06 Mayıs 2021 00:24

Anormal normalleşme!

Mısır bayrağı

Mısır bayrağı | Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Nihayet Türkiye, Mısır’a resmi bir heyet göndereceğini duyurdu.

Türkiye-Mısır ilişkileri, Arap ayaklanması başlayalı beri Türkiye’nin diplomasiden çok uzak, iç politikaya endeksli, seçim meydanlarını coşturan sloganlara indirgenen, “Bunun neresinde ülke çıkarı var?” diye soranların vatan haini ilan edildiği Orta Doğu politikasının tek başına özeti oldu. Geçtiğimiz 10 yıllık sürecin Türkiye’ye diplomatik, güvenlik, ekonomik, prestij dahil birçok açıdan bedeli ağır oldu. Gerçi biz daha ayaklanma dönemlerinin Türkiye’ye ekonomik maliyetini bile bilmiyoruz. Belki Türkiye-Mısır ilişkileri normalleşme kulvarına girer de dosya dosyayı açar biz de en azından Mısır’da İhvan’ı, Libya’da Trablus’u desteklemenin memlekete maliyetini konuşmaya başlarız!

Yıllar süren hedefi belirsiz söylemlerden bölgesel şartların zorlaması ile de olsa yavaş yavaş vazgeçilmesi Türkiye açısından olumlu bir durum. Her ne kadar Mısır ile normalleşme niyetlerinin beyan şekli Türkiye’nin epey yıpranmış prestijini biraz daha aşındırsa da iki ülke arasında resmi görüşmelerin başlaması, diplomatik heyetlerin yüz yüze görüşecek olması son 10 yıllık hatalı politikanın sonuçlarının az da olsa düzeltilmesini ve bundan sonraki sürecin sağlıklı bir zemine oturtulmasını sağlayabilir.

Muhtemelen “Yahu Mısır ile barışmak bu kadar mı önemli?” diye sorabilirsiniz. Veya akıllara “Türkiye’nin Mısır ile barışmasını gerektiren zorunluluklar var da Mısır niye bu kadar rahat üstten üstten konuşuyor?” sorusu gelebilir.

Aslında Türkiye-Mısır ilişkilerinin düzelmesine Mısır’ın da ihtiyacı var. İsrail ile Körfez ülkelerinin normalleşmesi, pandemi, ekonomik kriz, Mısır dışındaki Müslüman Kardeşler üyelerinin baskıları, Etiyopya ile neredeyse savaşın eşiğine getiren baraj krizi, sınır komşusu Libya’daki radikal örgütler, Akdeniz’deki enerji mücadelesinin gerektirdiği yoğun ve girift diplomasi, bölge ülkelerinin birbirleri ile çekişmelerinde dengeli bir duruş belirlemek, herkes için bataklığa dönen Yemen dahil Mısır’ı sıkıştıran çok sayıda kriz var.

Geçtiğimiz günlerde Mısır’da kamu bütçesi oylandı ve giderek derinleşen fakirleşme ve artan işsizliğin yarattığı huzursuzluğun nasıl sakinleştirilebileceğini yazıyor Mısır basını. 2011’den beri durulmayan Mısır Covid-19 salgınında da ağır darbe yedi

Mısır Maliye Bakanı, sadece turizm ve inşaat sektörlerinde 2020 yılında 23.6 milyar dolarlık gerileme olduğunu açıkladı. Ekonomideki gedikleri en hızlı kapatan sektörlerin başında gelen turizme ümit bağlanmasının sebebi de bu. Nitekim Mısır, 2015 yılında Sina’da Rus uçağının düşürülmesinden beri durdurulan uçuşların yeniden başlamasını sevinçle karşıladı. Malum, Rus turistlerin favori destinasyonlarından Türkiye’ye yapılan rezervasyonlar bir bir iptal edilirken Mısır Rus turist kitlesinin tercihi olmak istiyor. En az 1 milyon Rus turist beklentisi ile hazırlıklar da hızla devam ediyor.

Diğer taraftan Türkiye-Mısır ilişkilerinin önündeki en büyük engel ve Sisi yönetiminin kırmızı çizgisi Müslüman Kardeşler. Türkiye, Mısır ile ilişkileri normalleştirme niyetini dile getirmeye başladığında Mısır’dan yapılan resmi/gayriresmi bütün açıklamalarda Müslüman Kardeşler dosyası şartlar listesinin en başındaydı.

Türkiye, İstanbul’daki Müslüman Kardeşler’e bağlı medyaya ‘ayar’ çekti, Mısır’ın gözüne batan bazı isimlerin başka ülkelere gideceğine dair çoğu hâlâ teyidsiz ama yalanlanmamış adımlar attı.

Son olarak Müslüman Kardeşler örgütünün önde gelen ve haliyle Mısır’ın arananlar listesinin tepesindeki isimlerden biri olan İbrahim Münir, “Mısırlıların çıkarına olacak gelişmeleri destekleyeceklerini, Türkiye-Mısır ilişkilerine zarar verme niyetinde olmadıkları” mealinde bir açıklama da yaptı.

