09 Haziran 2020 00:16

Lübnan'da hava puslu

Caddede yanan barikatın önünde Lübnan bayrağı açmış bir eylemci.

Fotoğraf: Hussam Chbaro/AA

Paylaş

Lübnan’a küçük Orta Doğu denmesi boşuna değil.

Bölgenin küçük ve az nüfuslu ülkelerinden biri ancak Lübnan’ı izleyerek Orta Doğu’nun sosyolojik, siyasi ve kültürel haritasına dair fikir edinmek mümkün.

Lübnan uzun süredir huzursuz. Kitlesel gösteriler 2019’un eylül ayında başladı ancak huzursuzluk on yıllar öncesine uzanıyor. Üstelik kitleleri sokağa döken ekonomik krizin sebebini siyasi istikrarsızlıkta, siyasi istikrarsızlığın köklerini iç savaş ateşinin yavaş yavaş tutuşmaya başladığı 1960’larda aramak gerek. İç savaş ateşi de durup dururken alevlenmedi. Onun sebeplerinin izlerini 1900’lü yıllarından başında belirginleşip 1970’li yıllara kadar bölgede birçok depreme sebep olan bölgesel ve küresel gelişmelerde sürmek lazım.

Lübnan, çok dinli çok mezhepli, bölgedeki her siyasi, sosyal veya kültürel gelişmeden doğrudan etkilenen ve hatta bu kırılganlığından bir türlü kurtulamayan bir ülke.

Lübnan, bu bölgenin göbeğinde olma halini avantaja çevirebilecek bir Lübnanlılık üst kimliği de oluşturamadı. 1975’te başlayan iç savaşın 15 yıla yayılmasının, küçücük bir kent olan Beyrut’un sokak sokak bölünmesine sebep olan en önemli faktörlerden biri ve belki de en önemlisi bu.

Velhasıl Lübnan, 1990 yılında bitse de iç savaşın etkilerini asla silemedi. Zaten silmesini sağlayacak olan tek şeyden yani yüzleşmekten hep kaçındı. İç savaş bitti ancak iç savaşın dili hiç susmadı, üslubu her yere derinlemesine sirayet etti.

Beyrut’ta yaşadığım dönemlerde Lübnan’a dair anlamakta zorlandığım noktalardan biri de şuydu; Bu ülkenin ekonomisi nasıl işliyor? Hiçbir şey üretmeden, en küçük istikrarsızlıktan etkilenebilecek turizm, hizmet sektörü gibi kalemlere dayalı bir ekonomi ne kadar sürdürülebilir? Üstelik ülkedeki çok başlılık, siyasi istikrarsızlık, yolsuzluk, karar alma mekanizmalarının yıllar önce tıkanmış olduğu gerçeği gibi kambur üstüne kambur varken…

Nihayetinde Suriye’deki savaş, bölgedeki istikrarsızlık ilk başta ve en çok Lübnan’ı vurdu.

Zaten bölgedeki gelişmelerde ekonomik ve siyasi süreçleri ayırmak imkansız. Lübnan içinde de öyle.

Suriye’deki savaş Lübnan içindeki iki ana siyasi bloku karşı karşıya getirdi uzunca bir süre. Hiç kimse bir iç savaşı göze alamadığı için siyasi partiler ve bloklar birbirlerini yıpratarak ve bu durumun ülkeyi uçurumun eşiğine taşıdığını göz ardı ederek geçirdi yıllarını.

Ekonomik göstergeler artık kırmızı alarm faslını geçti ve dibe vurdu. On yıllardır dolar karşısında sabit olan Lübnan lirası artık kontrol edilemez bir istikrarsızlık dönemine girdi. Neredeyse her şeyin ithal olduğu bir ülkede dövizin istikrarsız olması açık cephe savaşından çok daha yıkıcı sonuçlar doğurabiliyor.

Bu arada devreye uzun süre Lübnan ekonomisini ayakta tutan ‘her kesimin kendi müttefiki’ ilişkileri girdi. Bir tarafta Suudi Arabistan, diğer tarafta İran gibi ülkelerin uzun yıllardır sıcak para girişi ile ayakta durmasını sağladığı ekonomi sert pazarlıkların kozuna dönüştü.

“Hayatta kalman için gerekli parayı veririm ama Hizbullah’ın silahsızlandırılması lazım.”

“IMF ile görüşmen iyi fikir ama önce şu Hizbullah blokunun ülke içinde yalnızlaştırılması meselesine bir el at.”

“Lübnan içinde silahlı kanadı da olan siyasi bir hareketsin ancak önceliğimiz İsrail.”

“Lübnan uçuruma yuvarlanıyor ancak ülke içindeki gücünü koruman bizim için çok önemli.”

