02 Aralık 2020 23:30

2020'ye damgasını vuran bir suikast daha...

Fahrizade'nin saldırıya uğrayan aracı

Fotoğraf: İran Devlet Televizyonu/AA

Paylaş

2020 yılına İran krizi ile başlamıştık. İran Devrim Muhafızları Komutanı Kasım Süleymani Bağdat’ta ABD tarafından füze ile vurulmuş, İran, Irak’taki ABD üslerine yönelik füze saldırıları başlatmış ve o arada bir de Ukrayna’ya ait sivil uçağı düşürmüştü. Sınırlı da olsa bir savaşın eşiğinden Trump’ın sakinleştirilmesi, gidişatın ciddiyetinin farkındaki çevrelerin frene basması ile dönülmüştü.

2020 biterken yine İran’ın merkezde olduğu bir kriz daha patladı. Bu defa İran Savunma Bakanlığı Teknolojik Araştırma ve İnovasyon Kurumu Başkanı Dr. Muhsin Fahrizade Mahabadi Tahran yakınlarında gerçekleşen suikast sonucu öldü.

İran’ın nükleer programının önemli isimlerinden biri olan Fahrizade’ye yönelik suikast ilk değil. Nükleer programda yer alan bilim insanlarına yönelik suikastlara ek olarak siber saldırılar, nükleer çalışmalarının yürütüldüğü tesislerde yangınlar ve korkunç bir istihbarat savaşı devam ediyor.

Fahrizade’nin ölümü ile İran’ın nükleer programı da, istihbarat örgütleri arasındaki bu tehlikeli mücadele de sona ermeyecek ancak yılın başında Kasım Süleymani’ye sonunda ise Fahrizade’ye yönelik saldırının, İran’ı hem içeride hem de dışarıda çok zorlandığı bir sürece soktuğu açık.

Kasım Süleymani suikastı Irak’ta gerçekleşmişti. Fahrizade ise, güvenlikçi politikaları ile bilinen İran’ın başkentine, Tahran’a çok yakın bir bölgede öldürüldü.

Süleymani suikastının faili ilk andan itibaren belliydi. Fahrizade’ye yönelik saldırının ardından İran, İsrail’i fail olarak işaret etti ancak İsrail’den bir taraftan “Biz yaptık” imalı ve bundan memnuniyet duyduklarını saklamadıkları mesajlar gelirken, diğer taraftan henüz saldırı üstlenilmedi.

İran, saldırıya “Uygun gördükleri zaman ve yöntemle karşılık vereceklerini” açıkladı. İran Süleymani suikastında olduğu gibi bir karşılık verir mi?

Muhtemelen hayır! Çünkü, suikastı üstlenen ülke yok yani olağan şüpheliler herkesçe malum ancak fail belli değil. Açık ve savaş senaryolarını tekrar gündeme getirecek bir karşı saldırı ihtimali oldukça zayıf görünüyor. Ancak dolaylı ve misilleme niyetine bir saldırı gerçekleşebilir ki bu da zaman alacaktır.

Bölgedeki birçok uzman suikasta kurban giden Fahrizade’den çok suikastın zamanlamasına dikkat çekiyor. Birçok uzmana göre, ‘Trump henüz gitmedi, Biden daha gelmedi. Zaten İran’da da haziran ayında seçim var. Bu nedenle, Fahrizade suikastı kritik ilerleyen süreçleri daha da kırılganlaştıran bir faktör olacak ancak suikastın hemen ardından tartışılmaya başlanan savaş senaryoları henüz gerçekçi değil.’

Suikastın üstünden henüz 1 hafta geçmedi. Saldırının nasıl gerçekleştirildiği sorusu dahil birçok önemli detay hâlâ karanlıkta. Bu karanlık noktalara ilişin çok sayıda iddia, spekülasyon ve tahmin var.

Peki Fahrizade’ye yönelik suikast İran’ı içeride ve dışarıda nasıl etkileyecek?

-İran’da uzun süredir yaşanan ve giderek derinleşen bir ekonomik kriz var. Ekonomik ve siyasi ambargolara ek olarak ülke dışında yürütülen operasyonların maliyetlerinin giderek artması, yolsuzluk ve kötü yönetim gibi sebeplerle huzursuz olan geniş bir kitle olduğu biliniyor. Bu iç huzursuzluklar ülke içindeki siyasi bloklar arasındaki mücadeleyi de körüklüyor. Saldırı sonrasında muhafazakar kesimden mevcut yönetime yönelik sert suçlamaların olduğu, suikastlara cevap verilmesi gerektiğini vurgulayan açıklamalar yükseliyor.

