27 Temmuz 2020 00:31

Hayal bu ya

Bir çocuğun ellerinde yeşeren tohum

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Aile meseleleri hem yeterince gündemi izlememi hem de yazı yazmamı engelledi geçen iki haftada. Memleketin şiddet envanteri de içinden çıkılmaz bir hal almış böyle bir ara verince. Cezaevlerinden sokaklara sayısız işkence iddiası ve vatandaşın eline sopa alıp kolluğa verdiği desteklerle yüzleştim gelir gelmez.

Tarihten süzülüp gelen bir insanlık mirasını ibadethane olarak kullanıma sokma kararı ile birlikte sokaklardan tekbirlerle akan kalabalıklara ve ibadette sıralanışlarına, salgını hiçe sayan yakınlaşmalarına göz yuman kolluğun 800. Haftasında Cumartesi Annelerinin Galatasaray meydanına karanfil bırakma girişiminde sevgili Hanife Annenin kollarına yapışma refleksi, gözaltılar, doğanın armağanı güzelim Kaz dağlarını altına feda etmemek için direnenlere basın açıklaması yaptırmamak için oturdukları kahvelerden derdest etme ve hepsine de öyle böyle salgını bahane etme ikiyüzlülüğü üstüne tuz biber ekti.

Muhalif tek bir sesin dahi duyulmasına tahammül edemeyen iktidar salgın bahanesiyle tüm hareket alanlarını kapatırken, Suruç patlamasında ölen canları anmaya çalışan gençlere elinde sopalarla saldıran esnaf kolluk iş birliğinde esnafın “burası Türkiye” bağırtısı bir hakikati anlatıyor hepimize. Diyanet İşleri Başkanının minbere kılıçla çıktığı, bir türlü ele geçiremediğini düşünüyor olsalar gerek ki fetih idealinin kendi topraklarını yeniden ele geçirme arzusuna işaret ettiği koşullarda eli sopalı esnaflar da işte o ele geçirmeyi ve dönüştürmeyi hayal ettikleri yeni bir Türkiye.

Bir kadının bir erkek tarafından katledilip, cesedinin planlanarak yok edilmesi girişimine timsah gözyaşları dökerken bir yandan da kadınları erkeğe itaatle tanımladıkları, itaat etmeyenin öldürülmesini meşru kıldıkları, çocukların cinsel istismarının adını evlilik koydukları bu yeni Türkiye’de Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesini (kısa adıyla İstanbul Sözleşmesi) bu hayallerine tehdit olarak görüp de çekilmek istemelerinden daha doğal ne olabilir ki? Yalnız da değiller. Yeni bir Avrupa, yeni bir dünya düzeni peşindeki tüm bu sağ siyasetler benzer reflekslerle hareket ediyor belli ki. Polonya’da da Adalet Bakanı Ziobro, sözleşmenin ebeveynlerin haklarını ihlal ettiğini ve "ideolojik nitelikte unsurlar içerdiğini" iddia edip, çekilme sürecine resmen başlayacağını söylemiş. İktidardaki Yasa ve Adalet (PiS) partisi ve koalisyon ortakları Katolik Kilisesi ile birlikte çalışmakla eleştiriliyor.

Yeni bir dünya düzenine ihtiyaç olduğu aşikâr. Haksız sayılmazlar. Ancak “nasıl bir yeni “sorusuna verdiğimiz yanıt farklı. Bunca şiddet ve baskıyla, sömürünün alıp başını gittiği koşullarda, dünyanın bunca hor kullanıldığı çağda özgürlüklerden, tüm canlıların korunduğu barışçıl bir dünyadan, sömürünün ortadan kalktığı ve hakça kaynakların paylaşımından yana olanların vereceği yanıtın çok daha yüksek sesle dile getirilmesi gerekiyor. Akbabalar falan diye anılmaktan korkmadan, örgüt kokteyllerini dillendirmelerine aldırmadan yürümeli.

Kimse adil yargılama hakkı için yaşamını ortaya koymak zorunda kalıp açlıktan ölmemeli bu dünyada artık. Açlıktan, yokluktan ölmemeli insanlar. Özgürce sözünü söyleyip, damgalanmadan yaşayabilmeli kardeşçe. İşkence tarihe karışmalı. Sopaları toprağa gömmeli, yeşerip ağaçlar boy versin diye. Kılıçlarla silahları eritip çocuklara oyuncak tren yapmalı. Yolu geyiklerin yolunu kesmeyen. Hayal bu, sınırsız… Dünya da sınırsız olmalı, hayallerimiz kadar. Belki hayallerimizden de daha çok!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...