20 Ağustos 2020 00:30

Herkesin bildiği sırlar

Birleşik Arap Emirlikleri ve İsrail bayrakları

Fotoğraflar: Pixabay

Paylaş

Birleşik Arap Emirlikleri ile İsrail arasında doğrudan ilişki kurulmasını öngören anlaşma gündemi çalkaladı. Sert çıkanlar, sessiz kalanlar, karnından konuşanlar, destekleyenler, en çok da pusuya yatıp gidişatı izlemeyi seçenler… Bölge ülkelerinin gündeminin ilk sıralarındaki birkaç konudan biri hâlâ BAE-İsrail anlaşması.

Anlaşma, bölgedeki iki ülkenin diplomatik ilişki başlatma kararından çok daha fazlası aslında. Birçok yönüyle sarsıcı ve geri döndürülmesi çok zor bir yeni dönemin eşiği gibi…

BAE-İsrail arasında resmi olmasa da ilişkilerin köklü, çok yönlü ve kesintisiz devam ettiği bölgenin bilinen sırlarından. Aslında bu konuda BAE yalnız değil. Özellikle Arap Ayaklanması sonrası bölgede oluşan siyasi durum, bozulan/kurulan müttefiklik ilişkileri, bölgeye ABD’nin-Rusya’nın-Türkiye’nin daha fazla dahli, İran’ın nüfuz alanını derinleştirip genişletmesi gibi faktörler İsrail’e yaklaşımı da etkiledi.

2011’e kadar bölgedeki birçok ülke için ‘tabu’ olan İsrail ile doğrudan ilişki kurma meselesi artık açıktan tartışılır hale geldi. Bu gidişatı hızlandıran faktörler arasında bir tarafta ABD’nin, diğer tarafta Rusya’nın İsrail dahil bölge ülkeleri ile ilişkilerini derinleştirmek için yaptıkları yoğun ataklar da var. ABD ve Rusya’nın bölgedeki hamleleri için asgari düzeyde de olsa istikrara ve krizleri kontrol edilebilir düzeyde tutmaya ihtiyacı olduğu açık.

Kısacası, İsrail ile masa altında da olsa derin ilişkileri olan ülkeler yüksek sesle “Neden diplomatik ilişki kurulmasın?” seviyesine geldi. Bu görüşte olanlardan en sık duyulan argümanlar; 1970-80’lerin şartlarında yaşamıyoruz. İsrail devletinin tamamen yıkılması söz konusu değilse onu yok saymamız da çözüm sağlamaz. Filistin meselesi İsrail’siz çözülmez vs vs…

BAE’nin Arap Ayaklanması ile birlikte, son 5-6 yıldır bölgedeki krizlerde çoğunlukla ara bulucu pozisyonda çok görünür olduğu biliniyor. 2011’e kadar olan dönemde bu rolü tarafsızlığı ile güven kazanmış olan Umman ve birkaç ay önce hayatını kaybeden Lideri Sultan Kabus yürütürdü.

BAE’nin Umman’ın izinden gitmek veya tarafsız olmak gibi bir derdi yok gibi görünüyor. Mesela, Arap Ayaklanması başladığında Suriye dahil bölgedeki silahlı grupların gönüllü finansörlerinden olan BAE, Suriye’de elçiliğini tekrar açan ilk Arap ülkesi oldu. Aynı zamanda Suriye’nin Arap Ligi’ne geri dönmesi gibi süreçler için yürütülen pazarlıklarda Suudi Arabistan gibi ülkelerle Suriye arasında ara bulucu ve mesajcı rolünü hâlâ yürütüyor.

Yine BAE’nin Umman’ın aksine İran karşıtlığı da malum.

