06 Ağustos 2020 00:31

Lübnan batarken...

Beyrut'ta patlamanın yaşandığı alandaki enkaz görüntüsü

Fotoğraf: AA

Paylaş

Lübnan’da tonlarca yüksek patlayıcı maddenin depolandığı limanda büyük bir patlama meydana geldi. Depolardaki patlayıcının tehlikesine dair aylar öncesinden hazırlanmış raporlar olduğu resmi yetkililerce de teyit edildi.

Patlamanın ardındaki görünen sebep şu; 2013 yılında Gürcistan’dan Mozambik’e doğru yola çıkan bir gemi Lübnan açıklarında arızalanır. Tonlarca nitrat taşıyan gemi Lübnan Limanına terk edilir. Gemi personeli de gider. İş mahkemelik olur. Gemideki nitrat dahil patlayıcı maddelerin Beyrut Limanındaki ‘yüksek güvenlikli’ 12 numaralı depoya nakledilmesi kararlaştırılır. Sonra konu, patlayıcıların risk teşkil ettiğine dair bir rapor hazırlanana kadar unutulur. Zaten o rapor da 4-5 ay önce hazırlanmıştır.

Yani Beyrut’un göbeğinde, üstünden şehrin ana otoyollarından birinin geçtiği, 24 saat insan ve araç trafiğinin eksilmediği bir bölgedeki depolarda tonlarca nitrat unutulur. Mahkeme kararında nitratın ‘yüksek güvenlikli’ depolara aktarılması kararlaştırılmıştır ancak son rapora göre o depolar o kadar güvenliklidir ki doğru düzgün kapısı yoktur ve duvarları çatlaktır.

Yine de raporu birileri ciddiye alır ve en azından deponun fiziksel şartlarının iyileştirilmesi için girişimler başlar. Bu arada tonlarca nitratın bitişiğinde havai fişeklerin olduğu depolar vardır. İlk açıklamalara göre, depoya kapı takılması için kaynak yapılırken ark sıçrar ve nitrat deposunun yakınındaki havai fişekler tutuşur.

İlk patlamalar havai fişek depolarında başlar. Limandaki diğer depolarda neler olduğu belirsiz ancak Lübnan basınına yansıyan iddialara göre birbirine yakın depolarda farklı nitelikte ve güçte, patlayıcı ve yanıcı maddeler bulunuyordu.

İlk küçük patlamalara giden itfaiye ekibi bölgeye ulaşır ulaşmaz büyük patlamalar başlar. Bu arada, küçük de olsa ilk yangınlar başladığında limanda güvenlik önlemleri alınmaz. Kimileri ‘Vakit yoktu’ diyor ancak şehrin ortasında, ekonominin can damarlarından biri olan limanda yangın ihtimali göz önüne alınarak düzenleme yapılmamış olması ihtimali de akla geliyor.

Beyrut valisinin açıklamasına göre, patlamadan geriye 300 bin evsiz, binlerce harap bina, ekonomik krizin dibine vurmuş ülkenin ana kaynaklardan birinin yok oluşu ve çok ağır bir travma kaldı.

Patlamadan hemen sonra ulaşmaya çalıştığım Beyrutlu arkadaşlarımın neredeyse hepsi ağlıyordu ve şoktaydı. Valinin de dediği gibi Hiroşima benzeri patlamadan sonra elbette herkes şoka girer ancak Lübnanlılar iç savaşa, savaşa, patlamalara alışkındır. Neredeyse her neslin bir savaş tecrübesi var. Zaten 2006 savaşının üzerinden çok geçmedi. Kolay kolay şoka girmezler. Ancak Kıbrıs’tan bile hissedildiği düşünüldüğünde patlamanın şiddeti belki biraz anlaşılabilir. Resmi açıklamalar 100 civarında insanın hayatını kaybettiğini duyuruyor ancak Lübnanlılar sosyal medya üzerinden patlamadan beri ulaşamadıkları yakınlarını arıyorlar. Liman yakınlarındaki teknelerin tamamen yok olduğunu, kaybolduğunu anlatıyorlar.

