11 Aralık 2020 23:43

Zenginin liyakati asgari ücretlinin hırkasından çıkarsa

DİSK pankartı arkasında açıklama yapan üye ve yöneticiler

DİSK'in Antep'te yaptığı açıklama | Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Asgari ücret dört kişilik bir ailenin yaşamsal ihtiyaçlarının minimum düzeyde karşılanmasını gözetir, sözde. Güvenilmez TÜİK verilerini, neredeyse enflasyonu düşük göstermek için yapılan tüketici fiyat endeksi çalışmalarını referans alarak değerlendiren, çoğu işveren temsilcilerinden oluşan bir kurulun karar verdiği asgari ücretin bir ayda kaç simit çaya tekabül ettiği gibi komik- trajik hesaplamaların konusu olmuştur. Ama asgari ücretle bir işçinin kira ve faturalarını ödemesi, okul ve yol masraflarını karşılaması, sağlık giderlerine yetebilmesi, evdeki yaşlılara bakması, kılık kıyafet, ekstra giderler derken yaşamın temposuna ayak uydurması beklenir. Online eğitim için çocuklara tablet ya da bilgisayar, beklenmedik okul giderleri, göze görünmez başka harcamalar ekstra gider olarak asgari ücreti bekler.

Sosyal politikalardan elini ayağını çekmiş bir devlet kavramı kapsamında kadınların da yedek işçi ordusunun isimsiz neferleri olarak kaydedilmesi bir Türkiye realitesidir. Bu realite nedeniyle asgari ücret aile bakımını içermek zorundadır. Fakat asgari ücretlinin ailesi devlete bir yük gibi görünür. Ama tam da asgari ücret belirlenme aşamasındayken elektrik şirketlerinin kendi masraf kalemini halkın sırtına yüklemeye kalkması bir sorun teşkil etmez. Şirketlerin denetim, danışmanlık müşavirlik, seyahat, konaklama, ağırlama, personel yollukları gibi giderlerinin faturalara yedirilip tahsil edilmesinin teklif dahi edilemez olması gerekir oysa. Bir hanenin sadece kendi tükettiğinden değil kayıp kaçak bedeli olarak payına düşen tüketmediği elektriğin bedelinden de sorumlu tutulması nasıl normal geliyorsa şirket ilişkilerinin elektriğini ödemesi de normal sayılıyor demek ki.

Asgari ücrete her şey sığar. Emekçinin kendi gündelik hayatının yeniden üretimini patronlarınkini de geniş çaplı üretmesi koşuluna bağladığı için bu kadar geniştir! Demirören’e devredilen Milli Piyango’nun yüzde 8’lik KDV’nin sıfırlanarak hibe edilmesinden doğan boşluğu, geçilmemiş köprülerin, gidilmedik havaalanlarının teminatını, bakanın Muğla’dan aldığı otelin parasını asgari ücret sırtlanır. Çünkü bu ülkenin çalışan nüfusunun büyük bir çoğunluğu asgari ücretlidir; vergileri o verir, Varlık Fonu’nu o doldurur.

Yüzyıl önce asgarinin sınırını daha asgariye çekmesinler, belli bir düzey ve eşitlik olsun diye mücadele eden emekçiler ücretlerin gerileyebileceği sınıra bir hat çizdirmekle önemli bir iş yaptılar. Ne var ki asgari sınır, günümüzde ücretlendirmenin temel yasası haline gelmiş bulunuyor. Asgari ücret asgari değil, tek ücret muamelesi görüyor! Harcanan her liraya bindirilen, şunun vergisi bunun matrahı sayesinde inşa edilen dolaylı vergi cennetinin kalkındırma sorumluluğu da asgari ücretlinin sırtında. 

Yönetmeliğe göre asgari ücretin dil, ırk, renk, cinsiyet, engellilik, siyasal düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep vb. nedenlerle ayrım yapılmaksızın belirlenmesi gerektiği de yazılıdır. Asgari ücretliler arasındaki eşitlik tamam da, ya öteki eşitlik ne olacak? Hani biriktikçe  vergileri silinen, KDV’leri affedilen, borçları devralınan sonra da ödesin diye asgari ücretliye pay edilen şirketlerin  dil, ırk, renk vs. tanımayan sömürücülüğünü dizginleyecek bir asgari eşitlik var mı? Yok. Bu eşitsizliğin daha daha derinleşmesine dur diyebilecek mekanizma var mı? Yok. Tersine işleyen bir mekanizma ise var. 

En son vaziyet şu: Fahrettin Altun ve eşinin çeşitli kurumlardan maaş aldıkları iddiasına “Kendileri benzer şartlarda olsa karun gibi gezecek olanların, bizim kesime hiçbir şeyi layık görmediklerini bugün bir kez daha gördüm” tweetiyle yanıt veren Fatmanur Altun’un bizim kesim dediği, iktidar partisinin eteklerinde zenginleşmiş olan ‘kesim’in asgari ücretliden daha mağdur olduğu ortaya çıktı. Zenginliğin de bir liyakat düzeyi oluyormuş demek ki. Asgari ücrete layık olmak için günde 12 saat çalışan, vardiyalı vardiyasız, ödenmemiş fazla mesaiye ve angaryaya tık demeden çalışmak zorunlu. Pandemi nedeniyle asgari ücreti yerinden eden kısa çalışma ödeneği için bile öyle. Yani çok kıymetli. Sahip olmak için çok çalışmak lazım. Bu durumda, çalışmanın ölçüsü asgari ücret için harcanan mesai ve emekse, en az dördünün yapılması mümkün olmayan ‘iş’lerden alınan maaşlara layık olduklarını iddia eden insanların mağduriyeti gerçekten paha biçilmez!

Bir zamanlar, MÜSİAD Başkanı Erol Yarar bir lokma bir hırka söyleminin yutturulmuş bir zoka olduğunu söylemişti. Müslümanların zenginleşmesi gerektiği, hatta küfre karşı bunun bir savaş anlamına geldiği bu sonradan olmuş burjuvaların mavalı oldu. Müslümanlığın bir lokma bir hırkasından çıkarken lokmayla hırkayı asgari ücretliye bırakan böyle bir “kesim” ‘Ben o maaştan feragat ettim’, ‘Hayır hasenat işlerine harcadım’ filan diyor şimdi. Ne güzel, feragat edilebilen maaşlar var demek ki.

Asgari ücretli giysin hırkayı yutsun zokayı.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...