10 Haziran 2020 00:02

Suskun toplum yaratmak

Kameraman

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Haftanın ilk günü hava güneşli. Güne güzel başlamak istiyorum. Ne mümkün! Sabahın ilk haberlerini okuyorum. Tele 1’den Ankara Temsilcisi İsmail Dükel, yine Ankara’dan Oda TV Haber Müdürü Müyesser Yıldız gözaltına alınmışlar. Nedeni, niyesi yok. Yöntem AKP iktidarının eski ortaklarının yöntemi. Polisler sabahın erken saatinde gelip götürüyorlar. Hani iktidarın eleştirdiği FETÖ taktikleri var ya işte onlardan biri. Elbette güne güzel başlama hayalim suya düştü. Sahi bu ülke freni patlamış bir araç gibi nereye gidiyor? Covid-19 virüsüyle uğraşırken siyasetin bu denli öne çıkması, gazetecilerin nefret odağına oturtulması, toplumda var olan bölünmenin hızlandırılması sizce neyi işaret ediyor. Bana kalırsa tek adamlı, tek partili suskun bir toplumun inşa operasyonuna…

Çağdaş demokrasilerde basın halkın sesidir. Demokrasilerin olmazsa olmazıdır. Gelin görün ki, Türkiye’de demokrasinin adından başka hiçbir kuralına, kuramına yer bulamıyoruz belleğimizde. Tek parti yönetimi, askeri darbeler, darbe kalkışmaları ve ardından gelen laik Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün kazanımlarını yok etmeye çalışan iktidarlar. İkiye bölünmüş toplumda nasıl olacak da insanlar birbirini kardeş belleyecek. Nasıl olacak da seçimle iş başına gelen kimi milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması biat etmiş parmaklara bağlı olacak. Yazılı ya da görsel basının neredeyse bütünüyle iktidarın eline geçmesine rağmen Cumhur İttifakındaki memnuniyetsizlik her gün biraz daha artıyor. Yani demem o ki, işler her alanda kötüye gittikçe hırslarını yazılısıyla, görseliyle hâlâ ayakta kalmaya, dik durmaya çalışan gazetecilerden çıkarıyorlar. Virüs dolayısıyla çıkardıkları, sözüm ona ekonomik paketlerinde gazetecilerin esamesi okunmuyor. Patronla iktidar kıskacı arasında sıkışmış bu garip medya ortamında kendilerini hâlâ gazeteci gören, saraya biat etmiş kişilerin giderek çoğalması da bizleri şaşırtmıyor artık.

Ülkenin manzarası iç açıcı değil. Emekçilerin, dar gelirlilerin, işçilerin geçim zorluğu sürüyor. İnsanlar ekonomiye kurban ediliyor. İnsanın değeri ile ilgilenen siyaset erbabı da pek kalmadı. Günde 3-5 kez gündem değiştiren iktidar erki suskun bir toplumun inşası için var gücüyle hazırlanıyor. Aba altından sopa göstermek, topluma korku salmak, virüsü kullanarak 65 yaş üstü bahanesiyle yaşlı kuşakları evlere tutsak ederek tasfiye etmek herhalde bu hesabın bir parçası olmalı. Aslında bu iktidarın hiç bir dönemde emeğin yanında olmadığını, sermayeyle kol kola yaşadığını biliyorduk. Ama doğrusu emekçilere, yoksullara bu kadar da acımasız olacaklarını aklımızdan geçirmemiştik. Umutsuz muyuz? Bizim kuşak o kadar çok badire atlattı ki bunu da atlatacağımıza olan inancımı hiç yitirmedim. Elbet halklara yönelik bu zulüm bir gün bitecek. Çünkü bizim insanımız böylesi yanlışlarla dolu ve cahil bir yönetime layık değil.

Bu hafta da yazıyı bir şiirle sonlayalım. Turgut Uyar’dan “Kim Çağırıyor Mavi’yi”

kim düzenliyor bu uyuşmazlığı, kimin
ellerim bir iki harf yazıyor hızlıca
nerden baksan zehir gibi kapkara
tuzla ekmek arasında suyla benim aramda
maviyi çağıran kim şimdi, kimin
uygunsuz elleri dolaşıyor aramızda
şimdi bu her şey nedir
dükkânların bankaların, borsaların adı ne
yeşilin tadı hani, gölün sevinci nerde
şimdi durup dururken nedir bu
gündüzü hızlandıran, geceyi bölen öfke
maviyi çağıran kim, kimdir
çağıran maviyi asıl mavi kimi çağırıyor, asıl onun adı ne

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...