Mısır’ı rahatlatmak için Türk tarafının baskısı ile mi olacak bilinmez ama Müslüman Kardeşler örgütün üst yönetiminin yeniden seçilmesi için hazırlıklara başladı. Yeni liderlerin 45 yaşından küçük olması gibi şartların olduğu belirtilen bu seçim en azından Türkiye’deki Müslüman Kardeşler kadrosunun ‘Mısır tarafından mimlenmiş’ olan isimlerini sahne gerisine çekmeyi sağlayabilir.

Sonuçta, Mısır her ne kadar Türkiye ile ilişkilerinde “Müslüman Kardeşler kırmızı çizgimiz” ön şartı ile çıkışlar yapıyor olsa da örgütün Türkiye’deki binlerce üyesinin tek tek peşine düşecek değil. İstanbul’dan yayın yapan Müslüman Kardeşler televizyonlarının susması veya üsluplarını yumuşatması Mısır açısından başlı başına bir kazanım oldu zaten.

Ancak Sisi liderliğindeki mevcut Mısır yönetiminin ülke içindeki tehdit algıları da Müslüman Kardeşler ve ayaklanma döneminde örgütün faaliyetleri çerçevesinde şekillenmiş durumda.

Bugünlerde Mısır’da Kerdasa Katliamı ve katliama katıldıkları gerekçesiyle idam edilen 9 kişi konuşuluyor.

Olay şu; ayaklanma döneminde Kardese adlı köyde göstericiler bir karakola saldırır ve 11’i polis olmak üzere 15 kişi öldürülür. Muhalif kesim karakol saldırısının kurmaca olduğunu ve o dönemde Mısır polisinin bunu bahane edip 900 göstericiyi öldürdüğünü savunuyor. Bu kesim mahkeme süreçlerinin de kurmaca olduğunu savunurken yönetim, karakol baskınına katılanların farklı saldırılara bizzat katıldıklarını ve ölümle sonuçlanan eylemleri provoke ettiklerini öne sürüyor.

Tartışmalar devam ededursun 15 kişiye idam cezası verildi, 9 kişinin infazı gerçekleştirildi. İnfazların ramazan ayında gerçekleştirilmesi ülke içinde tepkilere sebep oldu ancak sadece ramazan ayında yayımlanan oldukça meşhur dizilerden birinin konusu o saldırıydı.

Müslüman Kardeşler örgütüne yönelik gövde gösterisi olarak yorumlanabilecek bu olaylar silsilesi mevcut Mısır yönetiminin hem iç hem dış politikada Müslüman Kardeşler’e yönelik sert yaklaşımlarının esnemeyeceğini de gösteriyor.

Diğer taraftan Arap ayaklanması başlayalı beri köprülerin altından çok sular aktı. Türkiye-Mısır ilişkileri artık sadece iki ülke arasındaki ilişkilerle sınırlı değil.

Türkiye Mısır ile normalleşecekse Suudi Arabistan, BAE başta olmak üzere bölge ülkeleri ile de diplomasi kanalları açmak zorunda. Libya ve Doğu Akdeniz başta olmak üzere Mısır’ın olduğu her platformdaki ağır toplarla buzları eritmesi gerekiyor.

Ayaklanma döneminde, Suudi Arabistan başka olmak üzere bölge ülkeleri ile farklı cephelerde yer alan Türkiye’ye karşı epeydir “İşgalci Osmanlı devletini yeniden canlandırmaya çalışan ülke” söylemleri ile karşı kampanyalar yürütülüyor.

Türkiye, bölge ülkelerinin İran’a yönelik tehdit algısı ile neredeyse aynı kategoride görülüyor.

Türkiye’nin epeydir bölgedeki tek dostu olan Katar bile Suudi Arabistan ile barıştı ama Türkiye Suudi Arabistan’ın Türk mallarına yönelik gayriresmi boykotunu kıramadı hâlâ. Buna ek olarak Suudi Arabistan 8 Türk okulunu kapatacağını da duyurdu.

Gerçi Türkiye’nin Mısır’da Müslüman Kardeşler’e yönelik darbe finanse etmekle, İsrail ile normalleşme sürecinden dolayı Filistin davasını satmakla suçladığı Birleşik Arap Emirlikleri’ne büyükelçi ataması, Suudi Arabistan kralı ile telefon görüşmesi yapılması bölgeye yönelik politikaların sağlıklı bir kulvara sokulması adına oldukça önemli gelişmeler.

Velhasıl, zararın neresinden dönülürse kârdır ancak Türkiye-Mısır ilişkilerinin normalleşmesi şimdilerde başlamış olan abartılı bahar havaları söylemlerinin aksine çok ağır dosyaların raflardan indirilmesi ile başlayacak. Ki, o dosyalar sadece Türkiye ve Mısır’ı değil son 10 yılda bölgede yaşanan onlarca gelişmeyi de içeriyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...