26 Nisan 2021 00:36

Sanders’ın beyzbol takımından Avrupa Süper Ligi’ne

Fotoğraf: Wikimedia Commons(CC BY-SA 4.0)

Paylaş

ABD’li “demokratik sosyalist” Politikacı Bernie Sanders, 1981’de Burlington belediye başkanı seçildiğinde ilk hedefi şehre bir beyzbol takımı kazandırmaktı. Gençliğinde Brooklyn Dodgers’ın mahallesi için ne kadar önemli olduğunu ve Dodgers’ın şehri terk edişinin yarattığı boşluğu yakından deneyimlemişti. Dodgers’ın vedası, Sanders’a mevcut ekonomik düzende milyonların duygularının, tek bir kişinin ekonomik çıkarları karşısında bir anlamı olmadığı dersini ilk verenlerdendi.

ABD’de beyzbolun en üst mertebesi Major League Baseball sıradan insanların söz sahibi olabileceği bir yer değil. Ligin tekel konumu bizzat ABD Kongresinin “istisnai” koruması altında. Ülkenin “ulusal eğlencesi” kabul edilen beyzbolun liginin patron çiftliğinden hallice oluşu ABD’de spora yaklaşımın bir özeti. Ancak son dönemde Amerikan futbolu ve basketbolun gerisine düşse de beyzbolun ülkede o kadar köklü bir yeri var ki hiçbir zaman tek bir ligle yetinilmedi. Siyahların beyazlarla aynı sahaya kabul edilmediği dönemde ortaya çıkan Negro League deneyimini üç yazılık bir seriyle anlatmaya çalışmıştım. Minor League de 120 yıllık geçmişiyle farklı bölgelerde, farklı liglere ve onlarca takıma yayılmış bir gelenek.

Sanders’ın Burlington’daki esas hedefi 40 bin kişilik bu şehre, patronların değil kent sakinlerinin sahibi olduğu bir Minor League takımı kazandırmaktı. Ligin buna izin vermediği ortaya çıktı ancak Sanders yine de projesini hayata geçirdi ve Vermont Reds kuruldu. Burlington 2020’ye kadar Minor League’deki mevcudiyetini korudu fakat “esas patron” Major League Baseball’un 2 yıl önce gündeme getirdiği plan dahilinde kapatılan 40 takımdan biri olmaktan kurtulamadı. Tenkisatın gerekçesi Minor League’in yeterince kârlı olmaması, oyuncu yetiştirmek için yeterince modern olmaması vs. idi.

Sanders bu plana en sert tepkiyi gösterenlerdendi. Onun söyledikleri, son Avrupa Süper Ligi tartışması da dahil dünyanın dört bir yanında sporseverlerin endüstrinin patronlarıyla yaşadıkları/yaşayacakları sorunlarla birebir ilişkili:

“Gözlerimle gördüğüm şey Minor League beyzbolun bir topluluğa neler yaptığıydı. Çocukların maçlara gidebilmesi, ailelerin makul ücretli biletleri karşılayabilmesi, çocukların oyunculardan imza alabilmesi. Büyük bir heyecan ve topluluk ruhu yaratıyordu…”

“…Beyzbol sadece New York Yankees’te oynayan müthiş bir sporcuya 50 milyon dolar ödemek değildir ve Major League Baseball gibi kârlı bir organizasyonun bu ülkedeki pek çok yerde beyzbolu tasfiye etmesi beni çok kızdırıyor.”

***

Kapitalizmin olduğu her yerde genelin çıkarlarıyla suyun başını tutan bir avuç insanın çıkarları arasında uzlaşmaz bir karşıtlık var. Spor endüstrisinde bunun en tipik karşılığı hepsi birbirini etkileyen çok katmanlı bir tekelleşme. Yarış sahası (lig) tekelleşir ki bunun en üst formu ABD’deki gibi kapalı liglerdir. Burada eşitsiz güç dağılımıyla serbest rekabet daraldıkça daralır ve sadece en zenginlerin, güçlülerin kârlı rekabetine izin verilir. Endüstrinin pastası sadece elitleri besledikçe yerele, küçüğe yaşam hakkı tanınmaz. Sadece kâr için spora izin ve zaman vardır. Sadece onun “tüketilebileceği” koşullar yaratılır.

Hafta içi Avrupa Süper Ligi’ni tartışırken meselenin dayandığı bu temeli irdelemeye çalıştık. Endüstri doğası gereği bir sonraki adımı atmaya çalışıyor. Şu an hangi retoriği kullanırsa kullansın yönetenler arasındaki tek anlaşmazlık ligin sahipliği üzerine. Oysa taraftar gruplarının dilinde karşılığını bulan isyanın temeli, (daha) yereli, (daha) ufağı, (daha) kâr odaklı olmayanı ezip geçen tekelci düzene karşı.

Makro düzeyde bu tepkinin geniş kesimler içerisinde kapitalizmi tartıştırması profesyonel futbolun geleceğine etkisinden daha anlamlı. Mikro düzeyde ise yani futbol açısındansa çıkış yolunun Şampiyonlar Ligi’nin Premier Lig’in ya da “Bizim ürettiğimiz değerden Anadolu takımları faydalanıyor” diyen açgözlü GS-FB-BJK anlayışından geçmediği açık. Ülke içinde Avrupa Süper Ligi gündemi sonrası açıklama yapma ihtiyacı hisseden grupların hangileri olduğuna bakmak bile bir şeyler söylüyor. Sporu sadece ekran başından ulaşılabilen bir edilgen tüketici içeriğine ya da fanatik tapınma seansına çeviren kapitalizme karşı atılacak her yerel adım çok anlamlı.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...