11 Haziran 2021 00:39

"Devletin öyle işleri olur" (mu?)

Erdal Aras ve Süleyman Soylu fotoğrafı

Fotoğraf: Sedat Peker'in youtube yayınından ekran alıntısı ve Twitter'dan paylaştığı fotoğraf

Paylaş

Organize Suç Örgütü Lideri Sedat Peker’in, bir zamanlar kendisinin de parçası olduğu organize suç örgütleri, devletin yönetim kademeleri ve sermaye çevreleri arasındaki kirli ve kanlı çıkar ilişkileri ile ilgili ifşaları ve iddiaları tartışılmaya devam ediyor.

Neler var bu ifşalarda?

Devletin SADAT (Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Adnan Tanrıverdi’nin kurucusu olduğu “özel güvenlik şirketi”) üzerinden gönderdiği silahlar ve Suriye’deki savaş suçları var.

“PKK’ye yardım ediyorlar” denilerek Kürt iş insanlarının dönemin İçişleri Bakanı Ağar ve kullandığı çeteler tarafından katledilmesi var.

Sonra Özel Harp Dairesi Özel Kuvvetler Komutanı Korkut Eken’in Kıbrıs’taki karanlık ilişkileri ortaya çıkaran Kutlu Adalı’yı öldürtmek için Peker’den ‘eleman’ istemesi var.

AKP MKYK Üyesi Metin Külünk üzerinden Almanya’da Osmanen Germania (Almanyalı Osmanlılar) adlı AKP yanlısı çete yapılanmasına gönderilen paralar var.

Özetle bu ifşalarda devleti yönetenlerin organize suç örgütleriyle, mafyayla, çetelerle nasıl iç içe geçmiş oldukları ve bunları nasıl kullandıkları var.

Peker’in ortaya döktüğü bu kirli ve kanlı ilişkiler konusunda yürütülen tartışmalarda dikkat çeken eğilimlerden biri de “Devletin öyle işleri olur” yaklaşımıdır.

Gerçekten de dünyaya dönüp baktığımızda devletlerin suç örgütlerini, çeteleri, kontra yapılanmaları kendi çıkarları için kullandıkları sayısız örnekle karşılaşabiliriz.

İlk akla gelenlerden biri ABD’nin, arka bahçesi Venezuela’da böylesi çete yapılanmalarını ve gizli ilişkileri kullanarak defalarca darbe girişimlerinde bulunmasıdır.

Sadece ABD’nin değil; bütün emperyalist-kapitalist ülkelerin sicillerinde dünyanın birçok ülkesinde benzer suç organizasyonlarını kullanarak yapılan kanlı operasyonlar, işlenen insanlık suçları bulunuyor.

Meseleye buradan bakınca Peker’in ortaya döktüğü kirli ilişkileri ve işlenen suçları “Bütün devletler öyle işler yapıyor” deyip geçebiliriz.

Ancak mesele bundan ibaret değil. Meseleyi açığa kavuşturmak için “Devletler bu işleri kimlerin çıkarları için ya da hangi çıkarları korumak için yapıyor?” sorusunu da sormak gerekiyor.

Mesela ABD yönetimi, çeteleri kullanarak Venezuela’da darbe girişimi yaparken Amerikan halkının çıkarlarını mı korumak istiyor?

Elbette değil. ABD yönetimi nasıl binlerce kilometre ötedeki Irak’a Amerikan halkının değil, başta petrol tekelleri olmak üzere ABD’li tekellerin çıkarlarını korumak için müdahale ettiyse, Venezuela’da darbe yapmaya çalışırken de yine kendi tekellerinin çıkarlarını savunuyor.

Sedat Peker, Suriye’ye SADAT üzerinden silah gönderilmesini ifşa ederken bile Suriye’ye müdahale edilmesine itiraz etmiyor. Aksine “Suriye’ye girilmeli mi, girilmeli, kalınmalı mı, kalınmalı”, “Libya’da olmamız çok önemli, Mavi Vatan” gibi ifadelerle buralarda cihatçı çetelerle kurulan ilişkileri ve uluslararası hukuka göre suç sayılan icraatı savunuyor.

Neye itiraz ediyor?“Buradaki ihaleler neden hep aynı 5-10 aileye, şirkete veriliyor” diyerek kendisine pay verilmemesine itiraz ediyor.

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı İlnur Çevik, 2018’de gerçekleştirilen Afrin operasyonundan sonra ne demişti? “50 şehit verdik ama oradaki ihalelerden büyük pastayı Türk müteahhitler alacak” demişti.

Yani Suriye ve Libya’ya müdahale ederken halka “milli çıkarlar” ve “devletin bekası” üzerine nutuk çekenler kapalı kapılar arkasında aslında buralardaki ihaleleri, el konulan kaynakları kendi aralarında paylaşıyorlar.

Çünkü gerçekte “milli çıkarlar” dedikleri çıkarlar aslında iktidarın siyasi sözcülüğünü yaptığı tekellerin çıkarlarından ve “devletin bekası” dedikleri şey de devletin burjuvazinin/tekellerin çıkarlarını korumaya/savunmaya devam etmesinden başka bir şey değildi.

Bunun aksini iddia edenler o zaman şu sorulara da yanıt vermelidirler:

Rize İkizdere’de taş ocağı açan Cengiz Holding ve kendi yaşam alanlarını savunmak isteyen köylüler karşı karşıya geldiklerinde iktidar, yargı kurumları, devletin kolluk güçleri hangi tarafın çıkarlarını savunmuştur?

Soma’da 2014’te 301 işçinin yaşamına mal olan iş cinayetinden sonra iktidar, kolluk güçleri ve yargı kurumları işçilerden mi, yoksa patronlardan mı yana olmuştur?

Dönemin Başbakanlık Müşaviri Yusuf Yerkel, daha fazla kâr için gerekli güvenlik önlemlerini almayıp 301 işçinin iş cinayetine kurban gitmesine neden olan patrona mı, yoksa bu cinayete tepki gösteren maden işçisine mi tekme atmıştı?

Bu devlet kimin çıkarlarını savunuyor?

Borçları nedeniyle intihar eden Manisalı Çiftçi Fahrettin Aktaş’ın mı, yoksa Ziraat Bankasından 750 milyon dolar kredi alıp bu krediyi ödemeyen Demirören’in mi?

Pandemi sürecinde ücretsiz izinler, kısa çalışma ödeneği ile açlığa mahkum edilen; aldığı asgari ücretten bile vergi alınan on milyonlarca işçinin mi, yoksa son 18 yılda devlette 203 milyar dolar ihale alan ve 128 kez vergi borçları silinen 5’li çetenin (Cengiz, Limak, Kalyon, Kolin, Makyol) mi?

Zamanında “En Hayırsever İş Adamı” ödülünü alan Peker bütün bu ifşaları yaparken “Devlet kutsal, bizim meselemiz kişilerle” demeyi unutmuyor. Çünkü “kutsal” dediği devletin kendisinin de parçası olduğu sınıfın (burjuvazinin) çıkarlarını savunduğunu ve bu çıkarları savunmak için her türlü kirli ve kanlı ilişkiden geri durmadığını, durmayacağını çok iyi biliyor.

Eğer devletin bu sömürücü azınlığın devleti olmasına razıysak, o zaman bu sömürücü azınlığın çıkarlarını korumak için “öyle işler” yapmasına da razı olabiliriz. Fakat buna razı değilsek, olup bitene seyirci kalmayı bırakmalı ve pis kokuları dört bir yana yayılan bu çürümüş düzene karşı halkın söz sahibi olduğu, halkın çıkarlarını savunan bir iktidar ve devlet için mücadele etmeliyiz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...