03 Temmuz 2020 00:40

Sudan devrimi gericiliğin pençesine itiliyor!

Zafer işareti yapan Sudanlı gençler

Sudan halkının eylemi | Fotoğraf: Mahmoud Hjaj/AA

Paylaş

Sudan’da Aralık (2018) devrimiyle 30 yıllık El Beşir diktatörlüğünü yıkan halk güçleri, bu kez devrimin hedeflerini uygulamak istemeyen Geçici Egemenlik Konseyine karşı ayakta. Haziran ayının son günlerinde Meslek Odaları Birliğinin öncülük ettiği ve başta başkent Hartum olmak üzere birçok kentte gerçekleştirilen eylemlerle ilgili haberler birçok medya organında yer aldı. Bir kişinin yaşamını yitirdiği bu gösterilerden sonra Geçici Hükümetin Sözcüsü Faysal Muhammed Salih, her ne kadar halkın taleplerinin gerçekleştirilmesi için ciddi çalışmalar yapacaklarını söylese de bu açıklamanın halkın öfkesini yatıştırması zor görünüyor. Çünkü bir yandan başta ekmek ve yakıt kıtlığı olarak baş gösteren ekonomik kriz devam ediyor ve öte yandan da geçici yönetim Sudan devrimini bölgedeki (Ortadoğu ve Kuzey Afrika) gerici kamplaşmanın pençesine itecek adımlar atıyor.

Sudan’da halk güçlerini yeniden sokağa döken nedenleri anlayabilmek için devrimden bugüne olup bitenlere kısaca da olsa dönüp bakmak gerekiyor.

1989’da şeriatçı güçlerin desteğinde gerçekleştirdiği darbeden sonra ülkeyi 30 yıl dikta rejimi ile yöneten El Beşir’e karşı halk Aralık 2018’de ayaklanmıştı. Halkın geniş kesimlerini temsil eden Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçlerinin (ÖDBG) ekmek, yakıt, elektrik zamlarına karşı başlattığı ve diktatörlüğe karşı özgürlük talebiyle birleşen ayaklanmada kadınların üstlendiği rol nedeniyle Aralık Devrimi’ne ‘Kandaka Devrimi’ de (Kandaka, Antik çağda Sudan topraklarında hüküm süren Meroe Krallığı’ndaki savaşçı kraliçelere verilen ad) denilmişti. 

Halkın her türlü saldırıya karşı kararlıca sürdürdüğü ayaklanma sonucunda El Beşir’in Birinci Yardımcısı ve aynı zamanda Savunma Bakanı olan Ahmed bin Avf, 11 Nisan 2019’da Geçici Askeri Konseyi adına yönetime el koymuştu. Ancak devrimin tıpkı Mısır’da olduğu gibi eski rejimin devamcıları tarafından ele geçirilmesine karşı ÖDBG’nin çağrısıyla sokağa dökülen halkın yükselen öfkesi karşısında Avf, istifa ederek Sudan Askeri Geçiş Konseyi başkanlığına Orgeneral Abdulfettah el-Burhan’ın getirildiğini açıklamıştı.

Abdulfettah el-Burhan’ın iktidarının son dönemlerinde S. Arabistan ve BAE ile iş birliğine yönelen El Beşir’in Yemen savaşına gönderdiği birliklere komuta eden general olması, askeri konseyin hesapları ve yönelimi konusunda yeterince fikir vericidir.

Ülkede devam eden eylemlerden sonra 21 Ağustos 2019’da Askeri Geçiş Konseyi ile ÖDBG arasında 39 aylık uzun bir geçiş dönemini öngören bir ‘anayasa belgesi’ imzalandı. Yapılan anlaşmaya göre, geçiş sürecini yönetecek ‘Egemenlik Konseyi’ne ilk 21 ay askeri konsey ve sonraki 18 ay ise ÖDBG başkanlık edecek, ardından yapılacak seçimlerle geçiş süreci tamamlanacaktı. Varılan uzlaşmadan sonra geçici bir hükümet de oluşturulmuş ve tanınmış bir ekonomist olan Abdullah Hamduk’un başbakanlık ettiği ‘sivil’ geçici hükümet Egemenlik Konseyi tarafından onaylanarak göreve başlamıştı.

Aslında böylesi uzun bir geçiş sürecinde hükümetin sivillere devredilmesi, Egemenlik Konseyine başkanlık eden askeri konseyin elini güçlendiren bir hamle olarak anlam kazanıyordu. Çünkü askeri konsey, halkın ekmek başta en temel ihtiyaçların bile karşılamakta ciddi sıkıntılar yaşadığı bir dönemde bu konudaki sorumluluğu sivil hükümete yüklüyor ve halkın öfkesinin hedefi olmaktan kurtulmayı amaçlıyor.

Hamduk’un ülkenin ekonomisini yeniden inşa etmek için 10 milyar dolar yardıma ihtiyaç duyduklarını açıklamasının ardından S. Arabistan ve BAE’nin devreye girmesi, bölgede Körfezden Libya’ya egemenlik mücadelesi sürdüren bu rejimlerin ülkedeki ekonomik krizi Sudan’ı kendi eksenlerine dahil etmek için bir fırsata dönüştürmeye çalıştıklarını gösteriyor.

Elbette S. Arabistan ve BAE’nin bu “yardımseverlikleri” askeri konseyle ilişkilerinden de bağımsız değildi. Bu gelişmelerle birlikte değerlendirilmesi gereken bir diğer dikkat çekici adım da Şubat 2020’de Geçici Egemenlik Konseyi Başkanı el Burhan’ın İsrail Başbakanı Netanyahu ile görüşmesi ve Sudan hava sahasının İsrail’e açılması konusunda anlaşma yapmasıydı-ki, halkın protestolarında önemli bir rol oynayan Sudan Komünist Partisi, bu anlaşmayı devrime ihanet olarak nitelemişti.

Halkın son eylemlerinden önce yaşanan siyasi krizlerden biri de yapılan anlaşmaya göre 18 Nisan 2020’ye kadar atanması gereken sivil valilerin atanmamasıydı.

Bütün bu gelişmeler bölgesel gericiliklerle ilişkilerini sürdüren ve Geçici Egemenlik Konseyine başkanlık eden askeri konseyin devrimi hedeflerinden uzaklaştırıp Sudan’ı gerici kamplaşmaların içine çekme yönünde attığı adımları bütün açıklığı ile gözler önüne seriyor. 

Gelinen noktada Sudan devriminin bölgedeki diğer halk ayaklanmaları ile aynı akıbeti paylaşıp paylaşmayacağı sorusu önem kazanıyor. Ya yönetimi daha sonra sivillere devretmeyi vadeden askeri konsey yönetime tamamen el koyup devrimi çalacak ya da halk güçleri yarım kalan devrimi tamamlamak için bu kez devrimi hedeflerinden uzaklaştıranlara karşı mücadele bayrağını yükseltecek. 

Haziranın son günlerindeki eylemler, halkın Aralık Devrimi’nden bunca zaman sonra evine dönmek yerine devrimin hedeflerinin takipçisi olmaya devam ettiğini göstermesi bakımından önemliydi. Kuşkusuz Sudan’da yarım kalan devrimin tamamlanması, mücadele eğiliminin güçlenmekte olduğu diğer bölge ülkelerindeki halklar için de bir umut olacak.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...