31 Temmuz 2020 23:27

Ön alıcı sansür

Dikenli tellere sarılı elma

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Geçen hafta Netflix’in “Şimdiki Aklım Olsaydı?” dizisini çekimlere bir gün kala ‘iptal’ etmesiyle ortaya saçılan sansür tartışmalarını ele almıştık. O yazının başlığı “İçselleştirilmiş Sansür”dü. Başta Netflix yöneticileri olmak üzere, yaratıcı ekibin de kendilerinden talep edilen sansürü belli ki çok da ses çıkarmadan kabul ettiklerini, bu kabulün kabul edenleri de hedef haline getirmesinin yakın olduğunu söylemiştik.

Bugün geçen haftaki yazıda değindiğimiz bir konuya biraz açmakta fayda var: “Ön alıcı sansür.” Yani oto sansürden de önce başlayan sansür, daha hikayeler kurulmadan, planlar yapılmadan yaratıcıyı çevreleyen unsurların ruhuna işleyen atmosfer… Sansür tartışmaları içinde parça parça yazılıp çiziliyor, değinmelerle geçiştiriliyor ama bir kez daha ve altını kalın bir şekilde çizmekte yarar var hazır gündem olmuşken.

Seyfi Dursunoğlu’nun ölümünün ardından canlandırdığı Huysuz Virjin karakterinin televizyonlardan nasıl uzaklaştırıldığına dair bir video dolaşıma sokuldu. Dursunoğlu bu videoda RTÜK başkanının kanal yöneticilerini toplayarak kendisiyle program yapmamaları konusunda uyarıda bulunduğunu belirtiyordu. Oysa RTÜK’ün yasa gereği ön denetim yetkisi yok yani kanal yöneticilerine de içerik konusunda telkinde bulunamaz, yasak koyucu gibi davranamaz. Kuruluşu itibarıyla da yasaklayan değil, denetleyen bir kurum. Dursunoğlu’nun açıkça ifşa ettiği bu hukuksuzluk aslında yıllardır devam ediyor. Artık ana akım kanallara içerik üreten herkes yazılı olmayan yasakları biliyor. İçerik üretirken buna göre davranıyor. Kırmızıçizgileri, ulusal hassasiyetleri, yerli ve milli öncelikleri öne çıkarmasa bile bunlara halel getirmemesi gerektiğinin farkında herkes! 

Televizyon gibi yaygın bir iletişim aracında hal böyleyken görece daha özgür ve tercihe göre ulaşılabilen sinemada durum farklı mı? Bakanlık desteklerini ele alalım? Bakanlığın eser işletme belgesine artı 18 ibaresi konan filmlerden destekleri faiziyle geri alacağına dair değişikliğin yapılmasının ardından ‘cinsellik’ daha yazarken uygulanacak oto sansürün bile konusu olmaktan çıktı. Geçen yıl yapılan değişiklikle destekleme kurulunun yapısının sektör ağırlıklı olmaktan çıkarılıp, bakanlık ağırlıkla hale getirilmesiyle de süreç tamamlandı. Bu kurulun bu biçimiyle varoluşu ve destek koşulları zaten anlatım olanakları, konuları, temaları ve biçimleri en baştan belirlenmiş bir yaratıcı alan tanımlıyor aslında. 

Birkaç yıldır giderek görünür hale gelen ancak son yılın festivallerine bakınca iyice gün yüzüne çıkan gerilemenin altında yatan nedenlerden birisi de bu kuşkusuz. Daha projeler hayal edilirken bir birçok alanın kapatılması, ele alınan konularda ‘yerli-milli’ sınırların politik/ahlaki söylemlerle çizilmesinin sonuçları bir yandan bunlar. Yani baskı arttıkça yaratıcılık her zaman artmayabiliyor. Oysa düşünme ve yaratma özgürlüğünün genişlediği zamanlarda her türlü sanat ürünün de kalitesinin arttığı su götürmez bir gerçek.

Gişe filmleri kısmına dair de bir iki kelam edersek. Modellenmesi, çalışılması ve ekipleri düşünüldüğünde televizyon/dizi sektörüyle benzer iklimden beslenen bir alan burası. Haliyle benzer özellikler gösteriyor. Yine de giderek tek tipleşmiş, birbirinin aynısı filmlere mahkûm olmaya başlamış olsa da, biraz ekonomik olarak bağımsızlıkları biraz da seyirci çekebilmek içen gerekli zorunluluklar nedeniyle en azından karakterler açısından zaman zaman cesur hamleleri olabiliyor. Ancak iktidar kanadından gelen bu son çıkışlardan sonra önümüzdeki süreçte benzer cesaretler gösterilebilir mi, emin değilim açıkçası.

Evet, oto sansür Türkiye’nin çok ciddi bir sorunu. Meseleyi buradan tartışmaya başladığımızda ekonomik gerçekler çıkıyor karşımıza. Sektör çalışanlarının ekonomilerinin dönmesi için ortaya iş konulması gerekiyor, ancak bu işler giderek ağırlaşan bir denetim sürecine tabi tutuluyor. Tam da bu nedenle önceliğimiz bu denetim araçlarını, oto sansüre mecbur kılan iklimi iyice kavramamız ve onu değiştirmek için sorumluluk almamız gerekiyor. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...