06 Temmuz 2020 00:30

Yeni sömürgecilik kıskacında Venezuela

Juan Guaido | Fotoğraf: Alexcocopro/Wikimedia Commons (CC BY-SA 4.0)

Paylaş

Avrupa Birliği’nin, aralarında ılımlı muhaliflerin de bulunduğu 11 kişinin ismini mevcut yaptırım listesine eklemesi ve mal varlıklarını dondurması geçtiğimiz hafta Venezuela’nın büyük tepkisine yol açtı.

Başkan Nicolas Maduro, pazartesi günü AB’nin ülkedeki temsilcisi olan Büyükelçi Isabel Brilhante’yi istenmeyen kişi ilan ederek kendisine ülkeyi terk etmesi için 72 saat verildiğini ilan etti. Aynı konuşmasında Maduro, geçtiğimiz sene yaşanan başarısız darbe girişiminin iki öncü isminden biri olan Leopoldo López’in ev hapsinden kaçarak bir yılı aşkın bir süredir İspanya Büyükelçiliğine sığındığını hatırlatarak, bu ülkenin büyükelçisine yönelik atılabilecek diplomatik adımların da şimdilik saklı tutulduğunu belirti.

Venezuela, kendi kendini başkan ilan etmiş olan Eski Ulusal Meclis Başkanı Juan Guaidó ülkedeki muhalefet açısından bile önemini kaybetmişken ABD, AB ve birçok Latin Amerika ülkesi tarafından hâlâ meşru hükümet olarak tanınmasından ve Guaidó’nun temsilcilerinin muhatap alınmasından rahatsız.

Geçtiğimiz mayıs ayında Leopoldo López’in de planlayıcılarından biri olduğu başarısız darbe girişimi de ABD ve AB’nin, Venezuela’da iktidarın silah ve darbe yolu ile değiştirilmesi stratejisinden halen vazgeçmediğini gösteriyor. Operasyon Gedeón adı verilen darbe girişimi ile de, muhaliflerin anlaştığı ABD’li paralı asker şirketi Silvercorp’un Kolombiya’dan botlarla Venezuela’ya geçerek Maduro’yu yakalamayı ve hükümeti değiştirmeyi amaçlamıştı. Ancak bu düşük bütçeli üçüncü sınıf Hollywood filmi senaryosunu andıran operasyon başarısız olarak Domuzlar Körfezi’ne benzeyen görüntülerin ortaya çıkmasına sebep olmuştu. Guaidó ve ekibinin finanse ettiği iddia edilen darbe girişimi aynı zamanda muhalefetin ne kadar çaresiz ve bölünmüş olduğunu da göstermekteydi ki Maduro rejimi darbe girişiminin haberini muhtemelen bu grupların içinden gelen bir bilgi ile önceden haber almıştı.

ABD’nin küresel Kovid-19 salgını süresince bile değiştirmediği, hatta sertleştirdiği Venezuela’ya yönelik yaptırım-rejim değişikliği politikasına uyum gösteren AB ve diğer ülkelere karşı Venezuela’nın artan tepkisinin bir diğer veçhesi ise ülkenin ve petrol şirketi PDVSA’nın yurt dışı varlıklarına konulan tahditler oluşturuyor. Geçtiğimiz hafta Venezuela Merkez Bankasının İngiltere’de bulunan 30 tonluk altın rezervlerinin Juan Guaidó’nun başvurusu üzerine Londra Ticaret Mahkemesi tarafından dondurulması kararı, buna örnek olarak verilebilir.

Venezuela’nın içinde bulunduğu salgının da etkisiyle daha da derinleşen ekonomik krizini, en azından ülkenin yurt dışında dondurulmuş bulunan kaynaklarına tekrar ulaşımının sağlanmasıyla hafifletme çabası da, bu yeni sömürgeci anlayışa karşı başarısız olmuş durumda. İngiltere’nin, Venezuela’daki mutat darbe girişimlerinin müellifi olan Guaidó hükümetinin ABD’de kurmuş olduğu ‘sürgündeki’ Venezuela Merkez Bankasını da konuya muhatap alması ise hukuki sürecin siyasi bir sürece dönüştüğü görüntüsünü vermektedir.

Maduro’nun Venezuela’nın AB temsilcisini istenmeyen kişi ilan etmesi ve ülkeyi terk etmesi için 72 saat vermesini ilan etmesinden birkaç gün sonra ise başbakanlığın aldığın yeni bir karar ile bu talep şimdilik ertelenmiş durumda.

Bu yeni karar ile Venezuela’nın AB’yi bir diyalog mekanizmasını kurabilecek ve en azından salgın süresince ülkeye yönelik ekonomik yaptırımların gevşetilmesine öncülük edebilecek yegane özne olarak gördüğü anlamına da geliyor. Maduro’nun aldığı ve yenilerinin de izleyeceğini ilan ettiği bu karardan geri dönülmesi bu açıdan önemli. Ancak AB’nin Venezuela’nın bu tavrına karşı ABD’nin sömürgeci politikalarından ne kadar uzaklaşabileceği ayrı bir tartışma konusu olacaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa