21 Haziran 2021 00:22

Anayasa Mahkemesi siyasi suikasta ne diyecek?

Deniz Poyraz'ın annesi (solda)

Deniz Poyraz'ın annesi (solda) | Fotoğraf: Eda Aktaş/Evrensel

Paylaş

İzmir’de HDP il binasını basıp Deniz Poyraz’ı katleden saldırgan Onur Gencer, ifadesinde “PKK’dan nefret ettiğim için böyle birşey yapmak istedim” diyor.

Peki, PKK’den nefret ettiğini söyleyen biri neden Anayasa’ya göre faaliyet yürütüp seçimlere giren ve Mecliste Kürt sorununun demokratik, barışçıl yöntemlerle çözümünü savunan bir partinin il binasını basıp insanları alçakça katleder?

Bu sorunun yanıtının, Cumhurbaşkanı Erdoğan başta iktidar sözcüleri ve ‘Cumhur İttifakındaki ortağı Bahçeli’nin uzunca bir süredir HDP’yi ve yöneticilerini ‘terörizm’ ile suçlayıp hedef göstermelerinden bağımsız verilemeyeceği açıktır.

Tıpkı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının bu hedef göstermeler ve “Kapısına kilit vurulması” çağrıları sonrasında HDP’nin kapatılması istemiyle iddianame hazırlaması gibi. Dahası, Anayasa Mahkemesinin “Yapılan suçlamalar ve partinin yetkili kurulları arasında bir ilişki bulunmadığı” için iddianameyi iade etmesine rağmen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kapatma istemiyle ikinci kez iddianame hazırlaması gibi.

Anayasa Mahkemesi, HDP’nin kapatılması istemiyle hazırlanan ikinci iddianame ile ilgili ilk incelemesini bugün yapacak.

Organize suç örgütleri, iktidar ve sermaye çevreleri arasındaki kirli ve kanlı ilişkiler konusunda orta yere boca edilmiş ifşaat ve iddialar karşısında sessiz kalan savcılığın HDP’nin kapatılması konusundaki ısrarı, yargı kurumunun iktidarın siyasi hesaplarına ne düzeyde bağlanmış olduğunu açıkça gözler önüne seriyor. Bu nedenle kapatma davasını iade ettiği için iktidarın fiili ortağı Bahçeli’nin “O da kapatılsın” diyerek hedef gösterdiği Anayasa Mahkemesinin vereceği karar, aynı zamanda bu siyasi suikastı onaylayıp onaylamadığını da gösterecek.

İzmir’de HDP il binasının basılıp Deniz Poyraz’ın katledilmesi ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının HDP hakkında kapatma davası açması bir ve aynı politikanın iki yüzü olarak karşımızda duruyor.

Katil Onur Gencer sanıldığı ya da iddia edildiği gibi, Suriye’de cihatçı çetelerle birlikte sürdürülen savaşta eğitildikten sonra boşta kaldığı, psikolojik sorunlar yaşadığı için bu saldırıyı yapmış gözü dönmüş bir cani değildir. Aksine Gencer’in Suriye’de parçası olduğu müdahale ve İzmir’de gerçekleştirdiği saldırı, politik hedef bakımından bir bütünlük oluşturuyor. Çünkü nasıl Suriye’deki operasyonlar iktidarın Kürt sorununu “Ezerek çözme” politikasına bağlı olarak ve Suriye’deki Kürtlerin kazanımlarının tehdit olarak görülmesi nedeniyle yapılıyorsa HDP’ye yönelik saldırı da HDP’nin bu politikanın önünde bir engel olarak görülmesinin bir sonucudur.

Ancak “Ezerek çözme” siyasetinin hedefinin sadece HDP ya da Kürtlerden ibaret olduğunu sanmak da büyük bir yanılgı olacaktır. Çünkü iktidar bu politikayı şovenizmi kışkırtmanın ve bütün muhalif kesimleri zapturapt altına alacağı bir baskı ortamı oluşturmanın aracı olarak kullanmak istiyor. Başka bir deyişle oldukça zor günler geçiren iktidar, bu politikayı bir kurtuluş olarak gördüğü faşist rejim inşası için “Yol temizliği”nin aracı haline getirmeye çalışıyor.

Tam bu noktada Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının HDP hakkında hazırladığı kapatma iddianamesi, ne kadar hukuki kılıfa büründürülmeye çalışılırsa çalışılsın iktidarın bu politik hedefleri kapsamında atılmış bir adım olarak anlam kazanıyor. Çünkü HDP’nin kapatılması istemiyle hazırlanan iddianame, asıl olarak ülkede zaten oldukça sınırlı-güdük bir biçimde uygulanabilen demokratik siyaset yapma hakkının ortadan kaldırılması amacına hizmet ediyor.

HDP’ye yönelik kapatma davası üzerinden ülkede demokrasi mücadelesinde yer alan bütün güçler “terörizm” ya da “terör iş birlikçiliği” iddiası kapsamında baskı altına alınmak isteniyor. Dolayısıyla bu iddianame son günlerde dili sıkça ‘sürçen’ Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Türkiye çok partili sistemden huzur bulamıyor” sözlerinin gereğini yapma, iktidarın çizdiği sınırların ötesinde siyaset yapma hakkının ortadan kaldırılması amacını taşıyor. Zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, İP Genel Başkanı Akşener’in Rize’de provokatif bir saldırıya maruz kalması sonrasında söylediği “Daha neler olacak neler. Bunlar iyi günler” sözleri de nasıl bir siyasi iklim yaratılmak istendiğini ortaya koyuyordu.

Gelinen yerde Deniz Poyraz’ın katledildiği saldırıya toplumun geniş çevreleri tarafından gösterilen tepkiler, HDP’ye yönelik kapatma davasının da meşru görülmediği biçiminde okunmalıdır. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin kararı, bu siyasi suikasta karşı tutumunu da gösterecektir. Ancak karar ne olursa olsun, iktidarla kader birliği yapan çevreler dışında toplumun çok geniş kesimleri demokratik siyasetten yana tavrını ortaya koymuştur ve demokrasi mücadelesi bakımından belirleyici olan da budur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...