Eylül ayında oldukça renkli görüntülerle, danslarla, şarkılarla başlayan kitlesel gösteriler kısa sürede çatışmalara dönüştü.

Halkın on yıllardır aynı koltuklarda oturan yüzlere tahammülü, o yüzlerin de ülkeyi alevlerin sardığı bir dönemde ellerini taşın altına koymaya niyeti yoktu. Yine bol krizli, bol atışmalı, amiyane tabirle laf sokmalı, hatta düzenli olarak Lübnan basınını takip edenler için sabah kuşağı programlarını aratmayacak seviyelerde tartışmaların ardından bir teknokrat hükümeti kuruldu.

Ancak Lübnan’ın içine düştüğü kriz o kadar derin, komplike ve kökleri o kadar girift ki yeni hükümetin her bir üyesinin elinde sihirli değnek olsa yine de ülkeyi birkaç yılda düze çıkaramaz.

Zaten ekonomik kriz, üstüne korona tedbirleri sebebiyle az da olsa damlayan gelirlerin kesilmesi insanların tahammülünü iyice zorlamaya başladı.

Devlet maaşları ödeyemiyor, insanlar bankalardan kendi paralarını alamıyor, resmi kur ile kara borsa fiyatı arasındaki makas açıldıkça açılıyor. Çarşı pazar fiyatları çığırından çıkalı çok oldu.

Velhasıl Lübnanlılar öfkelerini yöneltecekleri hedef aramaya başladılar artık.

Kısa süre önce Hizbullah ve Emel taraftarlarının hükümet karşıtı protestocularla karşı karşıya gelmesi bir kez daha iç savaş korkularını canlandırdı.

Gösteriler başladığından beri her din ve mezhep, her siyasi hareket, her blok kendi bekasını daha fazla düşünür oldu. Bütün kesimler her gelişmeden kendine yönelik saldırı olduğu şeklinde mesajlar çıkarıyor. Haksız da sayılmazlar çünkü Lübnan küçük Orta Doğu ve Orta Doğu’daki bütün güç çekişmelerinin Lübnan içinde somut bir yansıması ve hatta damarı var.

İki tarafın karşı karşıya gelmelerinin ardından sosyal medyaya havaya ateş açanları vs. gösteren görüntüler düştü. Havaya ateş açılması veya 40-50 silahlı gençle iç savaş başlamaz elbette. Lübnan’da düğünlerde de havaya ateş açılır, bir siyasi vb. liderin konvoy geçişinde de…

İç savaş bambaşka bir şey. Lübnan alev alev yanarken Hizbullah’ın silahsızlandırılması konusunda baskıyı artıran blokun bile şimdilik bir iç savaş istemediği kesin. Çünkü ABD, Rusya, İran, Suudi Arabistan gibi ‘düşman’ tarafların bile bölgede bir-birkaç nefes borusuna ihtiyacı var.

Zaten Lübnan’da Hizbullah’tan nefret eden kesim dahi bir iç savaş başlaması halinde Hizbullah’ın Lübnan ordusunu bile zorlayacağının farkında. Tepesinde sürekli İsrail tehdidi olan Lübnan’da herkes Hizbullah’ın silahını ülke içine çevirmeyeceğini biliyor. Hizbullah, Lübnan ordusunun partneri durumunda ancak bir iç savaşa girerse kendisinin de çok büyük zarar göreceğinin farkında. Velhasıl herkes kimsenin kazanmadığı, herkesin kaybettiği bir savaşı tekrar yaşamamak için hassas davranmak zorunda.

Diğer taraftan ABD’nin Suriye’ye yönelik yeni yaptırım paketi haziran ortasında başlayacak ve Lübnan’ı da neredeyse Suriye kadar etkileyecek.

Elbette Hizbullah üzerinde baskının arttırılması, silahsızlandırılmaya zorlanması gibi konular tekrar tekrar gündeme gelecek. Siyaset koridorlarındaki bu çekişmeler, pazarlıklar ve hatta fırtınalar sokağa illa ki yansıyacak.

Beyrut’ta önceki gün yaşanan ve ‘iç savaş çanları mı?’ korkularına sebep olan gerginlikler şimdilik yatışmış görünüyor. Lübnan ordusu bazı bölgelere konuşlandı, güvenlik tedbirleri alındı, siyasi liderler ‘İstemeye istemeye’ ve sanki gerginliği tırmandıran açıklamalar yapmamışlar gibi sükunete çağıran söylemleri sıralıyor.

Bölgedeki gidişatı anlamak için ABD yaptırımları ile birlikte bir gözümüz artık Lübnan’da olmalı. Oldukça belirsiz, kestirilmesi güç dönemlerin çatırtıları duyuluyor artık.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...