-İran’ın başkenti Tahran’a çok yakın bir noktada bir suikastın gerçekleşmesi ve bunun İran toprakları içinde yaşanan ilk saldırı olmaması istihbarat ve güvenlik zaafları tartışmalarını da alevlendirdi.

-Mevcut yönetim seçimlere aylar kala ülke içindeki bir taraftan ekonomik kriz başta olmak üzere birçok şeyden dolayı huzursuz kitleyi, diğer taraftan mevcut yönetimi yetersizlikle veya zafiyet göstermekle suçlayan kesimi sakinleştirmek zorunda kalacak gibi görünüyor. Aynı zamanda, ambargoların giderek sertleştiği, yaptırım üstüne yaptırım uygulanan İran’ın dış politikada attığı her adım ülke içini doğrudan etkileyen birçok gelişmeyi tetikliyor.

-Trump, Obama döneminde imzalanan İran’ın nükleer programına ilişkin anlaşmadan çekildiklerini açıklamıştı. İran hâlâ Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) ile iş birliğine devam ediyor. Ancak UAEK ile İran arasındaki iş birliğinin anlaşmaya uygun şekilde ilerlemediğine dair iddialar da var, fakat anlaşma İran’a diplomatik açıdan nefes aldırmış, uzun yıllardır var olan kıskacı biraz esnetme fırsatları vermişti. Trump’ın anlaşmadan çekildiğini duyurmasının ardından İran’a yönelik diplomatik, ekonomik, askeri gibi çok boyutlu hamleler de art arda geldi. Trump döneminde ABD ile İsrail’in yakınlaşması, İran’ın bölgedeki ‘ezeli düşmanları’ ile İsrail’in normalleşme süreçlerini başlattıklarını duyurmaları gibi gelişmelerle birlikte İran’ın etrafındaki kıskaç iyice daralmaya başladı. Bu durum, Arap Ayaklanması döneminde Irak’tan Suriye’ye ve Lübnan’dan Yemen’e kadar neredeyse bütün bölgeye yayılan nüfuz savaşlarının derinleşmesi ile iyice sertleşti.

-Biden’ın ekibindeki bazı isimlerin Obama döneminde hayata geçirilen nükleer anlaşmanın hazırlık sürecinde yer almış olması ve yine Biden’ın birçok kez ABD’nin anlaşmaya geri dönebileceğinin sinyalini vermesi İran cephesinde iyimser bir beklenti yarattı. Buna karşılık, Trump’ın giderayak “İran’ı vursak ne olur?” şeklinde zemin yokladığına dair girişimleri ABD basınından okuduk.

Fahrizade suikastı tam olarak Trump’ın henüz gitmediği, Biden’ın da daha koltuğa oturmadığı bir dönemde gerçekleşti. Biden döneminde ABD-İran ilişkilerinin Trump dönemine göre çok daha öngörülebilir bir kulvara sokulması beklentileri varken suikastın gerçekleşmesi Biden yönetimi daha göreve başlamadan eline tutuşturulan mayınlardan biri gibi görünüyor. Ayrıca Trump döneminde bölge ülkeleri ile normalleşme süreçleri başlatmak, Tel Aviv’in ABD tarafından başkent olarak Suriye’de Golan Tepeleri’ni İsrail toprağı olarak tanınmasını sağlamak gibi birçok adım atan İsrail’in ABD-İran ilişkilerinin rayına girmesinden memnun olmayacağı açık.

Bu arada, ‘ABD-İran ilişkilerinin rayına girmesi’ ABD ve İran’ın barışması, İran üzerindeki yaptırımların kalkması, iki ülkenin dost olması gibi süreçleri kapsamıyor elbette. Sadece Biden yönetiminin İran’ın daha fazla sıkıştırılması halinde kimsenin kontrol edemeyeceği çapta yıkımların olduğu bir dönemin tetiklenebileceğini idrak eden bir politika yürüteceği şeklinde beklentileri ifade ediyor. Biden’ın İran’a yönelik nasıl bir politika izleyeceği henüz belirsiz ancak ‘İlişkilerin rayına girmesi, nükleer anlaşmaya geri dönülmesi beklentileri’ bile İsrail’in rahatsız olmasına yetmiş gibi görünüyor.

Velhasıl, İran dahil bütün bölge Biden’ın göreve başlamasını bekliyor. Biden’ın Trump döneminin yıkımını nasıl toparlayacağı, daha doğrusu buna niyeti olup olmadığı hâlâ muamma. Özellikle de, İran-İsrail gerginliğinde olduğu gibi Trump dönemi ABD politikalarının devamını isteyen, o dönemdeki kazanımlarından vazgeçmek istemeyen bunca taraf varken…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...