06 Temmuz 2020 01:00

Havai fişekler patladı, patronun arkasında kimlerin olduğu aydınlandı! 

Sakarya'da fabrikadaki patlamanın ardından dumanlar gökyüzüne yükseliyor

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Sakarya-Hendek’te, Büyük Coşkunlar Havai Fişek fabrikasında yaşanan patlama sonrası, Türkiye’nin nasıl bir “iş cinayetleri cenneti”ne dönüştürüldüğünün yeni bir tablosuyla karşı karşıya kaldık.

Patlamada 4 işçi hayatını kaybetti, 114 işçi yaralandı, 3 işçi ise kayıp! Aradan geçen üç günde bulunabilmiş değiller!

Ama patlamadan sonra bakanlar patlama yerinde “incelemeler”de bulunup, artık ağızlarda sakız olmuş klişe cümleleri kurup açıklamalar yaptılar. Milletvekilleri hastanede yaralıları ziyaret edip geçmiş olsun dediler. Fabrika müdürü ve iki ustabaşı Hendek Jandarması tarafından “şüpheli olarak” gözaltına alındı!..

Uzmanlar, bugünkü koşullarda böyle yangınların, patlamaların gerekli teknik önlemler uygulanırsa önlenebileceğini dolayısıyla yaşanan faciaya “kaza değil cinayet” demek gerektiğini belirtiyor.

MÜSİAD VE HÜKÜMET PATRONUN ARKASINDA

Türkiye’ye “iş cinayetler cenneti” diye boşuna denmiyor. Çünkü bugün ülkemizde günde ortalama 5 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybediyor. Ama bu cinayetlerde cinayetin şüphelisi olarak ilk akla gelmesi gereken kişiler patronlar olmasına karşın, yetkililerin aklına bu gelmiyor. Tersine onlar için patron ilk “Geçmiş olsun. Nasıl yardımcı olabiliriz” denilen “mağdur kişi” oluyor. Nitekim, patlama duyulur duyulmaz, Cumhurbaşkanı fabrikanın sahibini, Yaşar Coşkun’u arıyor. Cumhurbaşkanı, patronu aradığını ve patronun olay yerinde yetkililerle çalıştığını bizzat kendisi açıklıyor kamuoyuna!

Dahası da var! Daha hayatını kaybeden işçilerin cenazeleri kaldırılmadan ve üç işçiye de ulaşılmamışken MÜSİAD Başkanı Abdurahman Kaan, yanında bir heyetle patlamamanın hemen arkasından Adapazarı’ya gidip, MÜSİAD’in Sakarya Şube Başkanı da olan patron Yaşar Coşkun için “moral yemeği” düzenliyor!

Yemek düzenlenmekle de yetinilmiyor, yemeğin fotoğrafı sosyal medyadan da paylaşılıyor! Adeta işçilerin ve yakınlarının sabırları sınanmak isteniyormuşçasına!

Yani bu durumda patlamanın en baştaki şüphelisi olması gereken patron gözaltına alınmadığı gibi, hem Cumhurbaşkanı tarafından aranıp “Geçmiş olsun” deniyor hem de MÜSİAD tarafından tam destek veriliyor. Sanki asıl mağdur olan patronmuş gibi!

SADECE PATRON DEĞİL DENETÇİLERDEN HÜKÜMETE, SIRALI SORUMLULAR DA VAR!

Bu iş cinayetinin sorumlusu sadece patron mudur?

Hele de böyle, kurucu ve yöneticilerinin aynı soyadı taşındığı bir “aile şirketi”nde, patron “tek yetkili” kişi olarak olup bitenden tam sorumludur.

Ancak, patron sonunda yasa ve yönetmeliklere uymak zorundadır.  Ama uymuyorsa, duruma devletin ilgili görevlilerinin müdahale ederek gereken önemleri alması da diğer bir zorunluluktur.

Bu yüzden de yasada böyle durumlarda, yasa ve yönetmelikleri çıkaranlardan, uygulamakla yükümlü hükümete, yereldeki “denetçi bürokrat”a kadar bir “sıralı sorumlular” zinciri ortaya çıkar.

Hendekteki facia burada iki bakımdan önemlidir:

1) İşçilerin ve uzmanların belirttiğine göre, patron mevcut işçi sağlığı ve iş güvenliği yönetmeliğini uygulamamıştır. Bu talepte bulunan işçileri de işten atmıştır. Patronun uygulamalarını denetlemesi gereken yerel denetçiler gerekse denetçileri denetlemesi gereken bürokratik mekanizma çalıştırılmamış, böylece patronun yanı sıra cinayetin “sıralı sorumluları” da ortaya çıkmıştır.

2) 2013 yılında Meclisten geçirilen ve bu türden faciaları önleyecek önlemler getiren yönetmeliğin uygulanması, 7 yıldan beri hükümet tarafından erteletilmektedir. Çünkü bu yönetmelik patronlara yeni masraf açacakmış! Bunun bu facia ile ilgili anlamı ise, hükümetin de bu iş cinayetinde sorumluluğunun araştırılmasını gündeme getirecek mahiyettedir.

SORUNLARI AŞMANIN TEK YOLU ÖRGÜTLENMEKTEN GEÇİYOR

Patron patrondur; yönetmeliklere, yasalara geçse bile işçilerin kazanımlarını umursamayabiliyor. Bunun her gün sayısız örneklerini yaşıyoruz.

Hükümetler de sermaye partileri de kendilerini oraya getiren oyu işçiden, emekçiden almalarına karşın işçinin değil patronların sesini duyuyorlar.

Bu yüzden de işçiler elbette ki taleplerini, kazanılmış haklarının belgesi olan yasa ve yönetmeliklerin uygulanmasını her platformda seslendireceklerdir.

Ama gerek Hendek’teki patlamada gerekse bütün işletmelerde günün her saatinde yaşananlar göstermektedir ki, işçilerin haklarının yasa ve yönetmeliklere geçmiş olması o hakların işçiler tarafından kullanılması için yetmemektedir. Örneğin, işçinin istediği sendikaya üye olması yasalara geçmiştir ama işçilerin sendikaya üye olmaması için patronlar ve hükümetler her yola başvurmaktan imtina etmemektedir. Ya da işçiler her gün iş cinayetlerine kurban gitmelerine karşın patronlar iş güvenliği yönetmeliğini uygulamamakta ısrar etmektedir.

Yani işçiler önceki kuşakların mücadelesiyle yasalara, yönetmeliklere geçmiş ve en temel haklarını bile kullanabilmek için mücadele etmek zorundadırlar. Mücadele ise örgütlü olmakla mümkündür.

Eğer işçiler iş cinayetlerine kurban gidiyorsa, sigortasız, sendikasız çalışmaya zorlanıyorsa, bu kendi örgütsüzlükleri sebebiyledir. Bu yüzden de işçiler şikayet ettikleri sorunların aşılmasını istiyorlarsa, en başta yapacakları şey, talepleri etrafında ortak bir tavır alacak düzeyde örgütlenmeleridir.

Büyük Coşkun fabrikasındaki faciada patlayan havai fişeklerinin yaydığı ışık iş cinayetinin ve patronun arkasında kimlerin olduğunu göstermiştir.

İşçilerin bu gerçeği gördükleri ölçüde hayatını kaybeden ve yaralanan işçiler boşuna ölmemiş ve yaralanmamış olacaktır.

Aksi halde haksız hukuksuz çalışmaya zorlamalar, iş cinayetlerine kurban gitmeler, yasalarda yönetmeliklerde ne yazarsa yazsın sürüp gidecektir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa