28 Ekim 2020 23:50

Ölü

Fotoğraf: Turgya İpek/DHA

Paylaş

İlkokuldaydık. Normalde lisede olması gereken Zühre abla en arkada, “Ölü” uzun boyuna rağmen en önde otururdu. Ölü öğretmenden çok arka taraflarla ilgilenirdi. Ölü’ye bir tek sık sık okula gelen annesi İmdat dediğinde öğrenmiştik Ölü’nün isminin İmdat olduğunu. Doğduğunda artık nasıl bir şey olduysa annesi Ölü’ye İmdat ismini koymuştu.

 “Ölü” nün ölülüğü zamansız kendini yere atarak kasılmasından geliyordu. Hepimiz tembihliydik. Ölü ölmeye başladığında birileri avuçlarını açacak, biri soğan koklatacak, biri kafasını tutup yere vurmasını engelleyecekti. Ölünün kasılması 15, 20 dakika sürer, çabalarımızla kendine geldiğinde gözlerini aralar sıkı bir küfür patlatırdı. Ölü küfürbazdı. Ölülüğüne güvenip olur olmaz her şey için küfür ederdi. Diğerleri de her nedense, ölünün küfrünü yemek için olmadık işler yapardı. Eskinin Fatih Çarşamba’sında öyle okul servisi filan yoktu. Okulun tamamı aynı mahallede, hatta aynı sokakta otururdu. Ölü, hem de sokaktan arkadaşımızdı.   

Ölü kolay kızardı. “Gözünün üstünde kaşın var” desek sandıktan yeni çıkmış bir küfrü ile karşılaşırdık.

Lan ölü. Ceketin ne güzel.Senin a…….Ölü gel yanımıza otur.Sizin yanınızın da …….

Biraz büyüyüp 4’üncü sınıfa geldiğimizde ancak anlamıştık Ölü’nün aslında ona “Ölü” dememize kızdığını. Anladıktan sonra daha çok Ölü demeye başlamıştık, hem de bol  ü’lü.

Ölüüüüü.

Çocukluk işte. Ölü’nün zayıf tarafını bulmuş, Ölü’ye sataşmadan yaşayamaz olmuştuk. Ölü de sanki biz sataşalım da küfür edeyim diye hiç yanımızdan ayrılmaz olmuştu. Hem biz, hem Ölü durumdan memnun gibiydik. Ta ki Süheyla abla evlenene kadar.

Çiçeklerle süslenmiş helezon yaylı Amerikan arabası mahalleye gelmiş, Süheyla abla arka koltuğa hafif üzgün bir suratla oturmuştu. O zamanın naif adedi mahallenin çocukları arabanın önünü bayrakla kesmiş, Süheyla ablayı götürmeye hazırlanan damat tipli adama son darbeyi indirmek üzere cama yapışmıştık. Damat elindeki zarfı camdan uzattığında Ölü parayı kaptığı gibi ölmüştü. Ne yaptıysak elini açamadık. Annesi geldi. Parayla birlikte gittiler.

Giderlerken Ölü gözlerini aralamış, tek gözüyle en yeni küfrünü etmişti. 

Sonra mahalleden taşındılar. Ölü’yü bir daha görmedik.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...