BAE’nin bölgede görünür olduğu bir başka konu ise yeni Arap milliyetçiliği akımı… 2011’e kadar Suriye ve Mısır’ın temsil ettiği, Cemal Adbul Nasır ile sembolleşmiş olan Arap milliyetçiliği on yıllar içinde içi büyük ölçüde boşalacak kadar aşınmıştı. Aslında bölge ülkelerini belli konularda tek şemsiye altında toplayacak, her bir ülkenin kendi dış politikası olsa da bölgenin ortak refleks göstereceği kırmızı çizgiler kalmamıştı.

Aşınan temel esasların başında Filistin meselesi ve buna bağlı olarak İsrail karşıtlığı geliyor.

Filistin meselesi bugün bile bölge ülkelerinin resmi söylemlerde ateşli nutuklarla, yabancılar açısından tercümesi çok zor ağır-ağdalı şiirlerle yer buluyor. Ancak pratikte işler pek şiirlerdeki gibi değil uzun süredir.

Körfez ülkeleri başta olmak üzere birçok bölge ülkesi 1947’den topraklarından göç etmek zorunda kalan Filistinli nüfusu yük olarak görüyor. Zaten Lübnan’a, Ürdün’e, Suriye’ye dağılan Filistinlilerin yaşam şartları, çalışabilecekleri iş kolları, mülk edinmeleri dahil birçok hakları bulundukları ülkelere göre değişiyor. İsrail-Filistin sorunu yeni mülteciler yarattığı gibi eski mültecilerin geri dönüşünü de imkansızlaştırıyor.

Filistin direniş örgütlerinin mali ve siyasi yükü bölge ülkeleri arasında artık açıktan tartışılan bir sorun olarak değerlendiriliyor. Ayaklanma dönemi Hamas başta olmak üzere bazı örgütler ilk günden itibaren taraf oldu. Suriye-Şam, HAMAS’ın dünya ile iletişim kurduğu diplomatik platformken bugün Şam’daki HAMAS ofisinin tekrar açılıp açılmayacağı bile tartışma konusu.

Filistin direniş örgütlerine en büyük siyasi, askeri, finansal desteği veren ülkelerden biri İran, diğeri Katar.

BAE dahil Suudi Arabistan, Mısır, Bahreyn gibi birçok ülke İran’ın Filistin meselesine dahlinden oldukça rahatsız. İran’ın “Direniş örgütleri üzerinden bölgede nüfuz edindiğini” sıkça duyabilirsiniz Körfez televizyonlarında.

Bu açılardan bakıldığında BAE’nin henüz içeriği belirsiz yeni tip Arap milliyetçiliğinin bayraktarlığını yaptığını söylemek mümkün. Son dönemde devam eden tartışmalara bakılırsa yeni milliyetçilik modeli İsrail’i dışlamanın mümkün olmadığını, Filistin meselesinin öyle ya da böyle çözülmesi gerektiğini, bu arada da İran’ın elimine edilmesinin şart olduğunu düşünenler tarafından şekillendiriliyor. Yeni tip Arap milliyetçiliğinin ana unsurlarından biri de Türkiye karşıtlığı. Hatta ayaklanma öncesinde birinci tehdit İran iken son birkaç yıldır İran ve Türkiye “bölge ülkelerinin tehdit listesinin” tepesinde yer alıyor.

Son anlaşma ile BAE, İsrail ile zaten var olan ilişkilerini resmileştirmenin yanı sıra bunu Filistin meselesi söylemi üzerinden yapmış oldu. Üstelik bunu Filistin sorununu çözebileceği iddiası ile taçlandırdı.

Anlaşmanın satır aralarında yer alan BAE ve İsrail’in İran karşıtı ortak çalışmalar yapması gibi kısımlar Körfez ülkeleri başta olmak üzere bölgedeki birçok ülkenin destek verebileceği kısımlar arasında.

Filistin meselesine sahip çıkan, yeni tip Arap milliyetçiliği inşasına girişen BAE’nin bu hamlesi sadece Filistin açısından değil, bölgeyi de doğrudan etkileyecek yeni bir dönemin kapısını açmış oldu.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...