19 Nisan 2021 00:36

Lena’ya, Vera’ya, Diren’e, Feda’ya bir çocuk parkını çok görmeyin!

Fotoğraf: Yücel ailesinin arşivi

Paylaş

Depreme hazırlıklı mıyız?

Peki ya bir salgının ortasında deprem kapımızı çalarsa? Ne kadar hazırlıklıyız?

Ekim ayında meydana gelen İzmir depremi devletin, memleketin ne kadar hazırlıksız olduğunu gösterdi. Depremin merkez üssü Yunanistan’ın Sisam adası açıklarıydı. Yani İzmir Seferihisar’a 23 kilometre uzaklıkta. Yunanistan tarafında 2 insan hayatını kaybederken İzmir’de 118 insan can verdi! Depremin merkez üssü ya İzmir olsaydı? Düşünürken bile dehşete kapılıyor insan.

Birkaç gün önce İzmir’de depremzedeleri ziyaret ettim. Can kayıplarının yaşandığı, ağır zayiatın verildiği Bayraklı ilçesinde mağdur ailelerle buluştum. Özellikle Yücel ailesi beni derinden etkiledi. Acılarına rağmen gösterdikleri mücadele azmi hepimize, bütün topluma örnek.

Emine ve Hüseyin Bilgin Yücel çifti depremde iki çocuklarını kaybetmiş. Diren 2.5 yaşında, Feda ise 9. Tam 37 kişiye mezar olan Rızabey Apartmanı’ndan sağ kurtulamamış çocuklar. Kurtarma çalışmasının 4’üncü gününde 4’üncü kattaki enkazdan çıkarılmışlar.

Aynı daireden iki çocuğun daha cansız bedeni çıkarılmış: Vera (6) ve Lena (4). Acılı ebeveynler Deniz ve Nilay Yücel çifti, Emine ve Hüseyin Bilgin Yücel çiftiyle akrabalar. O gün çocukları ninelerinin yanına bırakmışlar. Yani deprem, Arife Yücel (62) ve torunlarıyla birlikte, o evden 5 can almış.

Yücel ailesi bana, enkaz kaldırma çalışmalarının yetersiz olduğunu hatırlatıyor: “Koca İzmir’de iki hilti bir demir kesme aletini zor buldular. Somalı madenciler yardıma gelmişti, işçiler ilk 1 saat kazma aradılar, bulamadılar. Çok vakit kaybedildi. Belki de çocuklar kurtulabilirdi.”

“Ateş düştüğü yeri yakar” sözüne sitemliler. “Hayır, böyle olmamalı, ateş düştüğünde herkesi, bütün toplumu yakmalı” diyorlar. Haklı olarak depremden sonuç çıkarılmadığını düşünüyorlar.

Emine Yücel diyor ki; “Ben çocuklarımı kaybettim. Ama sadece kendi çocuklarımdan sorumlu değilim. Bugün parkta oynayan, görmüş olduğunuz bütün çocuklardan sorumluyum. Vicdan, mal ile mülk ile para ile ölçülmez. Rızabey Apartmanı içinde çocuk parkının da olduğu bir farkındalık alanı olsun.”

Aileler aslında bir nevi açık hava enkaz müzesi yapılsın istiyorlar. Yanına da hayatını kaybeden çocuklar anısına bir çocuk parkı, farkındalık alanı. Böylesi bir açık hava müzesinin; çarpık imar sistemini ve rantçıları teşhir edecek bir utanç müzesi olması gerektiğini düşünüyorlar. Zira sıfır yapılarda bile hasarların olmasını skandal olarak değerlendiriyorlar. Ve ekliyorlar: “Bir bina nasıl yapılmaz, işte bunu bütün İzmir görmeli. Okullar deprem eğitimi için öğrencileri bu parka, bu müzeye getirmeli. Yoksa gerçek anlamda deprem gerçeğiyle bir yüzleşme olmayacak.”

Depremzede aileler çocuk parkı için 3 bin imza toplamışlar. Bakanla, hükümet temsilcileriyle ve yerel yönetimlerle görüşmüşler. Ama hâlâ somut bir adım yok.

Hüseyin Bilgin Yücel söze giriyor: “Bankadan telefonuma bir mesaj geldi. Mesajda aynen şöyle yazıyor: Evinizin en değerlilerini sigorta karşılığı koruma altına alıyoruz… Oysa benim en değerlim bina ya da eşyalar değil. Benim en değerlim depremde kaybettiğim çocuklarım.”

Deniz Yücel ise depremzedeler olarak resmi muhatap bulamadıklarını söylüyor. Yasaların bu konudaki sefaletini eleştiriyor: “Yapı denetimi bile özelleştiriliyor, böyle bir ülkede yaşıyoruz, düşünün!” Sendika, dernek, kitle örgütleri ve siyasi partilerin deprem konusunda ortak bir platform oluşturması gerektiğini ifade ediyor.

İzmir’de Depremzedelerle Dayanışma Derneği Başkan Yardımcısı İncilay Irmak ise sorunun bir başka boyutuna dikkat çekiyor: “Yıkılan binalar yerinde yapılacak. Ama burada herkese daire çıkmıyor, kimisi Bayraklı dışına gönderiliyor. İş kuraya bırakılıyor. Burada travma yaşamış ailelerin hatırası var, başka yere gitmek istemiyoruz.” 

Bayraklı’da yüksek kat yapımına izin vermeyenler ve bu gerekçeyle depremzedeleri Bayraklı dışına gönderenlerin çelişkisini aslında yıkık binalara tepeden bakan gökdelenler ortaya koyuyor. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! Kodamanların gökdelenlerine ses çıkarmayanlar depremzedelere yerinde ve güvenilir konut yapmayı çok görüyor, aslında mevzu bu. Akıllara gelen bir soru da yıllardır halktan tonlanan deprem paraları. Sahi deprem paralarını ne yaptınız? Bu paralar şimdi değilse ne zaman, nerede kullanılacak?

Kovid-19’u bir işçi sınıfı hastalığı haline getiren kapitalist düzen, depremi de yoksulları vuran ve sonuçları sınıfsal yıkıma yol açan bir afet haline getirmiş durumda. Bizlere düşen görev ise depreme karşı mücadeleyi sınıf mücadelesinin bir parçası yapmak.

Ülkeyi yönetenlere hep birlikte sesleniyoruz:

İzmir’e bir farkındalık alanını, çocuklara bir park yapmayı çok görmeyin.

Veraların, Lenaların, Direnlerin, Fedaların ölümsüz hatırası bırakın diğer çocukların gülüşlerine karışsın.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...