17 Mayıs 2020 00:48

Iğdır HDP'den kurtarıldı; Akşener de şendir şimdi!

Iğdır'da kayyum protestosu

Fotoğraf: MA

Paylaş

Başlığa bakıp da ‘ne alaka?’ diye soracakların merakını gidermeden önce, cümlemize tebliğ edilmiş ‘yeni normal’e dair bir girizgâhla başlayalım. Öyle görülüyor ki; ‘Kontrollü Sosyal Hayat’ ismiyle sunulan salgınla mücadele planının gündelik yaşamımıza tercümesi, kontrolü daha da gevşetilmiş bir ‘sürü bağışıklığı’ oluyor. Halk sağlıkçılarından, tabip odası sözcülerinden teknik/bilimsel detaylarını da öğrendiğimiz kadarıyla son durum bu yönde. Park ve sahillerden önce AVM’lerin açılması ise sürü bağışıklığının sermaye sınıfını kollayan boyutunun son göstergelerinden biri sadece. Ki buna dair yeterince veri var zaten. Başından beri hiç bir önlem alınmadan çalıştırılan milyonlarca işçi ve emekçi söze gerek bırakmıyor zaten. Daha önce Maskeli balonun adı 'sürü bağışıklığı'! dediğimizde, “maskeniz devletten” denmiş ama vatandaşa ‘ücretsiz’ ulaşmayı becerememişti devlet. Bilakis, maskeye erişimin yolları da kapatılmıştı. Şimdi en iyi bilinen şeye dönüldü; parayla satılıyor. Maske bol ama ‘sürü bağışıklığı’ oyunu, artık maskeye gerek duyulmayacak kadar alenileşiyor.

Velhasıl, ‘sosyal hayat’ dedikleri, korona virüs ile sermayenin sınıfsal çıkarları arasına ‘sürü’ niyetine sıkıştırılmış milyonlarca insanın ölüm ve hastalık pahasına bir an önce bağışıklık kazanmasına bağlanmış durumda. En kestirme, en ‘ekonomik’ yol bu çünkü; başınızın çaresine bakın!

YA SİYASETE BİÇİLEN ‘NORM-AL’?

‘Sosyal hayat’ böylesi bir ‘kontrol’ mekanizması altında ‘yeni normalimiz’ diye pazarlanırken, ‘siyasal hayat’ da aynen berdevam...

Kendisine muhalefeti ‘darbecilik’, muhalifi ise ‘darbeci’ olarak telakki eden ve yarattığı bu algıyla ‘darbe kıvamında rejim’ inşa etme çabasına meşruiyet/gerekçe arayan bir iktidarın siyasete biçtiği ‘normal’ de bu. Yeni de değil bu ‘norm-al’. Hele 15 Temmuz’daki Fethullahçı girişimden bu yana tepe tepe kullanılan, OHAL’le, KHK’larla, devletin kurumsal mimarisini de hallaç pamuğu gibi atarak biçim verilmiş bir siyasal darbe süreci...

Geçen hafta da belirtmiştik; “Darbeye izin vermeyiz” ajitasyonuyla gölge boksu yapanlar, asıl olarak, sürekli hale getirilmiş ve daha da koyulaştırılacak siyasal darbe sürecine zemin üretiyorlar. CHP’li büyükşehir belediyelerine yönelik kıskaçlar, CHP’yi bile açıkça ‘terör’ parantezi içinde telafuz eden ‘devlet güvenliği’ egzersizleri, baro ve meslek odalarında kurumsallaşmış demokratik muhalefeti dağıtacak yeni hazırlıklar, vs...

Ve HDP’li belediyelere kayyımlarla el konulması... Bu hiç yeni değil elbette. Müesses nizamın direksiyonundakiler değişir ama bazı şeyler değişmez!

Nitekim tam da bu darbe tartışmaları sürerken, beş belediyeye daha kayyım atandı ve eşbaşkanlar derdest edilip nezarete alındı. Bu arada, ‘o geçersiz istifadan’ beri İçişleri Bakanı’nın nerede olduğunu sorup da bundan iyimser manalar çıkarabilen bazı saftrikler de yeterince aydınlanmışlardır herhalde. Merak edilecek bir şey yok, herkes görevinin başında yani!

İKTİDAR NEŞE DAĞITIRKEN!..