Hastaneler kapasitenin çok üstünde çalışıyor. Üstelik tonlarca nitratın istiflendiği limanda ilaç depoları, buğday siloları, temel ihtiyaç maddeleri de bulunuyordu. Hepsi yok oldu. Hastanelerin yataklı servislerdeki hastalarını evlerine gönderip yerlerine sayıları 3 bini aşan yaralıları yerleştirmeye çalıştığına dair haberler aktarıyor Lübnan televizyonları. İlaç kısıtlı, hastaneler kısıtlı, ölü sayısı belirsiz, yaralı sayısı mevcut kapasitenin çok üstünde.

Çeşitli ülkeler Lübnan’a sağlık, arama kurtarma ve enkaz kaldırma için ekipler yollamaya başladı.

Genel durum bu ama manzara çok karanlık.

Bu yazının yazılmasından kısa süre önce konuştuğum bir Lübnanlı arkadaşım “Aç kalacağız Hediye, aç kalacağız. Ölenlerin yakınlarının yerinde olmak istemezdim. Sevdikleri insanların ölümüne sebep olan bir sebep bile yok. Savaş olsaydı en azından savaşta öldü derlerdi” dedi.

Gürcistan’dan Mozambik’e giden geminin resmi evraklara dökülen hikayesi her yerde yayımlandı. Uzmanlar üstünde değerlendirmeler yapıyorlar.

Nitrat taşıyan gemi kime aitti, Lübnan açıklarında yaşanan arıza neydi, nitratın alıcısı kimdi, tonlarca nitratı bırakıp gitmek normal mi, gibi birçok soru cevapsız. Ve mevcut haliyle Gürcistan’tan Mozambik’e giden gemi hikayesinde de boşluklar var. Belki önümüzdeki günlerde daha detaylı bilgiler gelir.

Patlamaya dair bir sabotaj ihtimali bile söz konusu. Yani, yıllardır doğru düzgün kapısı bile olmayan depolarda tutulan tonlarca nitratın ve henüz bilmediğimiz patlayıcı maddenin patlamaya hazır olduğu raporlara bile yansımışken birilerinin minik bir sabotaj hamlesinde bulunması oldukça mümkün.

Ancak belki de yüzlerce Lübnanlıyı öldüren, binlercesini yaralayan-sakat bırakan patlamanın tek sebebi ucu görünmeyen ihmaller zinciri. Lübnan’da biraz daha derinleşmiş olmakla birlikte bütün bölgenin muzdarip olduğu çürümüşlük. Devlet kurumlarının, denetim mekanizmalarının içinin boşaltılmış olması. Siyasi otoritelerin halktan çok uzak ve halk adına halkın olmadığı sistemlerin temsilcileri olmaktan asla vazgeçmemeleri.

Patlamanın ardından birçok insan “depolardaki nitrat” açıklamalarına inanmak istemedi. Ancak Lübnanlılar, Lübnan’ı az çok bilenler için en başından itibaren en yüksek ihtimalli sebep buydu; tonlarca patlayıcının şehrin göbeğindeki depolarda unutulmuş olabileceği gerçeği…

Peki bundan sonra ne olacak?

Hiç iyi şeyler olmayacak büyük ihtimalle. Geçtiğimiz yıl eylül ayında 100 doların 150 bin Lübnan lirası olduğu ülkede 100 dolar 800 bin civarında.

Ekonomisi ithalata, turizm gibi istikrarın ölümcül derecede ihtiyaç olduğu sektörlere dayalı olduğu Lübnan’da ekonomi epeydir dibe vurmuş durumda. Üstüne korona salgını ve ABD’nin Suriye’ye yönelik Sezar Yaptırım Paketi geldi. Yaptırımlar Suriye’ye yönelik ancak on yıllardır yaptırım altında olan Suriye bankacılık ve ithalat-ihracat işlerinin büyük kısmını Lübnan üzerinden yapıyordu. Bu, Lübnan ekonomisinin gelir kaynaklarından biri haline gelmişti.

Tamamen yok olan Beyrut Limanı ülkenin az sayıdaki gelir kaynağından biriydi. Depolardaki buğday, ilaç, temel ihtiyaç maddeleri, depolar/silolar dahil binaları, araçları, insanları ile birlikte Lübnan bir büyük kayıp daha yaşadı.

Ortadoğu’nun incisi Lübnan kışı nasıl geçireceğini düşünüyor. Gerçekten aç kalır mıyız diye endişeleniyor ki, bu endişesinde oldukça haklı. İç savaşa ve onlarca krize rağmen zor da olsa ayakta kalmayı başarabilen bölgenin göz bebeği bir ülke gözümüzün önünde batıyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...