuz bozkırlardan
Denizlere çıkar sokaklar

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...