Peki, ‘siyasal darbe’ böylesine sürerken, iktidarın bu ‘darbe’ manipülasyonunun yersiz ve mesnetsiz olduğunu söyleyen ‘bir kısım muhalefetin’ hal ve gidişi ne alemde? Buradan yazının başlığına da geleceğiz, İyi Parti Başkanı Meral Akşener mesela... Darbe karşıtı olduğunu söyler ya her vesileyle. Allah daha çok versin de ‘millet iradesiyle’ söke söke kazanılmış onlarca belediyeye böylesi bir darbe yöntemiyle el konulmasına itiraz ediyor mudur? Duydunuz mu? Bırakın itirazı, deyim yerindeyse, zil takıp oynayacak kadar seviniyordur muhtemelen. Cumhurbaşkanı, korona paketiyle 98 milyar lira verdiği patronların temsilcisine “bakıyorum neşen yerinde” demişti ya, Akşener’in de neşesi yerinde olmalı. Nereden çıkarıyoruz bunu? Geçen hafta yaptığı “Saray’da bir ‘memleket masası’ kurulmalı, HDP dışında partiler çağrılmalı...”  açıklamasından kalkarak söylemiyoruz bunu. Ya da elindeki kılıçla küffara saldırır gibi keskin keskin laflar eden partisinin sözcüsünün HDP’ye yönelik küfür ve hakaretlerinden de değil.

Arşivler bazen öyle bir akıyor ki günün ortasına, tarihin ve zamanın ironisi denilen şey öyle şaşırtıcı bir şekilde örtüşüyor ki.

AKŞENER’İ İKTİDARA TEĞELLEYEN...

Malum, kayyımla devlet kontenjanından fiili olarak AKP’nin hanesine yazdırılan son beş HDP belediyesinden biri de Iğdır... 31 Mart 2019 yerel seçimleri öncesine gidelim şimdi. İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener Iğdır’da aday göstermeyeceklerini şöyle izah ediyordu:

“Bizim aday çıkarmamız durumunda belediyenin HDP’li olmasına kesin gözüyle bakılıyor. Madem Iğdır’da HDP ile yarışacak bu sistem, biz Iğdır’da aday çıkarmayacağız. Bu yüzden AKP veya MHP’li bir belediye başkanının olmasında sakınca görmüyoruz.”

İyi Parti bir muhalefet partisi olarak giriyordu seçimlere oysa. AKP’ye demediğini bırakmıyordu. MHP’yle de karakolluk olmuş, öyle kurulmuştu. Ama “Madem HDP ile yarışacak bu sistem” ifadesi o ‘muhalifliğin’ encamına dair önemli bir içerik yüklüydü. Akşener’i her daim iktidara teğelleyen gerçek de orada saklıydı zaten.

Uzatmayalım; seçimler oldu ve Akşener’in AKP’li, MHP’li ‘sistemi’ HDP karşısında kaybetti! İşte o seçimde Akşener’i de üzen bu ‘kayıp’ bugün kayyımla da olsa telafi edilmiş oluyor. Akşener sevinmesin de ne yapsın?!

YAN MASA MUHALEFETİ!

Gözümüz yok; sevinsin, neşelensin de ‘darbe karşısında demokrasinin yanındayız’ demesin bari. İnandırıcı olmuyor, çok eğreti duruyor çünkü.

Muhalefetteki Akşener’in ‘sistem’ sevdasıyla AKP-MHP iktidarına attığı o destek, bugün kayyımlar karşısındaki suskun destekle buluşuyor ve düzen muhalefetinin yeni adab ı muaşereti olarak cisimleşiyor. Öteden beri Kürtleri hesap dışı bırakan bu ‘norm’ aşılmadığı sürece, bırakın sisteme karşı muhalefeti, ‘düzen içi’ muhalefet bile yapılamaz artık. Yapıyorum dersin de MHP misali gülünç durumlara düşersin. Bel bağladığın seçimlerde ise “Kürtler zinhar yanımızda görünmesin ama oy versin” diyerek eğilip bükülürsün... “İktidar bizim darbe karşıtlığımızı test edemez” diye diklenirsin ama siyasal darbe sürecinin pekiştirilmesine “HDP törörün uzantısı” ezberiyle destek verirsin.

Maya aynıdır çünkü. Siyasal felsefe, ideolojik kaynak, tarihsel referans... Ve o değişmeyen kırmızı çizgiler; asgari bir ‘muhalif duruş’ adına bile yüz kızartıcı hallere sokan aklî, fikrî, zikrî sefalet...

Her daim boynunuzda taşıdığınız o ‘sefaletle’ oturacağınız masa, Saray iktidarının yan masası olabilir ancak.

Memleket masası mı?

Onun da kurulacağı bir zaman gelecektir elbet.

Ne darbecilerin, ne siyasal darbecilerin ne de yan masa muhalefetçiliğinin yeri olmayacak bir ‘masa’ da kurulacaktır bir gün...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa