29 Ağustos 2020 00:16

Vergi gelirlerini harcama sorumluluğu

Fotoğraf: Metin Aktaş/AA

Paylaş

İktidar erki toplumsal taleplere göre harcamalarını saptar ve harcama miktarına göre vergi salar, eksik kalan bölüm için de borçlanmaya gider. Bütçe cetveli olarak özetlenen bu durum aslında iktidar erki ile vatandaş arasındaki astüst ve hesap sorma ilişkisini belirler.

Geçmişte, krallıkların hakim olduğu monarşilerde toplumsal varlıklar, geçmişten süzülerek gelen geleneklere göre kralın idi. Bu tür mali sisteme krematistik sistem denirdi. Krematistik sistemde mülk kralın ya da padişahın idi. Monarşilerden burjuva demokrasi sistemine geçilmesiyle mülkün siyasi erke değil, gerçek sahibi halka ait olduğu görüşü güç kazandı. Burjuva demokrasisi sisteminde uygulanan mali sisteme ise kameralist sistem adı verilir.

Bu genel açıklamanın sebebi şudur. Birincisi mülk devlet başkanı ya da cumhurbaşkanının ya da herhangi bir aile ferdi veya bakan konumundaki atanmışların, hatta parlamento mensubu milletvekillerinin değildir. Sayılan kadroda tek karar yetkisini haiz olan kesim parlamentodaki milletvekilleridir, onlar da bu yetkiyi kendi adlarına değil, temsil ettikleri millet adına kullanırlar. Görüldüğü gibi, milletin parası üzerinde kullanılacak yetki ne yasadan, ne fiili güçten ne de bazı siyasilerin kendilerine vehmettiği “yetkisiz güç” ten alınır. Hal böyle olunca, harcamalar üzerinde Sayıştay veya dolaylı yoldan da olsa Anayasa Mahkemesi kararları milletim adına verilmiş kararlardır ve devlet başkanı ya da cumhurbaşkanı da dahil herkesi bağlar. Kimse, hiçbir güç gösterisiyle bunun dışına çıkamaz!

Bu mesele bütçe yapım sisteminden, Sayıştay denetim raporlarının açıklanmamasına ya da Varlık Fonu’nun yönetim biçimine kadar günümüzün hemen tüm yanlış uygulamalarında demokrasi sorunu olarak karşımıza çıkar. Mülk sahibinin halk olmadığı, mülkün kullanımında halk temsilcilerinden başka kimsenin ya da kimselerin söz sahibi olması demokrasi olarak görülemez; böylesi sistemler monarşidir.

Bu yazıda bütçe uygulamasının pandemi bağlamındaki sorumsuz yönetimine değinmek istiyorum. Pandemide kullanılan yönetsel ve sağlık harcamaları yönetimi siyasilerin ve yöneticilerin topluma karşı çok büyük sorumluk alanıdır. Savaş durumlarında olduğu gibi, burada da mesele sağlıkla ilgili olduğu için yapılan harcamaların hesabının sorulmaması gündemdedir. Oysa pandemi konusunda özellikle hesap sorulması salt harcama ile ilgili değil, toplumsal sağlıkla da ilgilidir. Harcamada etkinlik ve etkenlik sağlanması siyasi erkin ve yönetimindeki bürokrat ve sair yönetsel kadro elemanlarının mülk sahibi vatandaşlara karşı sorumluluğudur. Pandemide denetim sıklığı ve sıkılığı ile sağlık harcamaları arasında ters yönlü ilişki olduğu sanırım herkes tarafından kabul edilir. Şöyle ki, yönetim ve denetim ne denli etkili ve sıkı yapılırsa sağlık elemanlarının yükü ve sağlık harcamaları da o denli düşük düzeyde tutulabilir. Kaldı ki, bu konuda toplum sağlığı önemlidir.

Türkiye’de halkımızın duyarsız ve yanlış davranışı yanında, yurt dışından kabul edilmiş insanların sağlık bilgisi kurallarına riayet derecelerinin sıfır düzeyinde olduğu hemen herkesin malumudur. Özellikle söz konusu insanların toplu yaşam alanlarında devletin çeşitli kademelerinin çok daha sıkı önlem alması, kurallara uymayanların toplumdan izole edilmesi çok önemlidir. Ülkemize konuk ya da siyasi tercihe dayalı olarak temelli yerleşik olarak aldığımız insanlar kadar toplumun benzer kesiminde de bir türlü terk edilemeyen gelenekler nedeniyle sağlık koşullarına uygun yaşamaları olanaklı olmamaktadır. Bu durum doktorlarımıza fiili, vatandaşlarımıza da vergi yükü ve sağlık sorunu olarak ek yük getirmektedir.

Siyasi erk, yönetsel etkinlikle toplumsal sağlık sorununu daha düşük düzeyde tutabileceği gibi, sağlık harcamalarında da ciddi tasarruf sağlayabilir. Bu denli hızlı bulaşıcı ve öldürücü salgın karşısında, normalleşmeye geçiş yapılırken aynı hızda da denetimi üst düzeye çıkarıp, gerekli yerlerde ağır ceza uygulamaları getirmesi idarenin vatandaşa karşı görevidir. Vatandaşı vatandaşa karşı denetici konuma sokmak şeklinde bir devlet anlayışı olamaz. Vatandaşlık sorumluluklarını yüklenmeden sorumsuz davranan bireylerin yüklerini toplum çekmek durumunda olamaz; sorumsuz ve saygısızların yükünü devlet vatandaşlara yıkamaz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...